Cesareti ve azametiyle dünyayı sarsan Suriyeli annenin hikâyesi

img
Cesareti ve azametiyle dünyayı sarsan Suriyeli annenin hikâyesi YDH

Zerka Sebahiye'nin hikayesi Suriye savaş tarihinde sadece bir sayı değil, vahşetin yalnızca bedeni öldürmediğini aynı zamanda insan onurunu da çalmaya çalıştığını hatırlatıyor ancak ‘’Faşret’’ çığlığı, ‘’Cesedimi çiğnersin’’ diyenin sesi, bazı seslerin susturulamayacağı gerçeğinin bir kanıtı olarak kalacaktır.




YDH- Suriye’de yıllardır süregelen savaşın insanlık dışı yüzü bir kez daha ortaya çıkarken Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminin militanlarının kayda aldığı şok edici görüntüler, savaşın dehşetini gözler önüne serdi.

86 yaşındaki Zerka Sebahiye, Lazkiye kırsalındaki Kardaha’nın Kabu el-Avamiye köyünde düzenlenen bir baskında iki oğlu Kenan ve Süheyl ile torunu Muhammed’i kaybetti.

Katiller tarafından çekilen korkunç videoda 86 yaşındaki Suriyeli kadın Zerka Sebahiya, iki oğlu Kenan ve Süheyl ile torunu Muhammed'in cesetlerinin yanında dururken görülüyor ve teröristlerden biri alaycı bir şekilde ona şöyle diyor:

“Bunlar senin oğulların. Size güvenlik sağladık ama siz hainsiniz.”

Ardından, acıyı cesaretle harmanlayan bir insanlık trajedisini somutlaştıran bir sahnede Zerka, teröriste şöyle bağırıyor:

“Cesedimi çiğnersin”

Zerka'nın kızının Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne anlattığına göre, olay 7 Mart'ta, bazıları yüzleri açık, bazıları da maskeli askeri üniformalı güvenlik güçlerinin Lazkiye kırsalındaki Kardaha’nın Kabu el-Avamiye köyünde bulunan ailenin evine baskın düzenlemesiyle meydana geldi.

Evi yağmalamadan ve üç genci dışarı çıkmaya zorlamadan önce kilitleri bombalarla havaya uçurdular.

Kızının anlattığına göre, silahlı adamlar onlara, ‘’Alevi misiniz yoksa Sünni mi? Her halükarda öldürüleceksiniz’’ diye sordu.

Cevap onlar için önemli değildi. Genç adamların sivil oldukları ve ikisinin de üniversitede İngilizce öğrettikleri konusundaki beyanlara rağmen üzerlerine ateş açtılar.

Katiller anneye onurlu bir cenaze töreni düzenlemeyi bile reddetti.

Cesetler dört gün boyunca evin arkasında, tehditlere ve tacizlere rağmen oradan ayrılmayan Zerka tarafından korundu.

Suriyeli anne, güvenlik güçlerinin cesetleri yakacağından ve böylece onları şehit olarak gömme umudunu yok edeceğinden korkuyordu.

Kızı, “Gece gündüz sırayla onları koruyordu” diye anlatıyor.

Silahlı gruplar (içlerinden biri Kamu Güvenliği üniforması giymişti) cinayetlerle yetinmedi; daha sonra ailenin acısıyla alay etmek için geri döndüler.

“Evi ziyaret edip şakalar yapıyorlar ve eşyalarımızdan geriye kalanlara el koyuyorlardı,” diye ekleyen kız, faillerden bazılarının, benzer bir kaderden kaçan sahiplerinden çalındıktan sonra hala kendi evlerinin karşısındaki bir evde ikamet ettiğini belirtti.

Zerka’nın kızı, katliamı gerçekleştiren ve malların yağmalanmasının arkasında olan silahlı unsurların varlığını sürdürdüğüne işaret ederek yürek parçalayan bu ayrıntıyı açıklıyor:

“Failler hala sokağımızın karşısındaki evde ikamet ediyor. Annem her gün onların yüzlerini görüyor”

En acısı da militanların Zerka'nın tek dileğini yerine getirmeyi reddetmeleriydi: çocuklarıyla birlikte ölmek.

Zerka’nın kızı, annesinin militanlardan kendisini de öldürmelerini istediğini ancak reddedildiğini anlattı. Militanlar, ona daha fazla acı çektirmek için hayatta kalmasını istediklerini söyleyerek işkencelerini sürdürmüş.

“İlgili makamlardan bu kişileri derhal tutuklamalarını ve dünyanın önünde hesap vermelerini talep ediyoruz. İki kez canımızı aldıktan sonra cezadan kaçamazlar” diye anlatıyor kızı.

Bu talep, özellikle Savunma ve İçişleri Bakanlıkları mensuplarının Suriye kıyılarında devam eden toplu katliamlara karıştığını belgeleyen kanıtların arttığı bir zamanda, Suriye'deki katliamların ve savaş suçlarının faillerinin hesap vermesi için kamuya açık yargılamalar yapılması yönündeki çağrıların arttığı bir dönemde geldi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi bugün (13 Mart) 158 Alevi sivilin hayatını kaybettiği üç katliamı belgeledi.

Zerka'nın kızı uluslararası topluma ve tüm insan hakları örgütlerine acil bir çağrıda bulundu:

“Köyümüzün korunmasını ya da ailemizin her ne şekilde olursa olsun tahliye edilmesini talep ediyoruz... Artık kimseye güvenmiyoruz.”

Ayrıca, güvenlik güçleri tarafından yağmalanan dükkân ve eczanelerin hayatı cehenneme çevirdiğini ve insani felaketin daha da derinleştiğini belirtti:

“İlaç yok, yiyecek yok... su kıt... ve elektrik yok.”

Köyün, Suriye kıyılarında şiddet ve toplu katliamlara tanık olan diğer köyler gibi bir felaket bölgesi haline geldiğini söyledi.

Zerka Sebahiye'nin hikayesi Suriye savaş tarihinde sadece bir sayı değil, vahşetin yalnızca bedeni öldürmediğini aynı zamanda insan onurunu da çalmaya çalıştığını hatırlatıyor ancak ‘’Faşret’’ çığlığı, ‘’Cesedimi çiğnersin’’ diyenin sesi, bazı seslerin susturulamayacağı gerçeğinin bir kanıtı olarak kalacaktır.