İşgal güçleri Gazze mezarlıklarında ne yapıyor?

Gazze’de savaşta hayatını kaybeden çok sayıda kişinin cansız bedenlerinde karaciğer, böbrek ve kalp gibi organların eksik olduğu açıklandı.

İsrail’in 7 Ekim’de aldığı ağır darbenin hemen arkasından Gazze Şeridi’nde başlattığı soykırım saldırıları, sahada yeni darbeler almasına rağmen yoğun bir şekilde devam ediyor. 

Yüz binlerce kişinin salgın hastalıklarla boğuştuğu ve açlık ve susuzluktan ölümlerin başlama ihtimalinin oldukça yüksek olduğu Gazze’de hedef alınmayan hiçbir yer kalmadı. 

En az 25 bin kişinin hayatını kaybettiği saldırılarda, okullar, hastaneler, ibadethaneler, BM yerleşkeleri, fırınlar, mülteci kampları gibi, savaş hukukunun emniyet altına aldığı mekanların dışında onlarca kez saldırıya uğrayan bir yer daha var: mezarlıklar.

Mezarlık saldırılarını dillendirenler yalnızca direnişe yakın kaynaklarla sınırlı değil. Nitekim New York Times ve CNN dahil uluslararası medya kuruluşları ile Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (EUROMED) de dahil olmak üzere pek çok kurum, bugüne kadar işgal güçlerinin Gazze’deki mezarlıklara saldırdığını, mezarları açtığını ve cenazeleri topraktan çıkarıp götürdüğünü defalarca bildirdi.

Yayınlanan bu raporlara göre El Şifa ve Nasır hastanelerinin mezarlıklarının yanı sıra, Beyt Hanun, Beyt Lahiya, Şucaiye, El-Rıdvan, Tuffah gibi farklı yerleşim alanlarında ve bazı mülteci kamplarında bulunan mezarlıklar da saldırıya uğradı.

CNN kısa süre önce, uydu görüntüleri ve vido kayıtlarına göre en az 16 mezarlığın saldırıya uğradığını, mezar taşlarının tahrip edildiğini, toprakların kazıldığını ve bazı örneklerde cenazelerin mezarlardan çıkarıldığını aktardı.[1]

Bilindiği gibi uluslararası savaş hukuku, mezarlıkları ve cenazeleri dokunulmaz kabul etmiş ve bunlara yönelik saldırıları savaş suçu saymıştır. Savaşan taraflar, cenazelerin zarar görmemesi için her türlü çabayı göstermekle yükümlüdür ve cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulması yasaktır.[2]

Kuruluşundan bugüne kadar ihlal etmediği hiçbir uluslararası anlaşma ve teamül bulunmayan İsrail’in bunu dikkate alarak ölüleri rahat bırakmasını beklemek pek yerinde olmayacaktır. Ancak cevap bulmayı bekleyen bir soru, işgal güçlerinin bunu tam olarak neden yaptığıdır. 

İsrail rejiminin sözcüleri, mezarlıklara saldırı ve cenazelerin topraktan çıkarılması suçlamalarına uzun süre sessiz kaldıktan sonra bu fiili işlediğini kabul etmek zorunda kaldı. 

Öne sürdükleri gerekçelerden biri, mezarlıkların yakınında veya içinde roket fırlatma rampalarının bulunduğu ve hedef alınan mezarlıkların bu sebeple askeri hedef olduğuydu. Herkesin bildiği üzere hastaneler de dahil olmak üzere her yere düzenlenen hava saldırıları aynı gerekçeyle “meşrulaştırıldı”. 

Ancak söz konusu olan yalnızca mezarlıklara düzenlenen hava saldırıları değil. Belirttiğimiz üzere pek çok defa işgal askerleri mezarları açarak cenazeleri yerinden çıkardı, bilinmeyen yerlere götürdü ve pek çok örnekte de organları eksilmiş şekilde geri getirdi. 

CNN’in bunun sebebini sorduğu bir İsrail ordusu sözcüsü, mezarlıklarda 7 Ekim’de kaçırılmış İsraillilerin cenazelerinin bulunup bulunmadığını kontrol etmek istediklerini söyledi. 

Cenazelerin teşhis amacıyla topraktan çıkarılıp incelemeye götürüldüğünü söyleyen sözcü, sonrasında “tam bir saygı içinde” geri gömüldüklerini iddia etti.[3]

Anadolu Ajansı da bir ordu sözcüsüyle yazılı irtibat kurarak bu eylemin nedenini sorduğunda, “Kritik istihbarat veya operasyonel bilgi alındığında, İsrail ordusu, rehinelerin cesetlerinin bulunabileceğini gösteren bilgilerin bulunduğu belirli yerlerde hassas rehine kurtarma operasyonları yürütür” yanıtını aldı.[4]

Direnişin elinde bulunan rehineleri (esirleri) geri almak için yapması gereken şey olan takas müzakereleri dışında her şeyi yapan İsrail’in bu şekilde aradığını bulduğuna dair hiçbir göstergenin olmamasına ilave olarak, böyle bir gerekçe bu denli çirkin bir savaş suçunu da meşrulaştıramaz. 

Dahası, mezarların açılması çok daha başka bir amacın ürünü de olabilir. Özellikle de İsrail’in çok uzun yıllardır deri ve organ ticareti içinde olduğu düşünüldüğünde bu ihtimal kuvvetlenecektir. 

Nitekim İsrail askerlerinin öldürdükleri Filistinlilerin derilerini ve organlarını sattığı iddiası ilk kez 2001 yılında İsveçli gazeteci Donald Boström tarafından gündeme getirilmiş, rapor sonrasında İsveç hükümeti İsrail’le olan ilişkilerini gözden geçirme kararı almıştı.[5]

Giriş kısmında, mezarlık saldırılarını raporladığını aktardığımız kuruluşlardan olan Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü de Gazze’de bazı cenazeleri inceleyen tıp uzmanlarının raporlarından hareketle İsrail askerlerinin organ çalıyor olabileceğini açıkladı ve uluslararası soruşturma talep etti. 

Nitekim kuruluşa göre Gazze’de savaşta hayatını kaybeden çok sayıda kişinin cansız bedenlerinde karaciğer, böbrek ve kalp gibi organlar eksik.[6]  

Tüm bunların üzerine mezarlık saldırılarının siyasi boyutunu ve anlamını da eklemek gerekiyor. Nitekim organ çalma iddialarının yanında, mezarlık saldırıları da geçmişten beri tartışmaların konusu olmuş bir husustur. 

Antropolog Randa May Wahbe, 2020 yılında yayınladığı bir çalışmasında, ölüye şiddet (necroviolence) olarak tanımladığı şeyin İsrail’in sömürgeci yönetimini karakterize eden hususlardan biri olduğunu ortaya koymuştu. 

Ölüye şiddetin Filistinlilerin cenazelerini bazen aylarca, bazen yıllarca alıkoymaktan, tarihi mezarlıkları tahrip etmeye kadar bir dizi tezahürünün olduğunu vurgulayan Wahbe, şehit aileleriyle yaptığı görüşmelerle de güçlendirdiği çalışmasında, kasten uygulanan bu şiddet politikasının İsrail’in genel ırkçı politikalarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve toprak üzerinde tam hakimiyet kurma çabalarıyla ilintili olduğunu ifade ediyordu.[7]

İsrail sömürgeciliği tarihinde Filistinli mezarlıklarını taşıma ve üzerlerine bina inşa etme örnekleri de eksik değil. Bu, 1948’den beri sistematik şeklinde uygulanan etnik temizliğin sembolik boyutlarından birini teşkil ediyor. 

Halen ABD’deki Georgetown Üniversitesi’nde ders veren Prof. Rochelle A. Davis, Türkçeye de çevrilen bir çalışmasında, Nekbe’yle başlayan ve sonraki on yıllarda devam eden etnik temizliğin bu yönden çarpıcı bir örneğini sunmuştu. 

Buna göre, 1948’e kadar yaklaşık 7 bin sakini bulunan Selame köyünde yaşayan Filistinliler Nekbe sürecinde Yafa ve civarındaki köylerdeki yoğun çatışma ve saldırılar sonrasında Ürdün’e kaçtı.

Takip eden on yıllar içinde Filistinlilere ait evler ve diğer binaların çoğu yıkılırken, çok katlı binaların arasında kaybolan mezarlıklarda bulunan ölüler de 1993 yılında mezarlarından çıkarılarak taşındı ve Filistinlilerden kalan son geçmiş izi de bu şekilde ortadan kaldırılmış oldu.[8]  

İçinden geçtiğimiz dönemde mezarlıklara yapılan saldırılar ne şekilde gerekçelendirilirse gerekçelendirilsin, menfur bir savaş suçu işleniyor. 

Sömürgeci İsrail rejimi, yalnızca kadın ve erkek, yetişkin ve çocuk, direnişçi ve sivil on binlerce Filistinliyi katletmekle kalmıyor, etnik temizlik, soykırım ve hırsızlık politikalarını ölü bedenlere ve onların defnedildiği mezarlıklara kadar yayıyor. 

 


[1] “At least 16 cemeteries in Gaza have been desecrated by Israeli forces, satellite imagery and videos reveal”, CNN, 20 Ocak 2024, https://edition.cnn.com/2024/01/20/middleeast/israel-gaza-cemeteries-desecrated-investigation-intl-cmd/index.html.

[2] “Treatment of the Dead”, International Humanitarian Law Databaseshttps://ihl-databases.icrc.org/en/customary-ihl/v1/rule113.

[3] “Israel says it is exhuming bodies in Gaza to determine if they’re hostages”, CNN, 18 Ocak 2024, https://edition.cnn.com/2024/01/18/middleeast/israel-exhuming-bodies-gaza-cemetery-intl/index.html.

[4] “İsrail ordusu Gazze'de mezarları açtığını doğruladı”, Anadolu Ajansı, 19 Ocak 2024, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-ordusu-gazzede-mezarlari-actigini-dogruladi/3113290.

[5] Can Kuyumcuoğlu, “İsrail'in 'Deri Bankası': Filistinlilerin cesetleri organ ticareti için yağmalanıyor”, soL Haber, 27 Kasım 2023, https://haber.sol.org.tr/haber/israilin-deri-bankasi-filistinlilerin-cesetleri-organ-ticareti-icin-yagmalaniyor-387120.

[6] “Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü: İsrail Gazze'de ölü bedenlerden 'organ çalıyor'”, Euro News, 28 Kasım 2023, https://tr.euronews.com/2023/11/28/euro-med-insan-haklari-izleme-orgutu-israil-gazzede-olu-bedenlerden-organ-caliyor.

[7] Bkz. Randa May Wahbe, “The politics of karameh: Palestinian burial rites under the gun”, Critique of Anthropology, 40/3, 2020, s. 323-340. 

[8] Rochelle A. Davis, Yerinden Edilenlerin Coğrafyaları: Filistin Köy Tarihleri (çev. Hayrullah Doğan). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2016, s. 58-59.