New York’taki BM Konferansı’na karşı yayımladıkları ortak bildiride, çözümün İsrail’in soykırım ve aç bırakma saldırılarını derhal durdurmasıyla başlayacağını vurgulayan Gazze’deki 6 Filistinli direniş grubu, mücadelenin tam egemenliğe sahip bir Filistin devleti kurulana kadar süreceğini belirtti; halkın yaşam hakkının ise pazarlık konusu yapılamayacağını kaydetti.

YDH- Gazze merkezli Safa News Agency’de yer alan habere göre, Hamas, İslami Cihad, Halk Cephesi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlık ve Halk Kurtuluş Savaşı Öncüleri-Fırtına Güçleri’nden oluşan Gazze Şeridi’ndeki 6 Filistinli grup, perşembe günü ortak bir bildiri yayımladı.
Bildiride, Filistin meselesine dair çözüm yolunun, öncelikle Filistin halkına yönelik faşist saldırıların durdurulması, soykırım suçunun ve İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nde uyguladığı sistematik aç bırakma politikasının sona erdirilmesiyle başlayacağı belirtildi.
Grup, kısa süre önce New York'ta sonuçlanan üst düzey uluslararası Birleşmiş Milletler Konferansı'nın gelişmelerini takip ettiklerini kaydetti.
Açıklamada, bu konferansın, Filistin halkının tarihindeki son derece tehlikeli ve hassas bir dönemde gerçekleştiği belirtilerek, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nde soykırım savaşına devam ettiği ve insanlık tarihinin en vahşi aç bırakma operasyonlarından birini uyguladığı bir zamanda yapıldığı vurgulandı.
Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrailli liderlerin yargılanmaları için çağrı yaptığı bir dönemde, uluslararası toplumun derin sessizliğinin sürdüğü ifade edildi.
Gruplar, söz konusu konferansta Filistin halkının tam egemenliğe sahip bağımsız bir devlet kurma hakkına ilişkin önemli unsurlar içeren siyasi bir bildirinin çıktığını kaydetti.
“Gazze’deki halkımızın sabır ve kararlılıkla modern çağın tanık olduğu en vahşi savaşlardan birine, soykırım ve sistematik aç bırakma savaşına karşı verdiği direnişi selamlıyoruz.” ifadelerine yer verildi.
Bu büyük direnişin, ölüm ve yıkım makinesine karşı Filistin halkının yaşam ve direnme hakkını pekiştiren ve saldırının hedeflerini başarısızlığa uğratan temel dayanak olduğu vurgulandı.
Direniş grupları, Gazze’deki halkı savunma konusunda direnişin oynadığı kahramanca rolü ve bu eşitsiz savaşın insani açıdan felaket koşullarında ulusal iradeyi pekiştirme çabasını övdü.
Açıklamada, Filistin halkının ve meşru haklarının uluslararası düzeyde desteklenmesine yönelik her türlü çabanın takdirle karşılandığı, bunun, 77 yıldır süren Nekbe’ye karşı Filistin halkının direnişi ve fedakârlıklarının doğal bir sonucu olduğu belirtildi.
Ayrıca, İsrail’in yıkıcı savaşının, Filistin halkıyla uluslararası dayanışma halkasını genişlettiği ve uluslararası topluma yönelik baskıyı artırdığı ifade edildi.
Filistin halkının, bağımsız devletine ve değiştirilemez ulusal haklarına koşulsuz uluslararası tanıma talep ettiği ve bunun siyasi bir gereklilik ve tarihi adalet olduğu, bu haklardan vazgeçilmemesi ya da ertelenmemesi gerektiği vurgulandı.
Bildiride şu ifadeler yer aldı: “Filistin direnişi, elindeki esirler meselesini, ateşkes, İsrail güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi, sınır kapılarının açılması ve yeniden inşa sürecinin derhal başlatılması çerçevesinde çözmeye hazır olduğunu teyit etmektedir.”
Gruplar, uluslararası ve Arap ülkelerinin gözetiminde ciddi bir siyasi sürece gidilmesinin gerekliliğini vurgulayarak, bunun, işgalin sona erdirilmesine ve Filistin halkının, başkenti Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız bir devlet kurma hedeflerine ulaşmasına hizmet etmesi gerektiğini ifade etti.
Gazze’deki Filistin halkına yönelik soykırım ve aç bırakma savaşının durdurulmasının insani ve ahlaki bir görev olduğu ve herhangi bir siyasi dosyayla -devlet kurma hakkı veya esirlerin durumu gibi- ilişkilendirilmeden derhal gerçekleştirilmesi gerektiği belirtildi. “Halkımızın yaşam hakkı, pazarlık konusu yapılamaz.” denildi.
İsrail işgalinin, bölgede terör ve istikrarsızlığın başlıca kaynağı olduğu vurgulanarak, Gazze’deki soykırım ve aç bırakma suçlarının, bu yapının suç karakterini pekiştirdiği ifade edildi.
Açıklama şöyle devam etti: “Bu doğrultuda, Filistin direnişinin tüm biçimleri, bu işgale karşı doğal ve meşru bir tepki olup, uluslararası hukuk ve ilahi yasalar tarafından garanti altına alınmış asli bir haktır. Direniş, halkımıza karşı işlenen suçlara tanıklık eden uluslararası kurumlar ve kuruluşlar tarafından da teyit edilmiştir.”
Bildiride, direnişin ancak işgal sona erdiğinde, Filistin halkının özgürleşme, mültecilerin dönüşü ve başkenti Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız devlet hedefi gerçekleştiğinde duracağı bir kez daha ifade edildi. Direnişin silahının, bu adil ulusal projeyle esaslı bir şekilde bağlantılı olduğu kaydedildi.
Direniş grupları, Filistin sahasının, yurtta ve diasporadaki Filistin halkının iç meselesi olduğuna dikkat çekti.
Kahire, Cezayir, Moskova ve Pekin'de imzalanan önceki ulusal mutabakatların uygulanması çağrısında bulunularak, bu mutabakatların Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) yeniden yapılandırılması dahil olmak üzere Filistin evinin yeniden düzenlenmesini, FKÖ’nün hukuki ve temsili konumunun güçlendirilmesini, içte ve dışta başkanlık, yasama ve ulusal konsey seçimlerinin ulusal ve demokratik temelde ve ön koşulsuz şekilde gerçekleştirilmesini öngördüğü hatırlatıldı.
Gruplar, İsrail’in saldırılarının sona erdiği ertesi günün, tümüyle Filistinlilere ait bir gün olması gerektiğini belirterek, Filistin halkının tüm bileşenlerinin -ulusal, siyasi ve halksal- yeniden inşa ve kalkınma süreciyle eşzamanlı olarak birleşik bir ulusal yapının ve gerçek bir ortaklığın tesisi için çalışması gerektiğini ifade etti. Bu ortaklığın, Filistin halkının efsanevi direnişine ve fedakârlıklarına yaraşır olması gerektiği vurgulandı.
İsrail’in bölgeye entegre edilmesine yönelik konuşmaların, bu işgalciye işlediği suçlar karşılığında bir ödül olduğu ve topraklarımız üzerindeki varlığını uzatma girişimi olduğu belirtildi. Son aylarda yaşanan gelişmelerin, bu yapının yalnızca bölgemiz için değil, tüm dünya için istikrarsızlık, kötülük ve terörün başlıca kaynağı olduğunu kanıtladığı ifade edildi.
Açıklama şu ifadelerle sona erdi: “Filistin halkı da tıpkı tarihte işgal ve sömürgeciliğe maruz kalmış diğer halklar gibi özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanacaktır. Ne kadar uzun sürerse sürsün, ne kadar büyük olursa olsun zorluklara rağmen, halkımız, davasının adaletine, direnişine ve dünya özgürlerinin meşru mücadelemizdeki desteğine dayanarak bu hedefe ulaşacaktır.”