Israel Hayom: Caydırıcılık olmadan zafer eksik kalır

img
Israel Hayom: Caydırıcılık olmadan zafer eksik kalır YDH

Israel Hayom gazetesi, Gazze savaşında mutlak bir zaferin İsrail rejiminin bölgede caydırıcılığını ispat etmesi açısından kritik önem olduğu değerlendirmesini yaptı.




Israel Hayom gazetesi, işgal rejiminin Gazze savaşını mutlak bir zaferle sonuçlandırması gerektiğini ve Aksa Tufanı operasyonunun ardından oluşan atmosferde İsrail’in caydırıcılığına dair hissiyatın dönüştüğüne ve bunun geri kazanılması gerektiğine dikkat çekti.

Gazetede, sağcı Gideon Sa'ar liderliğindeki Yeni Umut partisinden eski milletvekili Zvi Hauser’in imzasıyla yer bulan makalede şu ifadeler yer aldı:

“Son 30 yıldır Filistin’in bağımsızlığının İsrail’in güvenliğinin temel bir bileşeni olduğu fikrine dayanan yönetim paradigmasını benimseyenler bile ülkenin Gazze’deki askeri yenilgisinin bir neticesi olarak böyle bir devletin kurulmasının sonuçlarını görmezden gelemezler. Caydırıcılık bu şekilde sağlanamaz; Orta Doğu’da bu şekilde hayatta kalınamaz.

Sadece 1200 kadar İsraillinin hayatını kaybetmesi değil, 7 Ekim’in anlamı da İsrail’in bölgesel-stratejik anlamda nasıl algılandığına dair potansiyel dönüşüm. Yani İsrail artık Orta Doğulu aktörler tarafından korkulan bir ülke olmayacak. 

Ekim 1973’te, Orta Doğu’nun ‘Yahudileri denize dökme’ fantezisi Yom Kippur Savaşı’nın ardından terk edilmişti. Ekim 2023’te, Gazze’den gelen Toyota ve roketatar silahlar, yaklaşık 10 milyonluk Yahudi devletini çevreleyen yarım milyar Müslüman kitlenin hayal gücünü bir kez daha ele geçirdi.

Bölgede giderek daha fazla insan İsrail’den korkmayı bırakmanın zamanının geldiğini düşünüyor. Bu, 7 Ekim saldırısının neden olduğu endişe verici bir gelişme. 

Analitik bir ifadeyle bunu ‘İsrail’in bölgedeki caydırıcılığının belirli bir şekilde paralize olması’ olarak tanımlayabiliriz. Bu korku, İsrail’in harekatın sonuçlarına ilişkin hareket alanını daraltıyor. İsrail’in şu an zafere ihtiyacı var. Mutlak bir zafere. Beraberlik tehlikeli bir yenilgi olur.

İsrail liderliği artık ülke halkı olarak ‘zafer duygusuyla’ yetinemeyeceğimizi içselleştirmeli. Odak noktamız, İsrail’in zaferini bilinçlerine kazımak zorunda olan çevremizdeki milyonların duyguları olmalı.

Bölgede kimsenin bizden korkmadığı bir durum yaratmamalıyız, zira bu kronik istikrarsızlığa yol açacak ve sonuçta bölgede geniş çaplı kan dökülmesine neden olacaktır. Barış ve istikrar isteyen herkes şu anda İsrail’in mutlak bir zafer kazanması için çaba göstermeli.

Gazze’de Hamas’ı yenilgiye uğratma görevi, İsrail yönetiminin ülke kamuoyuna ve dünyadaki dostlarımıza karşı beklentilerini belirlemeyi reddettiği hakikati ışığında daha da karmaşık hale geliyor. 

Yönetim, Hamas’ı devirme hedefine ulaşmak için (en azından) askeri kanadın kalan mensuplarının sınır dışı edilmesini, Gazze’nin ağır silahlardan arındırılmasını ve uzun vadeli güvenlik tampon bölgelerinin elde tutulmasını içermesi gereken açıkça tanımlanmış önlemler sunmadı.

Beklentilerin net olmaması, ABD’nin savaşı sona erdirme baskısını artırmasına neden oldu ve daha da kötüsü, esirlerin ne pahasına olursa olsun serbest bırakılmasını sağlamak için savaşın hedeflerini düşürmeye dönük kamuoyu ve medya baskısına katkıda bulundu. 

Gazze’de kazanılan zaferin İsrail’e karşı duyulan korkuyu düşmanlarımız karşısında sahip olduğumuz düzeylere geri getirmeye yetip yetmeyeceği kuşkulu. Yalnızca esirlerin kurtarılması ve Filistin devletinin kurulmasına yönelik güven artırıcı tedbirlerden ibaret bir zafer, İsrail’in bu konudaki imajını düzeltmeye yetmeyecek.

Son 30 yıldır Filistin’in bağımsızlığının İsrail’in güvenliğinin temel bir bileşeni olduğu fikrine dayanan bir yönetim paradigmasını benimseyenler bile İsrail’in Gazze’de askeri bir yenilgiye uğraması sonucunda böyle bir devletin kurulmasının doğuracağı sonuçları görmezden gelemez. Caydırıcılık bu şekilde sağlanamaz; Orta Doğu’da bu şekilde hayatta kalınamaz.

Gazze tünelleri bataklığı, ABD’nin baskısı ve esirler meselesi, liderliği bu cephede bölgede stratejik bir değişime yol açacak mutlak bir zafer sunma kabiliyetinin olmadığının farkına vardırırsa, cephe değiştirmeyi ve Lübnan’daki stratejik tehdidi ortadan kaldırarak İsrail’in caydırıcılığını yeniden sağlamlaştırmayı düşünmeliler.

Dünyanın en zengin ve en güçlü terör örgütlerinden biri olan Hizbullah’a karşı inisiyatif ve zafer, genel manada bölgede, özel olarak da İran taraftarı eksene karşı caydırıcılığı yeniden tesis edebilir.

İran’ın başını çektiği şer ekseni büyük stratejik başarılar elde ederken ve İsrail’in etrafında giderek büyüyen bir tehdit oluşturmaya devam ederken devlet, her iki cephede de taktiksel başarılarla yetinemez.

İsrail, güneydeki durum ne olursa olsun kuzeydeki tehdidi ortadan kaldırmalı ve Hizbullah’ın Lübnan’da inşa ettiği güç yapısını tasfiye etmeli; ancak güneyde zafer kazanılmadan kuzeyde elde edilecek önemli bir başarı çok daha önemli hale gelecektir.

Kuzeydeki tehdidin ortadan kaldırılmasının bir ‘eğer’ değil, 'ne zaman' sorusu olduğu son derece açık bir şekilde ortaya çıktı. Kuzeydeki açık ve mevcut bir tehlikeyi ortadan kaldırmamız gerekiyor ve bu bizi yanıltmasın; Rıdvan kuvvetlerinin Litani Nehri’nin ötesine çekilmesi bu tehdidi ortadan kaldırmayacaktır.

İsrail, İran’ın kendisine karşı gelecekte çok cepheli, geniş çaplı bir savaş planlarını Tahran için uygun bir zamanda ve İran’ın kabiliyetleri olgunlaştığında bozmalı. İranlıların böyle bir alevlenme yaratmaya karar verdikleri zamanı beklemek stratejik bir hata olur ve mevcut çatışmadan daha yüksek maliyetlere neden olur.

Her şeyden çok İsrail’in caydırıcılığını ve kararlı bir İsrail yanıtına dair korkusunu yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Gazze’de henüz bunu başarabilmiş değiliz.

Ekim Savaşı, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın savaşın başında taahhüt ettikleri stratejik dönüşümle sona ermeli. Stratejik caydırıcılık bugün mevcut güvenlik başarılarından ya da intikamdan daha önemli.

İsrail Savunma Kuvvetlerinin üst düzey yöneticilerinin ve siyasi liderlerimizin şu anda bu zorluğun üstesinden gelememesinin, mevcut 8. sınıf öğrencilerinin askere alınma yaşına geldiklerinde aynı güvenlik sorunlarıyla karşılaşmalarına neden olacağı bir durum yaratmamalıyız. 

Bugün en azından bir cephede zaferden daha azıyla yetinilemez. Gazze’de zafer kazanılamazsa, kamuoyunu kuzeyde bir harekâta hazırlamanın zamanı gelmiş demektir."

Çeviren: Emre Köse 



Makaleler

Güncel