Auschwitz'den Gazze'ye

img
Auschwitz'den Gazze'ye YDH

Nazi soykırımını çevreleyen korku ve sessizliğin günümüzde mümkün olmadığını hatırlatan yazar, tarihin İsraillileri, Almanları ve bütün Batılı burjuvayı ebediyen Gazze adlı bir lekeyle damgalayacağını anlatıyor.




YDH- El-Meyadin'de yayımlanan makalenin yazarı Taro von Nasenburg, “İsrail”deki mevcut faşizm ile Batı'da ortaya çıkan faşizm arasındaki benzerlikleri Nazizm gibi geçmiş ideolojilerle tartışıyor, Batılı sömürgenlere rağmen var olan Leningradlıların kahramanca çabalarının ve Filistinlilerin yılmaz direnişinin tarihteki kalıcılığına değiniyor.

4 Ekim 1943'te SS, polis ve Reich İçişleri Bakanı Heinrich Himmler, Polonya'nın Poznan şehrinde bir grup siyah giysili SS subaylarına bir konuşma yaptı. Bu konuşma, Himmler'in genel olarak Slavlara ve özel olarak Ruslara karşı nefret dolu ırkçı görüşlerini serbestçe dile getirdiği uzun bir tirat olarak hatırlanır.

Himmler'in buradaki odak noktası Sovyetler Birliği ve halkları ile Doğu Cephesi'ndeki savaşın gidişatıydı. Rusların ve Asyalı “alt-insanların” aşağılığı hakkında sıradan bir biçimde konuştu, sözde mizahi, ırkçı anekdotlar anlattı ve dinleyicilere acımasız savaşa rağmen Almanların mizah anlayışını korumasını öğütledi. Bir ara SS'lerin elinde olan Yahudiler ve kaderleri konusunu da tartıştı.

Bu konuşma tarihçiler tarafından kilit bir belge olarak kabul edilir zira Himmler bu konuşmada Avrupa Yahudilerinin soykırımı ve imhası hakkında oldukça açık bir şekilde konuşmakta ve SS'leri işgal altındaki topraklardaki sert ve acımasız eylemlerinden dolayı övmekte, katliamı “SS ve Alman tarihinin asla yazılmamış ve asla yazılmayacak şanlı sayfası” olarak tasvir etmektedir. 

Himmler kelimesi kelimesine şunları söylemiştir:

''Kendi aramızda samimiyetle bahsetmemiz gereken ancak asla alenen konuşmamamız gereken gerçek bir dehşetten bahsetmek istiyorum sizlere. Neyse ki içimizde doğuştan gelen bir sağduyu vardı ve bunu kendi aramızda tartışmaktan, bu konuda konuşmaktan kaçındık.

Bir dehşet duygusu hissettik ancak her birimiz emir verilirse, gerekirse bunu tekrar yapacağımızı açıkça anladık. Yahudilerin tahliyesini, Yahudilerin yok edilmesini diyorum.

Bu genellikle gelişigüzel dile getirdiğimiz bir şey oldu. ''Yahudi halkı yok edilecek'' Her Parti üyesi bunu söyledi, bu gündemimizin bir parçası oldu. Yahudilerin ortadan kaldırılması... imha...bu gerçekleştirilecekti.

Birçoğunuz 100, 500 ya da bin cesedin sıralandığını görmüşsünüzdür. Buna katlanmak ve zayıflık anları hariç, insancıl kalabilmek, işte bu bizi güçlendirdi. Bu, tarihimizde dile getirilmemiş ve asla kaydedilmeyecek bir onur bölümüdür...''

Bu konuşmanın çevrilmiş metninin tamamı dikkatle okunur ya da dinlenirse tarihin bugünün siyasi arenalarında tekerrür ettiği düşüncesi farkedilebilir zira bazı bariz paralellikler ve benzerlikler nedeniyle var. Temsillerinde bir farklılığı gösteren önemli bir ayrıntı da mevcut. 

O zamanki faşist düşüncenin postmodern irrasyonelliği, bugün bazı Batılı, özellikle İsrailli, Alman ve Amerikalı politikacı ve burjuvaların söz ve eylemlerinde açıkça görülebilmektedir. Aşağıda okuyacaksınız bunları. 

Evet, Naziler soykırımları hakkında kamuoyu önünde açıkça konuşmaktan korkuyorlardı ve halk da ağızlarını kapalı tutuyorlardı ya da en azından elleriyle ağızlarını kapatıyorlardı.

Gestapo korkusu çok büyüktü ve kendi yöneticilerine ve onların ideoloji ve politikalarına olan güven çok derindi (“keşke Führer bilseydi”... “Alman halkı iyi insanlardır, böyle şeyler yapmazlar”... “hepsi Yahudi propagandası”, vs...).

Hitler'in bulunduğu zamanlarda bile Yahudilerin yok edilmesinden bahsetmek yasaktı. Führer bunu ''tatsız'' bulurdu.

Savaştan sonra, Müttefikler Alman halkını ceset yığınları ve soykırımla yüzleştirdiğinde, o zamanki teknik bilgi kaynakları göz önünde bulundurulduğunda, “tüm bunlar hakkında hiçbir şey bilmedikleri” yönündeki kararlı zannı hatırlayın, bunu bir nebze anlayabiliriz. Ancak bugün bu görmezden gelme mümkün değildir. 

Filistin'de devam eden soykırım ve Ukrayna'da Naziler tarafından işlenen vahşet canlı olarak ve dünya kamuoyunun gözü önünde gerçekleşiyor. Herkes bundan bahsediyor. Bir tek Batılı medya ile burjuvalar susuyor. 

Bugün, o dönemde zulme uğrayanların torunları olduğu iddia edilen ve şu anda “İsrail'de” yaşayanların birçoğu, kamuoyu önünde açıkça ve utanmadan Filistinlilerin sürülmesinden ve yok edilmesinden bahsederken, Batılı destekçileri Gazze'deki soykırımdan ve Ukrayna'daki Nazi suçlarından bu şekilde bahsetmekten kaçınıyor.

Himmler, SS komutanlarını “Alman halkının düşmanlarına” karşı gösterdikleri sertlikten dolayı övmüştü ve onlara “saygınlıklarını korudukları” konusunda güvence vermişti.

Naziler soykırımı halklarına duydukları sevgiden dolayı, onlara zarar gelmesin diye, halkları fiziksel ve karakteristik hasar almasın diye gerçekleştirmişlerdi.

Son zamanlarda İsrailliler ve Ukraynalılara atfen sıkça dile getirilen ‘meşru müdafaa hakkı’ gerekçesini düşünebilirsiniz bu noktada. 

Bugün İsrail ordusu Batılı burjuvalar ve bizzat İsrailliler tarafından “dünyanın en ahlaklı ordusu” olarak sunuluyor ve kutlanıyor; Filistinlilere karşı işlenen her cinayetten ve her vahşet eyleminden sonra işgal güçleri askerlerinin “ahlaklılığı” ve “İsrail'in kendini savunma hakkı” vurgulanıyor.

Batı medyası da her zaman “İsrail ‘den bölgedeki ’tek demokrasi” olarak bahsediyor.

Nazi burjuvaları, cinayetlerin açıkça duyurulmasının halkı rahatsız edeceğinden, bunun da güven kaybına ve hatta protesto ve direnişe yol açabileceğinden korkuyordu.

O zamanki koşullar göz önüne alındığında, bu temelsiz bir korku değildi. “Gerçek dışı” haberler yaydıkları için ‘savaş çabalarını baltalamakla’ suçlandıklarına dair pek çok mahkeme kaydı bulunmaktadır. Pek çoğu bunu kelleleriyle ödemek zorunda kaldı.

Bugün “yalan haber” ile devleti gayrimeşru göstermek kanunen yasak (şimdilik sadece Almanya'da) ve suç sayılıyor.

 “İsrail devletinin” var olma hakkından şüphe etmek ve hatta bunu inkar etmek ‘antisemitizm’ olarak kabul ediliyor.

İsrail'in var olma hakkı olmadığı gerçeğini dile getirmek, ceza hukuku kapsamında ciddi sonuçlar doğurabiliyor.

Batılı burjuvalar ve onların üstünlüğünün karşı karşıya olduğu varoluşsal krizin tırmanışına bağlı olarak, toplama kampının ve giyotinin yeniden faaliyete geçmesi an meselesi.

Himmler 1943'te (!) “Rusya yakında ‘kan kaybından’ ve açlıktan yok olacak” demişti. 

Ve bugün neredeyse tüm önde gelen Batılı politikacılar (von der Leyen, Baerbock, Kallas, Tusk, Duda, vs...) Rusya'yı yaptırımlarla dize getirmekten bahsediyor... onu yenmek, yok etmek ve nihayetinde mümkün olan her yolla imha etmekten. 

Zelensky şöyle haykırıyor: “Çok yakında Ukrayna'da iki Zafer Günü olacak.” 

Himmler Rusları “karışık bir ırk, ırksal olarak aşağı, medeniyetsiz ve yaratıcılığa meyilli olmayanlar” olarak tanımladı. Ursula von der Leyen'in, Rusların Batı'dan ithal edilen çamaşır makinelerinin çiplerini alıp başka amaçlar için kullandıklarını, çünkü bu tür teknolojileri kendilerinin geliştirmeye “yaratıcı bir şekilde eğilimli” olmadıklarını söylerkenki gizli amacı bu muydu acaba?

“İsrail “deki mevcut faşizm biçimi ve Batı'da yeni ortaya çıkan faşizm biçimi elbette geçmişteki faşizmle aynı değildir.

Ancak Siyonistlerin ve Almanya'daki aşırı sağcı Yeşillerin Alman tarzı faşizm yani Nazizm ile benzer bir ruha sahip oldukları aşikârdır. Nazi ideolojisine olan zihinsel yakınlık, Siyonistlerin Filistinlilere, Yeşillerin de Ruslara ve Rusya'ya karşı duydukları patolojik nefrette görülebilir.  

“İsrail'in” yerleşimci sömürgeciliği, Nazilerin Rusya ve Doğu Avrupa'daki yerleşim projeleri ve ‘kan ve toprak’ ideolojisiyle oldukça benzerlik göstermektedir.

Himmler SS birliklerine, etrafta yatan “bin” cesede rağmen “terbiyeli” kaldıklarını ve mizah anlayışlarını bile kaybetmediklerini söyleyerek güven vermişti.

Bugün, “dünyanın en ahlaklı ordusu” ve “Ortadoğu'daki tek demokrasi” tarafından işlenen vahşeti belgeleyen sayısız rapor ve görüntü karşısında - sadece 8 Ekim 2024'ten bu yana değil - kimse “İsrail” için aynı şeyi söyleyemez, iflah olmaz Alman dostları hariç. Himmler  mezarında şovenist bir zevk ile takla atıyordur.

Gazze'deki savaşın sonucu ne olursa olsun, kesin olan bir şey var: Tıpkı Leningradlıların kahramanca çabaları ve meydan okumaları gibi, Filistinlilerin mücadelesi, fedakarlıkları, çektikleri acılar ve müttefikleriyle birlikte gösterdikleri olağanüstü direniş tarihin sayfalarına altın harflerle yazılacak.

İsrailliler ve suç ortakları, tıpkı Almanlar ve Avrupalı suç ortaklarının 1945'ten bu yana “Auschwitz+” lekesini taşıdıkları gibi “Gazze” adlı ebedi lekeyi taşımak zorunda kalacaklar. 

Almanların “İsrail ‘e tapınarak ve Filistin'in gerçek sakinlerini kınayarak ’suçluluklarını” Filistinlilere aktarma girişimleri sonsuza kadar başarısız olacak.

Batı medyası ve burjuvaların bu sözleri hatırlanmalı:

“İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz. Her şeylerini ortadan kaldıracağız, buna pişman olacaklar.” -Yoav Gallant, İsrail Güvenlik Bakanı 

 “Tek bir çözüm var, o da Gazze'yi işgal etmeden önce tamamen yok etmek. Yani Dresden ve Hiroşima'da olduğu gibi nükleer silahlar olmadan yok etmek. Gazze yerle bir edilmeli ve İsrail'in egemenliği yeniden tesis edilmeli. Burası bizim ülkemiz.” -Moshe Feiglin, Likud üyesi

 “Bu zaferin iki hedefi olmalı: Birincisi, İsrail topraklarında artık Müslüman kalmaması... Burayı İsrail toprağı haline getirdikten sonra da Gazze'nin Sodom gibi bir anıt olarak bırakılması” -Amit Halevi, Likud üyesi

 “Uzun zamandır var olmaması gerekenlerle müzakere ediyoruz. Tanrı'nın izniyle tek elimizle son darbeyi indirmeliyiz.” -Bezalel Smotrich, Maliye Bakanı 

“Nakba mı? Hepsini kovun. Eğer Mısırlılar onları bu kadar önemsiyorlarsa, yeşil bir kurdele ile bağlanmış selofana sarabilirler.” - Nissim Vaturi, Parlamento Başkan Yardımcısı 

 “Düşmana bir Nakba daha! Bu gün bizim Pearl Harbour'umuz. Dersler çıkaracağız. Şu anda tek bir hedef var: Nakba! 48'deki Nakba'yı gölgede bırakacak bir Nakba. Gazze'de bir Nakba ve katılmaya cesaret eden herkes için bir Nakba!” -Ariel Kallner, parlamento üyesi 

Aşağıda diğer Batılı siyasetçilerin ve ölü bir Rus muhalefet liderinin ibret verici açıklamalarından sadece birkaçı var:

Gazze'ye giden bir İsrail bombasının üzerine yazıyor: “Onları Bitirin!” -Nikki Haley, ABD'li siyasetçi ve “diplomat” 

“Hiroşima ve Nagazaki'yi nükleer silahlarla bombalayarak savaşı bitirmeye karar verdik. Bu doğru bir karardı. İsrail'e kaybetmeyi göze alamayacağı bu savaşı sona erdirmek için ihtiyaç duyduğu bombaları verin. Amerika'nın varoluşsal tehdit savaşını sona erdirmek için Hiroşima ve Nagazaki'ye iki nükleer bomba atması neden sorun değildi? Bizim için bunu yapmak neden sorun olsun? Ben sorun olmadığını düşünüyordum. İsrail'e sesleniyorum: Bir Yahudi devleti olarak hayatta kalmak için ne yapmanız gerekiyorsa yapın! Ne yapmanız gerekiyorsa!!” -Lindsey Graham, S. Carolina Senatörü ABD 

“Uzun vadede işimizi sürdürmek için yeterince öfkeli beyaz adam üretemiyoruz.” Bir alıntı daha.

“Rusya'da bir Brütüs var mı? Rus ordusunda daha başarılı bir Albay Stauffenberg var mı? Bu işin bitmesinin tek yolu Rusya'da birilerinin bu adamı ortadan kaldırmasıdır. Ülkenize - ve dünyaya - büyük bir hizmette bulunmuş olursunuz. [...] Hayatınızın geri kalanında karanlıkta yaşamak, yoksulluk içinde dünyanın geri kalanından tecrit edilmek ve karanlıkta yaşamak istemiyorsanız elinizi taşın altına koymalısınız.” Bir alıntı daha. 

“İsrail oraya gitmeli ve onların canına okumalı, onları tamamen yok etmeli, altyapılarını, dokundukları her şeyi yerle bir etmeli. Yeterince açık mı?'' -Brian Mast, Cumhuriyetçi Florida ABD temsilcisi 

ABD'nin Gazze için inşa etmeyi planladığı geçici bir limana atıfta bulunarak: “Neden paramızı onlar için bir liman inşa etmek için harcıyoruz? Bence harcamamalıyız. İnsani yardım için tek kuruş bile harcamamalıyız. Nagazaki ve Hiroşima gibi olmalı. Çabuk bitirelim.” -Tim Walberg, Cumhuriyetçi Michigan ABD temsilcisi

“Parti olarak, bu ilkeler manifestosunda yer alan değerlerin temelinde, dünyanın olduğu ve olabileceği haliyle ilgili ortak bir temel tutumda birleşiyoruz. Vizyonumuz, birlikte yaşadığımız bu gezegenin her yerinde, bugün olduğu gibi yarından sonra da onurlu ve özgür bir yaşamı mümkün kılmaktır.'' - Alman Yeşiller Partisi'nin “İlkeler'' Manifestosu

''Ukraynalılar Avrupa perspektifi için ölmeye hazır. Onların Avrupa rüyasını bizimle birlikte yaşamalarını istiyoruz.” -Ursula von der Leyen, AB Komisyonu Başkan

 “Alman seçmenlerimin ne düşündüğü önemli değil. Ama ben Ukrayna halkına teslim etmek istiyorum.” -Annalena Baerbock, Almanya Dışişleri Bakanı

''Biz Rusya'ya karşı savaşıyoruz, birbirimize karşı değil.” Bir Batılı alıntısı daha.

“Avrupa bir bahçe... dünyanın geri kalanı ise bir orman. Ve orman bahçeyi istila edebilir...” -Josep Borrell, Avrupa Birliği İK/Başkan Yardımcısı

 Batı'nın hayran olduğu ölü Rus muhalefet lideri Alexei Navalny, bir videoda, Müslümanlardan hamamböceği olarak bahsediyor ve onların yok edilmesini savunuyor:

 “Merhaba! Bugün böcek kontrolü hakkında konuşacağız. Hiçbirimiz bundan muaf değiliz. Bir hamamböceği evimize girecek. Iyy! Ya da bir sinek pencereden içeri uçar. Hepimiz sinekliklerin sineklerden, terliklerin ise hamamböceklerinden kurtulmak için harika olduğunu biliyoruz.''

Yandaki ekranda “kanunsuz homo sapiens” yazan sakallı Müslüman adamlar belirir. 

''Peki, hamamböceği çok büyükse ve sinek aşırı agresifse ne yapmalı? Bu durumda bir tabanca tavsiye ederim.”

Çeviri: YDH