Son aylarda Netzarim bölgesinde görev yapan İsrail askerleri, öldürülen her Filistinlinin çocuk bile olsa terörist sayıldığı işledikleri cinayetlerin keyfiliğini ve sıradanlığını anlatıyor; kuralsız bir ceset hattı (ölüm bölgesi) tarif ediyor.
YDH- İbranice yayın yapan Haaretz, son aylarda Netzarim ekseninde görev yapan İsrail ordusu subay ve askerleri hakkında bir araştırma yaptı.
Yedi kilometre genişliğinde olan Netzarim bölgesi Kibbutz Be'eri yakınlarında başlayarak İsrail işgal güçleri tarafından işgal edilen kıyı şeridinde sona eriyor, ayrıca tüm bölge sakinlerinden boşaltıldı ve evleri yol açmak ve ileri karakollar inşa etmek için yıkıldı.
Haaretz'in düzenli, daimi ve yedek kuvvetlerdeki komutan ve askerlerden aldığı ifadeler, komutanlara verilen sınırsız güçten bahsediyor.
İsrail ordusunun kabiliyetleri sınır ötesi de dahil olmak üzere giderek artan sayıda cepheye yayılırken, tümen komutanlarına eskisinden daha geniş yetkiler verildi.
Örneğin, savaştan önce havadan bombalamak ya da yüksek binaları vurmak için Genelkurmay Başkanı'nın onayı gerekirken, bugün karar astlarının ya da astlarının astlarının elinde.
Tanıklıkların birçoğu, eksenin kuzeyinde ve güneyinde, geçilmesi yasak olan ve geçmenin cezasının öldürmek için ateş etmek olduğu hayali çizgilerden bahsediyor.
İsrail ordusunun eksen boyunca kurduğu pusulara katılan bir asker, kendisi ve diğer işgalci askerler için bölge sınırının nerede olduğunun her zaman net olmadığını söylüyor.
Haaretz'e konuşan 252. Tümen'den bir komutan şu açıklamayı yaptı:
“Sahadaki kuvvetler arasında ceset hattı denen bir şey var. Çatışmadan sonra cesetler hemen toplanmıyor ve köpek sürüleri onları yemeye geliyor. Gazze'de nerede köpek sürüsü varsa oraya kaçmaları gerektiğini zaten biliyorlar.”
252. Tümen'de görev yapan ve Gazze'de üç kez yedek subaylık yapmış olan kıdemli bir subay, ‘’Burası askeri bir çorak arazi. Pratikte tümen komutanı bu bölgeyi 'ölüm bölgesi' olarak tanımladı. Buraya giren herkes vurulacak.” dedi.
Yakın zamanda yedek subaylık hizmetini tamamlayan 252. Tümen'den bir başka subay da bu sınırın ne kadar keyfi olduğunu anlatarak, “Tümenin bakış açısına göre, öldürme bölgesi keskin nişancının nişan aldığı menzildir.” diyor.
İnsanların nerede öldürüldüğü değil, aynı zamanda öldürülenlerin kimliğiyle de ilgili olan keyfi cinayetler hakkında bir işgal askeri şunları söyledi:
‘’Orada sivilleri öldürüyoruz ve onlar terörist olarak sayılıyor. İsrail ordu sözcüsünün her bir birliğin, tugayın ve tümenin ölü sayısıyla ilgili yayınları tüm bu olayı kuvvetler arasında bir rekabete dönüştürdü. Eğer 99. Tümen 150 kişiyi öldürdüyse, sıradaki 200'e ulaşmaya çalışacak.”
Netzarim bölgesindeki görevinden yeni dönen kıdemli bir yedek komutan şunları söyledi:
“Dünyanın en ahlaklı ordusu olduğumuzu söylemek, orada tam olarak ne yaptığımızı bilen askerlerin sorumluluğunu ortadan kaldırıyor. Askerlerimizi dinlemek istememek, bir yıldan uzun bir süredir hiçbir kuralın olmadığı, insan hayatının hiçbir değerinin olmadığı bir yerde bulunduğumuz gerçeğini görmezden gelmek… Evet, biz komutanlar ve savaşçılar Gazze'de yaşanan dehşetin bir parçasıyız. Siz de bununla başa çıkacaksınız.”
Haaretz bu kıdemli subayın 7 Ekim’de üniformasını giymesinden ötürü pişmanlık duymadığını vurguladı.
252. Bölükteki kıdemli bir savaşçı aldığı emirleri açıkladı:
“Bölgenin temiz tutulması emrediliyordu. Emir şuydu: ‘Köprüyü geçip koridor bölgesine giren herkes kafasına bir kurşun yemeli’. Bir keresinde nöbetçi askerler güneyden yaklaşan birini gördü. Sanki düzinelerce teröristin yaptığı bir baskınmış gibi atladık. Mevzilere gittik ve onu basitçe parçalara ayırdık. Düzinelerce mermiden bahsediyorum, belki daha fazla. Yaklaşık bir ya da iki dakika boyunca sadece vücuduna ateş ettik. Etrafımda sadece ateş eden ve gülen insanlar vardı. Kanlar içindeki cesedin yanına gittik, fotoğraflarını çektik ve telefonu aldık. Genç bir çocuktu, belki 16 yaşındaydı. Akşam tabur komutanı yanımıza geldi ve bir teröristi öldürmemizin iyi bir şey olduğunu, yarın on kişinin daha öldürülmesi için dua edeceğini söyledi. Birisi yorum yapıp onun silahlı olmadığını ve sadece bir sivil gibi göründüğünü söylediğinde, herkes ona bağırdı. Tabur komutanı şöyle dedi: 'Bana göre sınırı geçen herkes teröristtir, taviz yok, sivil yok. Herkes teröristtir' dedi.”
Savaşçıya göre, bir istihbarat görevlisi olay yerine gelerek eşyaları topladı ve birkaç saat sonra savaşçılara çocuğun bir Hamas ajanı olmadığı bilgisi verildi.
Haaretz, ‘’Sadece bir çocukmuş.’’ diyor.
Haaretz'e ulaşan tanıklıklara göre silahsız sivillerin terörist sayılması Gazze Şeridi'nde defalarca tekrarlanan bir olgu.
Tümen 252'nin karargahında önemli bir konumda bulunan bir subay, İsrail ordu sözcüsünün tümen güçlerinin 200'den fazla teröristi öldürdüğünü belirttiği bir açıklama yaptığı günü hatırlıyor:
“Ulaşılabilen kayıpların olduğu tüm olaylarda prosedür cesedin fotoğrafının çekilmesini ve varsa detaylarının alınmasını gerektirir. Bunun ardından cesedin terörist olduğunun ya da en azından İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünün doğrulanması için istihbarata gönderilmesi gerekir. Uygulamada, incelenmek üzere gönderilen 200 yaralıdan sadece on tanesinin Hamas mensubu olduğu doğrulandı. Ama yüzlerce terörist öldürdüğümüzün yayınlanması yayınlanmaması kimin umurundaydı ki?”
Haaretz, ‘’kurbanların çeşitlilik gösterdiğini ancak hepsinin ortak bir noktası olduğunu, bu ortak noktanın da büyük bir resmi ortaya koyduğunu’’ belirtiyor ve bölgede görev yapmış bir başka askerin tanıklığını sunuyor:
“Bir anonsla teröristlerin olduğunu duyurdular. Sete tırmandım ve siper aldım, bir tank onlara doğru gitti, yaya yürüyen dört silahsız insandılar, normal. Terörist gibi görünmüyorlardı, onları insansız hava aracından tespit ettik. Ancak tank onlara doğru ilerledi ve ardından ateş başladı. Şarjördeki mermileri üzerlerine boşalttılar. Yüzlerce mermi. Üçü hemen öldürüldü. Cesetlerin görüntüsünü aklımdan çıkaramıyorum, dördüncüsü bir şekilde hayatta kaldı ve pes etti. Gitmesine izin vermedik. Onu karakolun yakınına yerleştirdikleri bir kafese götürdük, kıyafetlerini çıkardık ve orada bıraktık. Her türden asker yanından geçti ve üzerine tükürdü. Çok iğrençti. Sonunda 504'ten bir sorgucu geldi ve kafasına silah dayayarak ona birkaç soru sordu. Onu birkaç dakika sorguladı ve sonra memurlara onu serbest bırakmalarını emretti. Filistinlinin sadece Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki amcalarına ulaşmak istediği ortaya çıktı. Daha sonra subaylar bize bilgi verdi ve teröristleri öldürdüğümüz için iyi bir performans gösterdiğimizi söylediler. Neden bahsettiklerini anlayamadım.’’
Bir başka seferinde de, beyaz bayrak taşıyan iki kişi gördüklerini, üstlerin ‘’onları öldürmek için ateş etmelerini’’ emrettiğini aktarıyor.
Oradaki komutanlardan biri dikkatini beyaz bayrağa çevirdi ama 5. Tugay'dan bir yedek subay kararlıydı:
“Beyaz bayrağın ne olduğunu bilmiyorum, öldürmek için ateş edin.”
Tümen 99'dan bir yedek asker Haaretz'le yaptığı tanıklık konuşmasında, ekibinin bir insansız hava aracıyla havalandığı ve görüntülerde “iki çocuklu bir yetişkinin geçilmesi yasak olan çizgiyi geçtiğinin” görüldüğü bir günü anlatıyor:
“Silahsız, hiçbir şeysiz, biraz eksende yürüdüklerini hatırlıyor. Bir şey arıyor gibi görünüyorlardı. Drone'la ve üzerlerindeki bastonlarla onları tam olarak kavrıyorduk, hiçbir şey yapamıyorlardı. Birdenbire çılgın bir patlama sesi duyduk. Meğer bir savaş helikopteri üzerlerine bir füze atmış.”
Tümen 99'dan bir yedek askerin de gösterdiği gibi, eksen sınırlarında ateş etmek 252. Tümen'den savaşçılarla sınırlı değil.
Haaretz'e konuşan komutanlar, insansız hava aracı saldırılarında Hava Kuvvetleri'nin başlangıçta kısıtlayıcı bir rol oynadığını, ancak zamanla bu durumun değiştiğini belirtiyor.
İlk başlarda, belirlenmemiş hedefler, yoğun nüfuslu bölgeler ve insani yardım sığınaklarına saldırılar onaylanmazken, savaş ilerledikçe bu kısıtlamalar gevşedi.
252. Tümen'den bir subay, Hava Kuvvetleri'nin artık daha az soru sorduğunu ve savunma mekanizmalarının çöktüğünü ifade ediyor.
Subay, tümenin Hava Kuvvetleri'nin onaylarını atlatmak için "flaş prosedür" adı verilen bir yöntemi kullandığını belirtiyor.
Bu prosedür, kuvvetlerin ateş altında olduğu veya yaralıları kurtarmakla meşgul olduğu durumlarda devreye giriyor ve yarım saat içinde Hava Kuvvetleri'nin istenilen yere bomba atmasını sağlıyor.
‘’Flaş prosedür’’, özellikle 252. Tümen Komutanı Tuğgeneral Yehuda Wach tarafından sıkça kullanılıyor.
Tuğgeneral Yehuda Wach, geçtiğimiz yaz tuğgeneral rütbesine terfi etti ve ardından Netzarim Koridoru'na atandı.
Wach, Gazze'de masum insan olmadığını ve herkesin terörist olduğunu ifade eden bir yaklaşım benimsedi.
Bu görüş, onun kişisel düşüncesi değil, operasyonel bir konsept haline geldi.
Wach, hedeflere saldırı izni verilmediğinde bu prosedürü devreye sokmalarını istiyor.
İsrail'in Liberal Siyonist çizgideki gazetesi Haaretz'in araştırması, öldürülen her Filistinlinin terörist olarak yaftalandığı Gazze'nin Netzarim bölgesindeki cinayetlerin keyfi doğasını ortaya koyarak işgal ordusundaki etik krize dikkat çekti.