Suriye'nin sahil bölgesinde, toplu katliamların azalmasına rağmen, cinayet, kaçırılma ve kayıp vakaları devam ediyor. Yerel kaynaklar, kontrol noktalarında kaçırılan veya evlerinden gözaltına alınan kişilerin sayısının arttığını belirtiyor.

YDH - Suriye'nin sahil bölgelerinde gerilim dinmiyor. Lazkiye ve Tartus'ta, mezhepsel çatışmaların yol açtığı toplu ölümlerin ardından sükûnet sağlanamaadı. Kayıp, adam kaçırma ve cinayet vakaları her geçen gün artıyor.
Medya, sahil kesimindeki katliamların izini sürerken, yerel halk kaybolan yakınları için yardım çağrısında bulunuyor.
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminin kimi "kontrol noktalarında" alıkonulurken, kimi "firari yakalama" operasyonları adı altında evlerinden gözaltına alınıyor.
HTŞ, operasyonlarını bu gerekçelerle savunurken, halk silah bırakma ve arananların listesini talep ederek durumu yatıştırmaya çalışıyor.
Son olaylarda, Kardaha'dan Şam'a giden eczacı ve mühendis iki kız kardeş, Arzuna Köprüsü civarında araçlarından indirilerek kaçırıldı. Akıbetleri hala meçhul.
Tartus-Humus yolunda, Beyt el-Şente kavşağında üç kardeşle iletişim kesildi.
Banyas'ta HTŞ tarafından yedi kişinin gözaltına alındığı bir video yayınlandı.
Görüntülerde, bu kişilere mezhepsel hakaretler edildiği ve fiziksel şiddet uygulandığı görülüyor. Bu kişilerin de akıbeti bilinmiyor.
Bazı medya organları, sahilde yaşananların sorumluluğunu, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'na bağlı gruplara yüklemeye çalışıyor.
Bu durum, HTŞ rejiminin başında olan Ebu Muhammed el-Colani (şimdiki adıyla Ahmed eş-Şaraa) liderliğindeki geçiş sürecinde, Suriyeli ve yabancı savaşçılardan oluşan grupların işlediği suçları örtbas etme çabası olarak değerlendiriliyor.
Bu sırada, HTŞ'nin Savunma Bakanı'nın tartışmalı bir kararı gündeme geldi.
Sahilde suç işlemekle suçlanan Hamza Tümeni komutanı Seyfeddin Bulad (Ebu Bekir lakaplı), tuğgeneral rütbesiyle Halep'teki 76. Tümen'in komutanlığına atandı.
Ödül niteliğindeki bu atama, suçluların cezalandırılmasını bekleyenlerin tepkisine yol açtı.
Hamza Tümeni komutanının terfisi, sahil bölgelerindeki durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
Lazkiye'deki Subaylar Birliği dahil pek çok bölgede çok sayıda "cihatçı" grubun varlığı, yetkililerin bu duruma karşı ya aciz kaldığını ya da görmezden geldiğini gösteriyor.
Halk, farklı bayraklar altında faaliyet gösteren grupların mezhepçi söylemleri nedeniyle "yeni bir katliam dalgası" korkusu yaşıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, sahil katliamlarını belgeleme çalışmaları nedeniyle bir karalama kampanyasına maruz kalıyor. Halbuki Gözlemevi, Beşşar Esed döneminde muhaliflerin tek başvuru kaynağıydı.
Gözlemevi, Adra, Hama ve Harem hapishanelerinde tutulan 8 binden fazla tutuklunun durumunun açıklanmasını talep ediyor.
Bu kişiler, 100 günü aşkın süredir gözaltında tutulmalarına rağmen yargılanmadı ve haklarındaki suçlamalar açıklanmadı.
Tutuklu yakınları, hapishanelerdeki ihlaller, işkence ve sistematik cinayetlerin artmasından endişe duyuyor.
Londra merkezli Gözlemevi, HTŞ rejimine, tutukluların durumunu incelemek ve savaş suçu ya da cinayete karışmamış olanların haklarını güvence altına almak için Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile acilen işbirliği yapma çağrısında bulundu.