İran Dışişleri Bakanı Mutteki Şark'ul Evsat'ın sorularını yanıtladı

img
İran Dışişleri Bakanı Mutteki Şark'ul Evsat'ın sorularını yanıtladı YDH

SAAF-İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, Londra’dan yayın yapan Şark’ul Evsat gazetesinin son sürece ilişkin merak edilen sorularını yanıtladı




SAAF-İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, Londra’dan yayın yapan Şark’ul Evsat gazetesinin son sürece ilişkin merak edilen sorularını yanıtladı:

 

İzin verirseniz önce sıcak dosyayla başlayalım. Geçen hafta İngiliz denizciler tutuklandı. Bu konunun ayrıntılarını ve tutuklanma nedenlerini öğrenebilir miyiz?

 

Bu kimseler geçtiğimiz Cuma günü İran bölgesel sularında bulundukları sırada tutuklandılar. O esnada İran su sınırlarını geçmiş bulunuyorlardı. Dolayısıyla İran sınır güçleri tarafından yakalandılar. Ayrıca İran bölgeler sınırlarının çok derinlerinde bulunuyorlardı. Yanlarında bulunan ileri teknolojiyle donatılmış cihazlar nerede bulunduklarını zorlanmadan öğrenebilme imkânı tanıyordu.

 

İngilizler askerleri güçlerinin böyle bir yanlışı yaptıklarını itiraf etmemiş ve kabul etmemiş olabilir. Ancak çok yakın bir zamanda konuyla ilgili İranlı bir yetkili işin nasıl gerçekleştiğini açıklayacaktır. Bu noktada olay ve bölgenin niteliği de açıklığa kavuşacaktır.

 

Şu halde ilk noktada İngiliz tarafının bu durumu itiraf etmesi; hata yapıldığını kabul etmesi gerekmektedir. İkinci nokta ise İngiltere, büyükelçilik aracılığıyla bağlantı kurma talebinde bulunmalıdır.

 

İngilizlerin sizin su sınırlarınızda tutuklandığını vurguladınız. Ancak Londra askerlerinin Irak su sınırları içerisindeyken tutuklandığını vurguluyor. Iraklı yetkililerin açıklamaları da bu vurguyu yapıyor. Bu noktada bir yandan İngiliz ve Iraklı yetkililerin açıklamalarının uyuşmasıyla İran’ın bu açıklamaları reddetmesini nasıl açıklıyorsunuz?

 

Bu konu, iddialar ve sanılar üzerinden destekleyebileceğimiz yahut reddedebileceğimiz bir konu değildir. Su üzerindeki her gemi ve botun yeri ileri teknoloji ürünü olan ve noktası noktasına yer belirleme kabiliyetine sahip olan cihazlarla kaydedilmektedir. İlgili yetkililer çok yakında haritalarla ve onaylanmış verilerle bu gerçeği ispat edeceklerdir.

 

Bu konuyu geçmeden önce denizcilerle birlikte tutuklu bulunan İngiliz kadının durumunu sormak istiyorum. Siz iki gün içerisinde serbest bırakılacağını söylediniz. Peki diğerleri ne olacak? Diğerleri yargılanacak mı? Yoksa Tahran’ın bu tutukluların Irak’ta tutuklanan diplomatlarla değişimi gibi bir düşüncesi mi var?

 

Öncelikle şunu belirteyim; ben İngiliz kadının iki gün içerisinde serbest bırakılacağını söylemedim. Ben yakında serbest bırakılacak dedim ve gün belirlemedim. İkincisi; İngilizlerin yanlış yaptıklarını itiraf etmeleri sorunun çözülmesine yardımcı olacaktır. İşin siyasete dökülmesi, meselenin medyaya çıkarılması ve karşı medya ataklarının başlatılması gibi meseleler konuyu daha da zorlaştırıyor. Biz İngiliz tarafının bu konuyu doğru, barışçıl ve politik olmayan yollarla çözmesini tercih ederiz.

 

Değişim konusuna gelince; bu kimseler belirli şartlarda tutuklanmışlar; diğerleri ise daha farklı şartlarda tutuklanmışlardır.

 

Kimileri BM Güvenlik Konseyi yaptırım kararlarını görüşürken İran’ın pazılarını göstermek istediğini; denizcileri tutuklamak suretiyle İran’ın gücünü göstermeye çalıştığını söylüyor?

 

GBS adı verilen cihaz, bu tür yorumları algılamaz bile! Bu cihaz bize nerede olduklarını gösterir; bu kimselerin nerede tutuklandığını gösterir.

 

Riyad’daki 19. Arap zirvesinin açılış oturumuna katıldınız. Tahran’ın Arapların bölge güvenliği için tehlikelerden korunmaları gerektiğine dair çağrılarına bakışı nedir?

 

Riyad’da önemli bir toplantıya şahit olduk. Arap olmayan İslam ülkelerinin önemli bir kısmının da katılımı bu toplantının önemini artırdı. 24 saat içerisinde birçok ülke lideriyle görüşme ve toplantılar gerçekleştirdik. Arap Birliği’nin, Arap ülkeleriyle Arap olmayan İslam ülkelerinin işbirliği ve dayanışma ilişkilerini geliştirme noktasında hazırladığı uygun şartlar gerçekten de önemli bir şanstı.

 

Biz İran’la Arap ülkelerinin dayanışmasının kapsamlı bir gelişmeye şahit olmasını diliyoruz ve bunu görüyoruz. Bu dayanışma her alanı kapsamalıdır ki bunlardan birisi de güvenlik işbirliğidir. Bölge güvenliği herkesin çıkarınadır. Bölgede yaşanacak güvensizlik ortamı ise herkesin zararına olacaktır. Bu yüzden Arap liderleriyle gerçekleştirdiğim görüşmelerin konularından birini Güvenlik Savunması ve İşbirliği Sözleşmesi’ne ayırmayı tercih ettim. Dün Prens Suud Faysa’la görüştüm ve birçok konuyu müzakere ettik. Bu konulardan birisi de Tahran ile Fars Körfezi ülkeleri arasında Güvenlik Dayanışması ve İran Arap Savunma İşbirliği idi.

 

Arap liderleri Arap Güvenlik Konseyi’nin oluşumunu onayladı. Sizinle Arap ülkeleri arasında güvenlik ilişkilerinin güçlendirilmesi konusunun şu şartlarda sunmayı uygun görüyor musunuz?

 

Bizim bu ülkelerden bazısıyla zaten ikili güvenlik dayanışması sözleşmemiz var. Şu anda ise bu ilişkilere toplu bir boyut katmayı istiyoruz. Bu diğer sözleşmelerle, şu anda var olan diğer toplu güvenlik anlaşmalarıyla çelişen bir şey değil!

 

Evet, çelişmiyor ama Tahran, Arap ülkelerinin kendi aralarında bir güvenlik ittifakı oluşturmaya hazırlandığını hissedince bu projeye denk başka bir proje sundu. Nitekim İran şu şartlarda uluslar arası toplum tarafından kuşatılmış durumda. Ayrıca Arapların birleşip İran’ın bölgedeki uzantılarına karşı duracak şekilde birleşmelerinden söz ediliyor!

 

Biz böyle düşünmüyoruz, olaylara ilişkin böyle bir algılayışımı da söz konusu değil! İran ve Araplar arsındaki olumlu ilişkiler İran ve Arap ülkelerine eşit seviyede faydalı olacaktır. İran ve Arap dünyası arasındaki ilişkilerinin boş bırakılması ise İran ve Arap dünyasına zarar verecektir. Diğer açıdan; biz ilişkilere kapsamlı bir boyut kazandırmak için Arap ülkeleriyle çalışmalar içerisindeyiz. Bu noktada politik, ekonomik, kültürel ve güvenlik ilişkilerimize atıfta bulunmak istiyorum. Elimizdeki tüm enerjiyi bu anlamda kullanmaya ve tüm enerjimizi dayanışma amacıyla kullanmaya çalışıyoruz.

 

Irak dosyasına geçersek; Irak sokaklarındaki güvenlik sıkıntısının çözümü İran’a göre nasıl olmalıdır. Oradaki güvenlik sorunu size göre nasıl çözülebilir?

 

Irak içerisinde duruma ilişkin görüşümüz; güvenlik sorununun Irak hükümetine devredilmesi ve Irak hükümetinin bu sorunu çözmesi yönündedir. Irak dışında komşu ülkelerin sorumluluğuna yahut tüm ülkeler kapsamında konuşursak; tüm ülkeler Irak güvenliğini desteklemeli; Irak’ın güvenliğine olumlu katkıda bulunmalıdır. Bundan dolayı Bağdat’taki toplantıyı gerçekten önemsiyoruz. Yine bu doğrultuda atılan diğer adımları da…

 

Irak toplantısından söz açılmışken; Zalmay Halilzad toplantı sonrası katılımcı İranlı heyetle görüştüğünü söyledi. Bu görüşmeden çıkan sonuçların en önemlisini bize aktarabilir misiniz?

 

İki taraf arasında özel görüşme yahut belirli bir görüşme olmadı. Konferans sırasında çeşitli konular gündeme taşındı; İran tarafı da Amerikan tarafı da bu konular hakkında görüşlerini sundu. Bu bir müzakere değil; görüş ve tavır bildirme durumuydu.

 

Şu anda Tahran’a yönelik birçok suçlama var. Tahran’ın birçok radikal örgütü desteklediği söyleniyor. Bu suçlamaların en sonuncusu İran’ın Yemen’deki Husî hareketini desteklediği yönündeydi? Ayrıca ABD’nin Tahran’a gizli bir mesaj gönderdiği; İran’ın Iraklı militanların tank delen patlayıcılara sahip olmasının arkasında bulunduğunu belirttiği kaydediliyor?

 

Bir deyim vardır: “Eğer yalanının doğrulanmasını istiyorsa; yalanını elinden geldiği kadar şişir”. Arap Dışişleri Bakanlarından birisi bana “Siz İran Başkanlık seçimlerinde 27 yıl geriye döndünüz!” dedi. Kendisine “İslami değerlere, devrimin ilkelerine bağlılık açısında diyorsanız bu sözünüz doğru; ancak şu 27 yıl öncesiyle zamanımızdaki durumun iki belirgin farkı var. Bunlardan birincisi 27 yıl önceki adamlar değiliz; birçok tecrübe ve deneyim kazandık ve bizim ülkemiz gibi birçok ülkeye oynanan oyunları artık anlayabiliyoruz. İkincisi ise biz devrim sonrası iç meselelerle ve yeniliklerle ilgileniyorduk ki İran’ın diğer ülkelerin işlerine karıştığına dair bir propaganda savaşıyla uyandık ve elimizden geldiği kadar çok çaba harcayarak İran’a karşı bir noktaya kadar zehirli etkileri bulunan bu propagandanın önüne geçmeye çalıştık. Ancak şu anda dikkatlice gözlem yapıyoruz; bize karşı oynanan kirli ve şeytani projeleri ciddi olarak takip ediyoruz. Bizim İslam ülkeleriyle ilişkilerimiz kardeşlik ilkesine dayanır. Biz iki İslam ülkesi arasında yaşanacak her türlü sorunun masada çözümünden yanayız.” dedim.

 

Husilere ilişkin suçlamalara gelince; Yemen Dışişleri Bakanı iki hafta önce Tahran’daydı. Bizim tüm İslam ülkeleriyle ilişkimiz iyidir. Biz Arap ülkeleriyle olumlu ilişkiler geliştirmek için olumlu temeller atmaya çalışıyoruz. Bu ilişkileri bozmak isteyenler ise zehirlerini aramıza salıyor. Bu kimseler bölge dışı güçlerdir ve bölge dışında çalışıyorlar.

 

Tahran’ın devrimi ihraç etmeye çalıştığı ve bunu bazı Arap ülkelerindeki radikalleri desteklemek suretiyle gerçekleştirmeye çalıştığı söyleniyor. Bu iddialara ne diyorsunuz?

 

Devrim, ihraç edilecek bir mal değildir. Hamas gibi hareketleri tüm İslam ülkeleri destekliyor. Zira bu hareket İslam düşmanlarına karşı koyuyor. Ayrıca bizim İslam ülkelerindeki hükümetlerle olumlu ilişkilerimiz bulunuyor.

 

Yemen’de Husîler (sorunu) var; Irak’ta ise silahlı milis (sorunu) var?

 

Husîler sorunu Yemen’in iç meselesidir. Yemen hükümeti bu sorunun çözümü için hikmetli bir metoda başvurmalıdır. Bu konunun İran’la bir ilişkisi yoktur.

 

Irak konusuna gelince; biz Irak sahasında her türlü iç çatışmaya şiddetle karşıyız. Bu noktada Şii – Sünni çatışması fitnesinin köklerinin İslam dünyası dışından oluşturulduğu kanaatindeyiz. Amerikalılar ve İngilizler, Irak toprakları içerisinde hezimete uğrayınca böylesi bir fitneyi ve çekişmeyi planlayıp projelendirdi.

 

İran’ın nükleer dosyasına ilişkin şunu sormak istiyorum. Bu konuda İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların etkisi nedir?

 

Biz bu yaptırımları destekleyici hiçbir etkisini göremiyoruz. Bundan dolayı haklarımıza tamamen kavuşana kadar çalışmalarımıza devam edeceğiz.

                      

İran devlet başkanı Mahmud Ahmedinecad, BM Güvenlik Konseyi’ne gitmeyi neden reddetti? Vize geç de olsa kendisine ulaşmıştı! Bu bir tür güç ve üstünlük gösteri midir yoksa BM Güvenlik Konseyi’nin ülkesine yönelik yaptırımlarını mı önemsemiyordu?

 

Uçuş ekibinin vizeleri son ana kadar bize ulaştırılmadı. Tüm hikâye bundan ibaret!

 

İran’ın uranyum zenginleştirmeye ilişkin tavrı bellidir. Ancak Tahran bu konuda geri adım atıp yaptırımlar sonrası bu konuda geri adım atabilir mi?

 

İran’ın yasal çalışmaları devam edecektir.

 

Yasal olmayan çalışmalarınız da mı var?

 

İran’ın tüm çalışmalarının meşru olduğunu kastettiğimiz için tüm çalışmaları devam edecektir, diyorum.

 

Körfez ülkeleri barışçıl amaçlı nükleer projeye ilişkin programını ilan edince bunu çok çabuk memnuniyetle karşıladınız. Aynı zamanda Körfez ülkelerine bu konuda yardımcı olabileceğinizi söylediniz. Bu tavrınızın sırrı nedir?

 

Biz bölgedeki kaliteli her projeyi hemen destekliyoruz. Bölgedeki kötü gelişmelere karşı ise süratle karşı çıkıyoruz. Bundan dolayı bu ülkelerin barışçıl amaçlı nükleer enerjinin kullanmayı istemesini memnuniyetle karşıladık. Daha önce Irak’ın Kuveyt’i işgal etme adımlarını da çabucak kınamıştık. İşgalin başlamasından 18 saat sonra bu işgali kınayan ilk ülke bizdik. Bir atasözü vardır: “Gecikme, sıkıntı doğurur.”

 

Doğru, ama Kuveyt işgali karşısındaki tutumunu çok doğaldı. Zira siz de Irakla uzun süre savaşa girmiştiniz!

 

O sıralar savaş bitmişti. Yeri gelmişken söyleyeyim; Kuveyt, Irak’ı bize karşı savaşında derinden derine ve geniş suretle desteklemişti. Biz ise gerçeği savunduk ve o tavrımız da gerçeği yansıtıyordu. İran, daima bölgedeki sorunların çözümünün bir parçası olmuştur. Hiçbir zaman bölgedeki sorunların bir parçası olmamıştır.

 

Bilindiği gibi İran Lübnan Hizbullah’ını güçlü suretle desteklemektedir. İran -eğer amacı bir partiyi değil de Lübnan’ı desteklemekse- neden yardımlarını Lübnan devletine yapmıyor?

 

İran, Lübnan’ın tamamına yardım ediyor. Aynı şekilde Filistin’in de tamamına yardım ediyor. Ben İsrail’in açtığı savaş sırasında Lübnan’ı ziyaret ettim ve Lübnan’daki tüm yetkililerle görüştüm. Biz şu an için de Lübnan’daki sorunun en kısa sürede çözülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bununla birlikte hiç kimse kendisini dışarıdan müdahale etme hakkına sahip görmemelidir. Ancak çeşitli Lübnanlı çevrelere yardımcı olmak suretiyle gruplar birbirlerine yaklaştırılmaya çalışılmalıdır.

 

Çeviri: Furkan TORLAK