7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in toplama kamplarında en az 76 Filistinli rehine hayatını kaybederken, hak örgütleri sistematik işkence, zorla kaybetme ve ağır ihmal iddialarının “benzeri görülmemiş bir boyuta” ulaştığını bildiriyor.

YDH- Haaretz’in haberine göre, Gazze’de rehin alınan 40 yaşındaki bir Filistinli, İsrail’in iç güvenlik servisi Şin Bet tarafından işletilen bir tesiste, elleri kelepçeliyken yüksekten düşerek hayatını kaybetti.
Olay Ocak 2024’te meydana geldi, ancak kimliği gizli tutularak kamuoyuna açıklanmadı.
Şin Bet’in kimliğini bildiği kesinleşmesine rağmen kurum yetkilileri yorum yapmayı reddetti.
İşgal varlığının sözde 'adalet bakanlığı' ise ölümde “cezai şüphe” bulunmadığını açıklarken, Haaretz kaynakları olayın en azından ciddi bir ihmal göstergesi olduğunu belirtti.
7 Ekim 2023’te başlayan savaşın ardından İsrail işgal kuvvetleri binlerce Filistinliyi Gazze’den alıkoydu.
Ancak bu kişilerin akıbeti ve nerede tutulduklarına ilişkin resmi bir bilgi paylaşılmadı.
Filistinli rehinelere yönelik hak ihlallerini izleyen kuruluşlara göre, savaşın başlamasından bu yana en az 76 Filistinli rehin alındığı toplama kampında hayatını kaybetti.
Bu ölümlerden en az altısı, Şin Bet’in sorgu merkezlerinde yaşandı.
Son olarak, Ceninli 20 yaşındaki Ahmed Said Tazazaa’nın İsrail tarafından rehin alındıktan sonra öldüğü duyuruldu.
Ölen Filistinlinin otopsi raporunda, yüksekten düşmeye bağlı yaralanmaların yanı sıra, uzun süre kelepçeli kaldığını gösteren bulgular tespit edildi.
Bu durum, rehinelere yönelik işkence ve kötü muamele iddialarını yeniden gündeme taşıdı.
İsrail’deki Kamuya Karşı İşkenceyi Önleme Komitesi, Middle East Eye’a yaptığı açıklamada, “7 Ekim’den bu yana Filistinli tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamele olağanüstü ölçüde arttı. Hesap verme mekanizmaları ise neredeyse tamamen çöktü,” dedi.
Komite, onlarca ölümü doğrulayan güvenilir tanıklıkların “yaygın ve sistematik bir işkence düzenine” işaret ettiğini belirterek uluslararası toplumu İsrail’i sorumlu tutmaya çağırdı.
Nisan ayında Filistinli tutsaklara destek veren örgütler ortak bir açıklama yaparak, İsrail’in uygulamalarını “yeni ve benzeri görülmemiş” bir düzeyde ihlal olarak nitelendirdi.
Açıklamada en ağır suçlardan birinin, Gazze’den alıkonulan kişilerin “zorla kaybedilmesi” olduğu, yani ailelerine ve kamuoyuna nerede olduklarının bildirilmemesi olduğu vurgulandı.
Hak örgütlerine göre, şu anda yaklaşık 10 bin Filistinli resmi olarak İsrail toplama kamplarında tutuluyor, buna Gazze’den alıkonulan ancak sayıları açıklanmayan binlerce kişi dahil değil.
Artan rehine sayısı nedeniyle İsrail yönetimi özel toplama kampları kurdu.
Bunlardan Sde Teiman tesisi, hak örgütleri tarafından “işkence suçlarının sembolü” olarak tanımlanıyor.
Raporlara göre, İsrailli gardiyanlar aç bırakma, tıbbi ihmal, cinsel saldırılar ve hatta tecavüz dahil olmak üzere her türlü işkence yöntemini kullanıyor.
Bu uygulamalar, rehin tutulurken yaşanan ölümlerin başlıca nedeni olarak gösteriliyor.
Geçtiğimiz yıl yayımlanan bir raporda, işgal altındaki toprakların genelindeki toplama kamplarında Filistinlilerin “işkence kamplarında” sistematik şiddete ve cinsel saldırıya maruz bırakıldığını belgeledi.
Uygulamaların “organize, ilan edilmiş ve kurumsallaşmış bir işkence politikası” olduğuna dikkat çekilerek, tüm toplama kamplarında aynı yöntemlerin görülmesinin, bunun tesadüf değil devlet politikası olduğunun kanıtı olduğunu belirtti.
İsrail, uluslararası hukuk açısından meşru bir egemenlik temeline sahip olmadığı için eylemlerini hukuk düzeni olarak nitelemek mümkün değil.
Dolayısıyla, bu yapının özgürlüğünü gasp ettiği kişileri “tutuklu” ya da “mahkum” olarak tanımlamak, fiili bir işgal gücünün keyfi alıkoyma pratiğine hukuki meşruiyet atfetmek anlamına geliyor.
Bu bağlamda, İsrail’in hapishane olarak tanımladığı mekânlar gerçekte sistematik rehine kamplarıdır ve burada tutulan kişiler esasında sivil rehinelerdir.