Zeynep Nasrullah, Şehit Seyyid’i anlatıyor: ‘O halkın arasında yaşadı’

img
Zeynep Nasrullah, Şehit Seyyid’i anlatıyor: ‘O halkın arasında yaşadı’ YDH

Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın kızı Zeynep Nasrullah, Hizbullah savaşçılarının kararlı bir cesaret göstererek İsrail askerlerinin Lübnan topraklarına ilerlemesini engellediğini kaydetti ve direnişin tek bir kişiye bağlı olmadığını vurguladı.




YDH- Şehit Seyyid Hasan Nasrullah’ın kızı Zeynep Nasrullah babasının hayatını ve mirasını anlattığı, Press TV internet sitesi tarafından yayımlanan söyleşide Seyyid’in şehadetinin sadece direniş hareketini güçlendirmekle kalmadığını, aynı zamanda Lübnan ve çevresindeki bölgede işgal ve sömürgecilikle mücadele kararlılığını da pekiştirdiğini vurguladı; Şehit Seyyid’in mirasını ileriye taşımaya devam edenlerin süregelen ruhunun yenilenmiş bir kararlılığa ilham verdiğinin altını çizdi.

Zeynep Nasrullah, babasının Lübnan'ın başkenti Beyrut’ta sıradan bir apartman dairesinde sade bir yaşam sürdüğünü ve asla yeraltına inmediğini söyledi. Şehit Seyyid’in sade yaşamı Hizbullah'ın İsrail işgalini kırıp geri çekilmeye zorladığı 2006 yılından, İsrail'in Eylül ayında Lübnan'a karşı yeni ve topyekûn bir saldırı başlatmasına kadar devam etti. Direniş hareketinin yeraltı karargâhı özellikle savaş zamanları ve İsrail işgal rejimine karşı mücadelenin yoğunlaştığı dönemler için inşa edilmişti.

Zeynep Nasrullah, “Seyyid Hasan bu yeraltı bölgelerini günlük yaşamında hiç kullanmadı. Buralar savaş zamanı kullanılmak üzere inşa edilmişti ve İsrail'in Lübnan'a yönelik yeni saldırısı başlayana kadar 5., 6. ya da 8. katlardan daha alçak olmayan dairelerde ikamet etti,” dedi.

27 Eylül'de, ayrım gözetmeyen hava bombardımanlarının ortasında, İsrail işgal ordusu Beyrut'un güney banliyösü Dahiye'ye 80 tondan fazla ABD yapımı sığınak delici bomba atarak Seyyid Nasrullah ve arkadaşlarının yeraltı karargâhlarında suikasta uğramalarına neden oldu. Bu korkak suikast, Fuad Şukur ve İbrahim Akil gibi üst düzey Hizbullah komutanlarının ayrı ayrı saldırılarda şehit edilmesinin ardından ve Lübnan direniş hareketinin yürütme konseyi başkanı Seyyid Haşim Safiyüddin'in şehit edilmesinden önce gerçekleşti.

Halkın arasında

Babasının halkın arasında yaşadığını söyleyen Zeynep’e göre, dünya çapında milyonların saygı duyduğu ve İsrail apartheid rejiminin bir numaralı düşmanı olarak kabul edilen, direniş ekseninin ikonik liderini korumak için bazı güvenlik önlemleri gerekli olsa da Şehit Seyyid sıradan vatandaşlara yakın bir yaşam tarzı sürdürüyordu.

Hizbullah Genel Sekreteri’nin yeraltı sığınaklarında yaşadığına dair haberlere yanıt veren Zeynep şunları söyledi:

“Babam da diğer insanlar gibi, bahsettiğim tipik apartman dairelerinde yaşıyordu. Ancak yeraltı karargahında suikasta uğradığı için bazıları Seyyid Nasrullah'ın yeraltında yaşadığına inanmış olabilir ki bu da İsrailli düşmanın sürekli olarak yaymaya çalıştığı yanlış bir söylemdir. Bu tamamen gerçek dışıdır ve herkes bunun farkında olmalıdır.”

Ayrıca İsrail Kanal 12'nin, Seyyid’in İsrail saldırılarından birinde öldüğünü iddia ederek ölümünü yanlış bir şekilde bildirdiğine dikkat çeken Zeynep bu uydurmanın da, İsrail'in savaş boyunca ve önceki yıllarda direnişle ilgili olarak yaydığı bariz yalan ve dezenformasyon akışının bir parçası olduğunu ileri sürdü.

Şehit Seyyid’in kızı babasının sade günlük faaliyetlerine atıfta bulundu:

“Dışarıdaki durumu gözlemlemek için yoldaşlarıyla birlikte arabasına binerdi. Hiçbir zaman saklanmadı.

İnsanları, hastaneleri, camileri ve dükkanları kontrol etmek ve her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için Dahiye'yi gezerdi. Tabii ki İsrail ona suikast düzenlemeye çalıştığı için kendisini koruma konusunda her zaman dikkatli olmak zorundaydı.

Kızı, Seyyid Nasrullah'ın hayatına yönelik tehditlerin farkında olduğunu ve her zaman şehit olmayı arzulamasına rağmen tutkuyla bağlı olduğu “işine devam etmek” için kendisini koruduğunu belirtti:

“Davasını savunduğu için eninde sonunda şehit olacağını biliyordu. ABD'nin İsrail ile mücadelemizi durdurmamız karşılığında her şeyi teklif etmeye hazır olduğunu birçok kez ifade etti.

Ancak İsrail işgal rejimine ve Amerikan hakimiyetine karşı direnişini sürdürmekte asla tereddüt etmedi.İsrail direnişi yok edebileceği zannıyla onu öldürerek susturmayı amaçladı ancak tamamen yanıldı.’’

Sevgi dolu bir baba, büyük bir lider

Seyyid Hasan Nasrullah, Direniş Ekseni'nin sarsılmaz bir dayanağı ve Filistin mücadelesinin büyük bir savunucusu olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir aile babası, sevgi dolu bir ebeveyn ve şefkatli bir dedeydi ancak onlarla görüşmek için nadiren zaman bulabiliyordu.

Zeynep Press TV internet sitesine şunları söyledi:

“Büyük sorumlulukları ve güvenlik endişeleri nedeniyle onunla yılda sadece birkaç kez görüşürdük…o anlar gerçekten çok değerliydi.

Bir aile olarak, çocuklar ve torunlarla bir araya gelir ve birlikte harika zaman geçirirdik.

Her birimiz hakkında bilgi alır ve iyi olup olmadığımızdan emin olurdu. Torunları bazen onun yanına kimin oturacağı konusunda tartışır, zaman zaman da gürültü yaparlardı.

Onları sakinleştirmeye çalıştığımızda ya da bir süreliğine oynamayı bırakmalarını istediğimizde, 'Sorun değil; onlar çocuk, mutlu bir şekilde oynamaya, enerjilerini boşaltmaya ve gürültü yapmaya ihtiyaçları var’ derdi.”

Zeynep, tartışmalarının ağırlıklı olarak dini konular etrafında döndüğünü ve ne zaman bir aile olarak bir araya gelme fırsatı bulsalar onunla yaptıkları bu zenginleştirici sohbetlerden büyük keyif aldıklarını söyledi:

“Önemli konularla ilgili acil sorularımız olmadığı ve durumu daha iyi anlamaya çalışmadığımız sürece nadiren siyaset konuşurduk.

Onu Hizbullah lideri olmadan önce de çok severdik. Nazik bir tavır ve çok boyutlu bir kişiliğe sahip olağanüstü bir insandı.”

Zeynep, şehit Hizbullah liderini “sevgi dolu bir baba, iyi huylu bir kişi ve etrafındakilere karşı gerçek bir empatiyle dolu, son derece şefkatli bir insan” olarak tanımladı ve şu sözleri dile getirdi:

“O sadece istisnai bir baba değil, aynı zamanda Lübnan'ı, Filistin'i ve İslami kutsalları savunma sorumluluğunu üstlenen seçkin bir liderdi.

Dünyanın dört bir yanındaki milyonlar masum hayatların yitip gitmesini ve vahşetin ortaya çıkışını sessizce izlerken, Seyyid Hasan hegemonik güçlere karşı dimdik durdu.

O büyük bir inanç adamıydı.”

Zeynep, babaları Şubat 1992'de selefi Seyyid Abbas Musevi'nin şehit edilmesinin ardından Hizbullah Genel Sekreteri olarak atandığında, onun artık dünya çapında milyonlarca kişi tarafından takip edilen uluslar ötesi bir lider olduğunu bilerek “artan bir sorumluluk duygusu” hissettiklerini söyledi:

“Onu daha az sıklıkta göreceğimizi anladık ve güvenliği için dua ettik çünkü o sadece bizim babamız değil, bütün bir ulusun babasıydı.

Hayatımızdaki varlığı, her yerde yankılanan sesi, bilgelik dolu sözleri ve yüzbinlere hitap eden konuşmaları ve görüntüleri özlenecek.

İnsanlar onun kaybından duydukları üzüntüyü ve aramızdaki varlığına duydukları özlemi dile getirdiler, tıpkı benim ve ailemin onu özlediği gibi.”

Ancak yaslı kızı, babasının ailesi ve Seyyid Nasrullah'ın savunduğu ilkelere inanan dünyanın dört bir yanındaki milyonlar için bir ilham kaynağı olarak “hayatta kalmaya devam ettiğini” eklemeyi unutmadı:

“Onun sözleri ve öğretileri bize her zaman rehberlik edecektir.

Onun hatırası, İsrail apartheid rejimine karşı bu bölgede adalet için mücadele etme konusunda daha büyük bir kararlılığa ilham veren bir güç kaynağı haline geldi”.

Önemli hayatlar

Press TV internet sitesine konuşan Zeynep, Seyyid Hasan Nasrullah'ın Lübnan'daki İslami direnişin lideri olarak Lübnan ulusunu derinden önemsediğini ve insanların refahının onun için en önemli şey olduğunu söyledi:

“Seyyid Hasan için insanların hayatları gerçekten önemliydi. Ekonomik durumları, sağlık sistemi ve toplumun ihtiyaçları her zaman aklındaydı.

Kendini başkalarına mümkün olan her şekilde ve her düzeyde yardım etmeye adamıştı.

Halkın duygularına karşı duyarlıydı ve onlara zarar gelmemesini çok önemserdi.

Bize sık sık en iyi arabaları kullanma şansımız olsa bile -ki olmadı- bundan kaçınmamız gerektiğini hatırlatırdı.

Bizler sorumluluklarımızı benimsemeli ve halkımızla empati kurmalıyız.”

Şehit Seyyid sade bir yaşam tarzına sahipti ve sadeliğe çok derinden inanıyordu, kızı bu yaşam biçimine atıfta bulunarak şunları söyledi:

“Sade bir yaşam tarzı vardı çünkü sadeliğin ve maddi şeylere bağlanmaktan kaçınmanın önemine inanıyordu. Hayatı toplumdaki mütevazı sınıfların yaşadığı gibi yaşamaya çalışırdı.

Babamın kişisel hayatını, şehit olan küçük oğlu Hadi'yi ve kendisini halk ve dava uğruna feda ettiğini söylemekten gurur duyuyorum.”

Lübnan'daki kararlılık

Zeynep ve ailesinin diğer üyeleri, savaştan zarar gören vatanlarını terk etmeleri için yapılan sayısız davete rağmen son savaş boyunca Lübnan'da kaldılar. Babaları gibi onlar da hayatlarına yönelik büyük tehditlere ve İsrail bombalarının aylarca etraflarına yağmasına rağmen ülkelerine ve halklarına sadıklardı.

Zeynep Lübnan’daki kararlılıklarına dair şu sözleri dile getirdi:

“Biz, Seyyid Hasan Nasrullah'ın ailesi olarak, kaçtığımız yönündeki söylentilerin aksine, savaş boyunca Beyrut'ta kaldık. Çok sayıda davet ve sığınma teklifi aldık ve bu teklifleri yapan ve bizim iyiliğimiz için endişelerini dile getiren herkese minnettarız ancak Lübnan halkına karşı derin bir sorumluluk duygusu hissettik.

Böyle bir durumda halkımızı nasıl terk edebilir ve sırtımızı dönebilirdik? Tıpkı onlar gibi kararlı olmalıydık ve tıpkı onlar gibi fedakârlık yapmaya hazır olmalıydık.

Eminim ki babam hayatta olsaydı Lübnan'ı terk etmemizi istemezdi. 2006'daki Lübnan savaşı sırasında bile ülkeyi bir saatliğine bile terk etmedik.”

Hayalperest bir işgalci

Seyyid Hasan Nasrullah'ın şehadetinin ardından İsrail önemli bir zafer elde ettiğine inanmıştı. Ancak rejimin, direnişin o kişi ne kadar önemli olursa olsun tek bir kişiye bağlı olmadığını anlamadığını belirten Zeynep “hayalperest işgalcinin” direnişin gerçek doğasını anlamadığını belirtti:

“Babam sık sık bir savaşçı şehit olduğunda ya da bir lider öldürüldüğünde bunun direnişin sona erdiği anlamına gelmediğini söylerdi. Bu savaşçıların ve liderlerin öğretilerini ve değerlerini somutlaştırmak ve düşmanla yüzleşmek için ilerlemek bizim görevimiz haline gelir.”

Orantısız savaşa, işgal ordusunun yaklaşık 70 gün boyunca Lübnan'a karşı ABD destekli bombalar kullanmasına, birçok katliam gerçekleştirmesine ve binaları yerle bir etmesine rağmen direniş canlılığını koruyor.

Geçtiğimiz ay İsrail rejimi, Lübnan halkına yönelik kontrolsüz ve acımasız saldırganlığına rağmen askeri hedeflerinden hiçbirine ulaşamayınca ateşkes anlaşması aramak zorunda kaldı.

Zeynep, Hizbullah savaşçılarının kararlı bir cesaret sergileyerek binlerce İsrail askerinin Lübnan topraklarına, hatta tek bir sınır köyüne bile ilerlemesini engellediğini belirtti.

Daha güçlü bir direniş

İsrail'in bölgedeki direniş cephesinin kilit bir liderini ortadan kaldırarak daha geniş çaplı direniş hareketini caydırabileceğini ve sona erdirebileceğini varsaydığını, ancak bunun uzak bir hayal olduğunu vurgulayan Zeynep röportajın devamında İsrail’in suçlarına değindi.

Seyyid Hasan Nasrullah'ı hedef alan İsrail, bölgenin kaynaklarını ABD-İsrail çıkarları için sömüren bir sistem olan sömürgeciliğe karşı duran bir lidere suikast düzenledi. Şehit lider, bu tür hegemonik rejimlere direnmenin ve adalet talep etmenin kritik önemini anlamıştı.

Kızı şunları söyledi:

“Lübnan'ı İsrail işgaline karşı savunmayı ve 14 ay süren soykırımın ardından korkunç bir şiddetle karşı karşıya kalmaya devam eden mazlum Filistin halkıyla dayanışma içinde olmayı bir görev olarak görüyordu”

Zeynep, Seyyid Hasan Nasrullah'ın şehadetinin İsrail işgaline ve onun Batılı hegemonik destekçilerine karşı direniş hareketini daha da güçlendirdiğini belirtti:

“Lübnan ve çevresindeki bölgede işgale ve sömürgeciliğe karşı mücadele azmini güçlendirdi ve daha da büyük bir kararlılığa ilham verdi.”

Çeviri: YDH