Hizbullah Genel Sekreter Şeyh Naim Kasım, İsrail saldırılarına rağmen direnişin gücünü koruduğunu ve mücadelenin süreceğini belirttiği röportajda, direniş savaşçılarının fedakarlıklarını överek Hizbullah’ın temel ilkelerinin değişmediğini ve Lübnan’ın varlığının direnişe bağlı olduğunu dile getirdi.

YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 9 Mart günü el-Menar TV'ye verdiği özel röportajda, direnişin gücünü, halkın bağlılığını ve bölgedeki siyasi gelişmeleri değerlendirdi.
Hizbullah'ın iki sekreterinin şehit edilmesinin ardından yaşanan kilit olaylara ve zorluklara odaklanılan söyleşide, fırsatlar ve zorluklar tartışılarak iç siyasi sahnenin ayrıntılı bir analizi sunuldu.
‘’Genel Sekreter ile Konuşmalar’’ adlı programın sunucusu Menar Sabbağ, ‘’Şeyh Naim Kasım’ın, geçen yıl 30 Ekim'de Hizbullah Genel Sekreteri olarak seçilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmanın üzerinden 130 gün geçtiğini ve bunun 30 Eylül-23 Şubat tarihleri arasında 16 konuşma gerçekleştiren Şeyh Naim Kasım’ın Menar TV ile ilk söyleşisi olduğunu’’ belirterek şunları söyledi:
‘’Şeyh Naim Kasım, bu görevi ağır bir yük olarak nitelendirdi ve bu yükü şükranla ve Allah'ın inayetine teslimiyetle kabul ettiğini söyledi. Bu görev başka bir şekilde tarif edilebilir miydi? Zorlu ve çetin zamanlarda ‘’ağır bir yük’’ demek bir şehitlik görevi demektir. Savaşın ve 17 Eylül'den bu yana direnişin karşılaştığı tehditler ve sert darbelerin ortasında bu rolü kabul etmek kaçınılmaz şehadeti ifade eder.’’
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım Menar Sabbağ tarafından şu sözlerle takdim edildi:
‘’Biz onu onlarca kitabın teorisyeni ve yazarı, Hizbullah tarihinin müstesna okuyucusu, parlamento ve hükümet çalışmalarının dizginlerini elinde tutan figür ve partinin 1992'deki ilk katılımından bu yana parlamento seçimlerinin genel koordinatörü olarak tanıdık. Ulusun Şehitlerinin Efendisi'nin 37 yılı aşkın bir süre ortağı olmuştur. Tüm bu görevleri ve siyasi arenanın ayrıntılarıyla meşguliyeti, Genel Sekreter’i özel bir danışma, takip veya yardım, rehberlik veya yönlendirme için söyleşi sözü vermekten alıkoymadı. O, bu kutlu yoldaki kardeşlerimizin şefkatli babasıdır. Ama aynı zamanda gerektiğinde rakibini ya da düşmanını enseleyen bir siyasetçi ve camilerde, ekranda ya da radyoda derinlemesine dini programlarla boy gösteren, toplumu ve çevresi için ayrıntılı bir özenle katkıda bulunan, kendisini her zaman halkla birlikte ve onlara yakın kılan bir vaizdir.’’
Şeyh Naim Kasım, konuşmasına 23 Şubat’ta Hizbullah Genel Sekreterleri Şehid Seyyid Hasan Nasrullah ve Şehid Seyyid Haşim Safiyüddin’in cenaze töreniyle başlayarak, törene dair izlenimlerini ve direniş halkına olan bu sadakat karşısında ne hissettiğini şu sözlerle ifade etti:
‘’Ben her zaman “direniş halkı” kelimesini kullanmayı severim, halktan kastım dünyanın farklı yerlerindeki çevre ve destekçiler ve destekçiler, bunların partizan veya yakın veya aynı ailelerden olması gerekmiyor. Direniş halkının katılımı olağanüstüydü. Sanki şöyle söylediklerini hissettim: ‘’Devam ediyoruz ve kararlıyız ya Nasrullah’’.
İnsanlar direnişin bir fikir olmadığını ekmek gibi, su gibi ve damarlarda akan kan gibi olduğunu söylediler. Direniş çocuktur, kadındır, erkektir, yaşlıdır, gençtir. Dolayısıyla bu cenaze aslında vefat etmiş bir kişi ya da vefat etmiş iki kişi için değil, gelecek içindi.
Direniş halkı gerçekten sağlamdır, dürüsttür ve zor zamanlarda ayağa kalkmaya hazır bir halktır. Dünyanın nereye gittiğine, Amerikalıların ne yaptığına, İsraillilerin ne yaptığına, meydana gelen zorluklara bakın. Direniş halkı buna karşı şöyle söyler: ‘’Biz buradayız’’.
Tüm bu insanlara sesleniyorum: Cenaze töreninde nasıl başınızı kaldırıp “Biz buradayız” dediyseniz, her zaman başınızı dik tutun. Siz Seyyid Hasan'ın evlatlarısınız, siz bu çizginin evlatlarısınız, siz direnişin evlatlarısınız, şehitlerin evlatlarısınız, siz bu yürüyüşün evlatlarısınız. Dolayısıyla, bazıları istesin veya istemesin bize her zaman zafer vardır.
Bu cenaze töreni, inandığımız şekilde, anlaşmaya varılana kadar son ana kadar devam ettiğimiz ve sağlam durduğumuz bir zafer ilanıdır. Bu Şii coşkusu “Biz buradayız” demekten gelir.’’
Şeyh Naim Kasım, Menar Sabbağ’ın cenaze günü konuşmasını gerçekleştirmeden önce neler hissettiği sorusuna cevaben şunları söyledi:
‘’Size bir sır vereceğim, bunu söyleyip söylememekte tereddüt ettim. Ne zaman televizyonu açsam ve bir sahne, bir kelime veya bir harekete denk gelsem istemsizce gözyaşlarım dökülüverdi. Ben böyle değildim. O cenaze atmosferini solumadım fakat genel olarak içinde bulunduğumuz iklim bana gurur veriyor. Küçük bir kız çocuğu çıkıp birkaç kelime söylediğinde ya da bir kadın kendini ifade ettiğinde, genç bir adam ya da bir erkek... Bu sıralar gerçekten insanların sevdiğini ve sevildiğini hissettim. Şimdi Seyit Hazretleri'nin neden onlarla, onların da Seyit Hazretleri'yle bir bağı olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu insanlar gerçekten en şerefli, en asil, en büyük insanlardır.
Onlar hakkında ne söyleyebilirim ki? 60 ya da 65 yaşındaki bir kadının şöyle demesi makul mü sizce? “Ben üç şehit verdim, iki damadım var, iki torunum var, hepsi şehit oldu, geride bir ben kaldım, benden bir şey istenirse sahaya inerim.” Ne diyebilirsin ki? Üç şehidi olan biri “Benim hâlâ iki üç oğlum var, biz varız” diyor. “Oğlum benim tek oğlumdu ve onunla gurur duyuyorum, size üzgün olmadığımı söylüyorum, evet üzgünüm ama henüz ne kadarını sunmaya hazır olduğumu hayal etmeye çalışmayın, bir kızım var ve kocam ve ben… biz varız” diyen bir kadın. Bu çok büyük ve çok başka bir örnektir.
Bu halkı yenebileceklerini mi düşünüyorlar! Allah korusun, hayal görüyorlar, yenemezler, üstesinden gelemezler. Komplolarını gerçekleştiremeyecekler çünkü bu halk sahada var ve herkesi geride bıraktı. Ben diyorum ki: Siz en şerefli insanlarsınız, düşmanın gözünde bir dikensiniz.’’
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, cenaze töreninin bir taziye ve vedalaşma olmadığını, aslında bir tebrik olduğunu ve insanların bağlılığını yineleyerek biatını tekrar etmelerini sağlayan ‘ilahi bir tören’ olduğunu belirtti.
‘’Hizbullah’ın sahip olduğu her pozisyon bir mesajdır, o yüzden düşmanlar değerlendirmelerini yapsınlar’’ diyen Şeyh Naim Kasım cenaze törenini ‘’ahdin devamı’’ olarak niteleyerek direniş halkının cenaze törenindeki mevcudiyetinin bir devamlılık mesajı olduğunun altını çizdi.
Hizbullah’ın temel ilkeleri değişmedi
Direnişin özellikle savaş alanında devam ettiğini belirten Şeyh Kasım, işgal devam ettiği sürece buna “Ordu, Halk ve Direniş” denklemiyle karşı konulması gerektiğini vurguladı.
Hizbullah Genel Sekreteri, İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes anlaşmasının “hiçbir gizli maddesi, gizli anlaşması ve masa altı şartları olmayan açık bir anlaşma” olduğuna dikkat çekti.
Anlaşmada açıkça beş kez “Litani Nehri'nin güneyinden” bahsedildiğini kaydeden Şeyh Naim Kasım, “Bu, uymamız gereken çerçevedir” dedi.
Şeyh Kasım Hizbullah'ın “bir güvenlik ihlali ve bazı eksiklikler” yaşadığını belirterek, grubun dersler çıkarmak ve sorumlulardan hesap sormak için bir soruşturma yürüttüğünü söyledi.
Direniş'in destekçilerine seslenen Kasım, “Liderliğiniz, Direnişiniz ve savaşta yer alan savaşçılarınız burada” diyerek sabır çağrısında bulundu.
İsrailli yerleşimcilerin el-Abbad bölgesine girmesiyle ilgili olarak Şeyh Naim Kasım olayı “okyanustan körfeze kadar uzanan geniş bir İsrail projesiyle karşı karşıya olduğumuzun açık kanıtı” olarak nitelendirdi.
İsrail'e seslenen Hizbullah Genel Sekreteri, ‘Lübnan'ın güneyindeki bu mevzilerde kalsanız bile Direniş orada kalmanıza izin vermeyecektir’ uyarısında bulundu.
Lübnan'ın iç meseleleri konusunda ise Şeyh Kasım yeni bir dönemin başladığına işaret etti ancak Hizbullah'ın yöntemleri değişse de temel ilkelerinin değişmeyeceğini belirtti.
Direniş'in asla sona ermeyeceğinin çünkü Direniş olmadan “Lübnan'ın varlığının sona ereceğinin” altını çizdi ve ekledi:
“Direniş düşmanı caydırdı ve topraklarımızda ilerlemesini ve kalıcı olmasını engelledi. Şu anda İsrail'in işgal ettiği bölgelerde bile direniş zamanı gelecektir. Şimdilik sabırlı olmaya devam ediyoruz.”
Şeyh Kasım, ABD'yi Hizbullah'a baskı uygulamak için “bölgesel ve Lübnanlı vekilleri kullanarak bize karşı büyük bir kampanya yürütmekle” suçladı ve grubun bu planlarla yüzleşmeye hazır olduğunu ifade etti.
İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırısında zarar gören alanların yeniden inşası konusunda ise Şeyh Kasım, Lübnan devletinin bu konuda sorumluluk taşıdığını vurgulayarak bu sürecin ülkenin reform ve toparlanmasının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti.
Ayrıca “Hizbullah ve Emel Hareketi tüm geleneksel ittifakların ötesine geçmiştir; ortaklığımız köklü, inanç temelli, halka ve güçlü ve muktedir bir Lübnan vizyonuna bağlıdır” dedi.
Hizbullah'ın Direniş savaşçılarına bir mesaj gönderen Şeyh Kasım, “Sizler başımızın tacısınız ve ümmetin şehidi Seyyid Hasan Nasrullah'ın mirasısınız” dedi.
Kasım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Direnişi ortadan kaldırma girişimlerine büyük bir kararlılık ve güçle karşı koydunuz ve Hizbullah liderleri şehit Seyyid Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin'in cenaze törenleri sırasında direnişin onurlu ifadenizi korudunuz.”
Şeyh Naim Kasım 17-18 Eylül Katliamları kurbanlarıyla ilgili olarak şunları söyledi:
‘’Yaralılarımız en harika olanlarımız. Doktorlarından bazı yorumlar duydum. Doktorlardan biri şöyle dedi: “Sabrı, gücü ve morali onlardan öğrendim.” Sanki doktor bedeniyle tedavi ederken, o da ruhu ve psikolojisiyle doktorunu tedavi etmiş.’’
Lübnanlı lider ayrıca Suriye'nin istikrarı için umutlu olduğunu ifade ederek “bölünme işaretlerinin güçlü bir şekilde mevcut olduğu” uyarısında bulundu.
Böyle bir bölünmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsiz olmakla birlikte, “bunun Suriye halkının çıkarına olmadığını teyit ediyoruz” diye ekledi.
Son olarak, bölgede Direniş Ekseni'nin sona erdiği fikrine katılıp katılmadığı sorusuna Şeyh Naim Kasım şunları söyledi:
''Direniş Ekseni'nin aldığı bir darbe var, doğru, Filistin ve Lübnan'da büyük fedakarlıklar yapıldı, doğru, ancak Direniş devam ediyor ve Direniş var. Biz genellikle dünyada her an tırmanan bir direniş olduğunu tasavvur ederiz. Direniş temelde vur-kaç şeklindedir ve başarılar elde eder ve bazı belirli gerilemeler, kayıplar veya fedakârlıklar meydana gelir, ancak onun özü süreklilik içindedir. Devam etmekte değil miyiz?''