Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, örgütün silahlarını İsrail'e teslim etmeyi veya Lübnan'ın İsrail'in uzantısı haline gelmesini kabul etmeyeceklerini belirtti. Kasım, silah meselesinin saldırganlık durduktan, İsrail çekildikten ve esirler serbest bırakıldıktan sonra görüşülecek bir iç mesele olduğunu vurguladı.

YDH - Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, ABD'li elçi Tom Barrack'ın "Lübnan'ı Suriye'ye katma ve saldırganlığı genişletme tehditleriyle" geldiğini ancak "üç başkanın, başka konuyu konuşmadan önce İsrail saldırganlığının durdurulmasını öngören birleşik ulusal tutumu karşısında şaşkınlığa uğradığını" belirtti.
Şehit Komutan Fuad Şukur'un (Seyyid Muhsin) birinci şehadet yıldönümünde konuşan Şeyh Kasım, başkanların "Lübnan'ı yeniden imar etmek istediklerini ve bu yüzden ülkenin gücünün teslim edilmesini onaylayamayacaklarını" söyledi.
Kasım, "Amerikalılar ise İsrail'in çıkarı için Lübnan'dan bir şeyler koparmak istiyor ve yardım etmek istediği yalanını söylüyor," diye ekledi.
"Silahları İsrail için istiyorlar"
Bu bağlamda Şeyh Kasım, Barrack'ın Hizbullah'ın silahlarını "Lübnan'daki güvenlik durumunu kontrol altına almak için değil, İsrail için istediğini" vurguladı. Bu silahların "İsrail'e direnmek için olduğunu ve Lübnan'ın gücünü teşkil ettiğini" belirten Kasım, Hizbullah'ın daha önce "bu silahların ulusal strateji içinde nasıl yer alacağını tartışmaya" hazır olduğunu ifade ettiğini hatırlattı.
Kasım, "Bugün silahların teslim edilmesini talep eden herkes, aslında İsrail'e teslim edilmesini istiyor," diyerek Hizbullah'ın "bunu kabul etmeyeceği" konusunda uyardı.
Kasım, "Bütün dünya bir araya gelse de Lübnan, İsrail'in uzantısı olmayacak ve içimizde tek bir canlı nefes aldığı sürece rehin alınmasını kabul etmeyeceğiz," dedi.
"İşgalciler, silahsızlanmayı bekliyor"
Hizbullah Genel Sekreteri, Lübnan ile yapılan ateşkes anlaşmasının "hem kendileri hem de İsrail tarafı için kazanımlar içerdiğini ve bunun her anlaşmada doğal olduğunu" açıkladı.
Anlaşmanın "kuzeydeki yerleşim birimlerinde güvenliği sağladığını" belirten Kasım, "Peki, Lübnan'da güvenlik sağlandı mı?" sorusunu yöneltti.
Bu çerçevede Kasım, yaşanan tüm hedef almaların, saldırıların, suikastların ve binalara yönelik saldırıların işgalci İsrail'in genişleme projesi kapsamında olduğunu ifade etti.
Kasım, Siyonist rejimin "işgal altındaki beş noktada durmadığını, bilakis direnişin silahlarını bırakmasını bekleyerek genişlemeyi ve yerleşim birimleri inşa etmeyi planladığını" belirtti.
"Silah, yeniden imardan daha öncelikli değil"
Şeyh Kasım, direnişin "devleti güçlendirecek her şeyi verdiğini" ve silahlarının "devleti zayıflatmak için değil, güçlendirmek için olduğunu" açıkladı.
Kasım, "Peki, devletin 'sizi savunamıyorum, silahlarınızı verin de İsrail'in ateşinde yakalım' demeye hakkı var mı?" diye sordu ve ekledi:
"Biz devlete anlaşmayı uygulaması için yardım ettik. Ateşkesi silahların çekilmesine bağlayanlara, silah meselesinin iç mesele olduğunu söyleyin."
Silahların "yeniden imardan ve saldırganlığın durdurulmasından daha öncelikli olmadığını" teyit eden Kasım, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını talep edenlere şöyle seslendi:
"Siz saldırganlığı durdurun. Uçakların hava sahasına girmesini engelleyin. Esirleri geri getirin. İsrail işgal ettiği topraklardan çekilsin. Bu tablonun istikrara kavuşup kavuşmadığını görelim. Ondan sonra bizden en iyi tartışmayı ve en iyi karşılığı alın."
Kasım, devletin "yeniden imar görevini yerine getirmesi gerektiğini" ve ABD'nin bunu engellemesine ve Arap ülkelerine baskı yapmasına rağmen "Lübnan devletinin, bütçesinden bile olsa bir yol bulması gerektiğini" ifade etti.
"ABD ve İsrail, Gazze'de organize suç işliyor"
Lübnan ve Hizbullah ile ilgili konuların yanı sıra Şeyh Kasım, İsrail rejiminin Gazze Şeridi'nde yürüttüğü soykırım harekatına da değindi.
Kasım, "ABD ve İsrail, Gazze'de her gün organize suç işliyor," dedi. Şeyh Kasım, "tüm insanlığı etkileyen bu zulmü durdurmak için dünyanın İsrail'e karşı tek vücut olması gerektiğini" vurguladı.
"Şehit Şukur, destek harekâtının kurmay başkanı gibiydi"
Anma töreniyle ilgili olarak Hizbullah Genel Sekreteri, Şehit Fuad Şukur'un "1982'den önce kendilerine 'Misak Grubu' adını veren 10 direnişçiden oluşan gruba liderlik ettiğini ve İsrail'e karşı koymak ve ön saflarda yer almak için yemin ettiklerini" belirtti.
Şukur'un "kurucu ilk nesilden ve direnişin ilk askeri komutanı olduğunu" ve aynı zamanda "halkın arasında yer aldığını ve stratejik düşüncesiyle öne çıktığını" ekledi.
Kasım, büyük şehidin Hizbullah'taki deniz birliğinin kurucusu olduğunu, şehadet eylemcileri dosyasında yer aldığını ve takip ettiğini, destek savaşında "kurmay başkanı" gibi görev yaptığını ve şehadetine kadar Şehit Seyyid Hasan Nasrullah ile sürekli iletişim halinde olduğunu söyledi.