'Suriye Ulusal İttifakı' şimdi ilk büyük sınavının eşiğindedir; bu sınavın sonucu, günümüz Orta Doğu’sunda sivil siyasetin kaderini de etkileyebilir.

YDH- “Suriye Ulusal İttifakı”nın ortaya çıkışını, savaş ve baskı gölgesinde kalan Suriye’de sivil siyasetin yeniden sahneye çıkma ihtimalinin simgesi olarak sunan araştırmacı yazar Ahmet Erdem, ittifakın güçlü yanlarını (çeşitlilik, tarihî meşruiyet, şeffaflık, alternatif plan) ve zayıf yanlarını (ülke içindeki baskılar, sınırlı toplumsal taban, mali kaynak eksikliği, uluslararası tanınırlık) detaylı biçimde analiz ediyor. Erdem'e göre, geçmişteki “Ulusal Blok” mirasını çağrıştırarak silahsız siyaset ve toplumsal dayanışmayı temel alan bir sivil hareket olan ittifak, ''şimdi ilk büyük sınavının eşiğindedir.''
Giriş
Eylül 2025’in ikinci yarısında Suriye siyasi sahnesi beklenmedik bir dönüşüm yaşadı. İlk olarak Lübnan ve Kürt medya organlarında yayılan haberler, kısa sürede Arap dünyasında geniş yankı uyandırdı: 'Suriye Ulusal İttifakı' adıyla yeni bir koalisyon kurulmuştu. Bu oluşum, kendisini, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Colani yönetimindeki hükümete karşı duran ilk sivil ve siyasi güç olarak tanıttı.
Bu kuruluş ilanının zamanlaması özellikle dikkat çekiciydi. Medyanın, Colani’ye ABD vizesi verilmesinden ve onun BM Genel Kurulu’na olası katılımından söz ettiği günlerde, Suriyelilerden başka bir ses yükseldi: Ülkenin geleceği, yalnızca askerî ve güvenlikçi bir hükümetin elinde şekillenmeyecekti.
'Suriye Ulusal İttifakı'nın gerçek ve etkili bir güç haline gelip gelemeyeceği henüz açık bir soru olarak duruyor; ancak onun kurulmuş olması bile gösteriyor ki, yıllar süren savaş, yıkım ve baskıya rağmen Suriye toplumunun bir kesimi hâlâ sivil siyaset fikrinde ısrarcıdır.
Tarihî kökler: Eski bir ismin geri dönüşü
“Suriye Ulusal İttifakı” (el-Kutla el-Vataniyye) adının seçilmesi tesadüf değil. Bu isim, Suriyelilerin ortak hafızasında ağır bir tarihî yük taşır. 1920’ler ve 1930’larda “Ulusal Blok”, Suriye’deki siyasi partiler ve liderlerden oluşan bir yapıydı ve Fransa mandasına karşı mücadele vermişti. İşte o blok, sonunda 1946’da Suriye’nin bağımsızlığını sağlamayı başarmıştı.
Aynı ismi seçerek, bugünkü ittifakın kurucuları halka şunu hatırlatmaya çalışıyor: Silahsız siyaset yapma ve toplumsal dayanışma, ülkenin tarihinden ayrılmaz bir parçadır. Onlar demek istiyorlar ki, nasıl önceki nesil birlik sayesinde yabancı hâkimiyetine karşı durabildiyse, bugünkü nesil de savaş ve silaha başvurmadan Suriye’nin geleceğine dair karar verebilir.
Bu tarihî kıyaslama yalnızca bir sembol değildir. Ortak hafızası iç savaş, dış müdahaleler ve kanlı ayrışmalarla dolu bir ülkede, “ulusal bir yolun” sürekliliğine dair her işaret meşruiyet sağlayıcı olabilir. Yeni Ulusal İttifak tam da bu tarihî damara basmış durumda.
Güncel siyasi zemin: Colani’nin gölgesindeki Suriye
Bu ittifakın önemini anlamak için, bugünkü Suriye’nin durumuna biraz bakmak gerekir. 2024’ün sonlarında Beşşar Esad hükümetinin düşmesinin ardından HTŞ'nin eline geçti. Colani hızla kendine yeni bir görünüm kazandırdı: Takım elbise giymeye başladı, 'Suriye Geçici Devlet Başkanı' unvanını kullandı ve medyada reformlar ile yeniden inşa süreçlerinden söz etti.
Bu imaj değişikliği yalnızca bir gösteri değildi. Colani, bir cihatçı komutandan yabancı güçler için kabul edilebilir bir siyasetçiye dönüşmeye çalıştı. İsraillilerle ve CENTCOM komutanı ile görüştü. Mahmud Abbas'a bile vize vermeyen Amerika Birleşik Devletleri ona vize verdi ve New York’ta BM Genel Kurulu toplantısında konuşma yapması bekleniyor. Bu ziyaret kapsamında Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan ile olası görüşmelerden de söz ediliyor.
Tüm bu gelişmeler, Colani hükümetinin yalnızca içeride değil, uluslararası düzeyde de meşruiyet kazanmaya çalıştığını gösteriyor. İşte böylesi bir ortamda, muhalif sivil bir ittifakın ortaya çıkması denklemi değiştirebilir; çünkü bu durum, tüm Suriyelilerin askerî–güvenlikçi bir hükümetin bayrağı altında toplanmadığını ortaya koyuyor.
Öne çıkan isimler ve kilit şahsiyetler
Heysem Menna: İnsan haklarının tecrübeli sesi
Heysem Menna, 1951’de Dera kentinde doğdu. Aslen bir doktordu ancak kısa sürede yolunu insan hakları faaliyetlerine çevirdi. Uzun yıllar Avrupa’da sürgünde yaşadı ve Paris’teki “Arap İnsan Hakları Merkezi'nin başkanlığını yaptı. 2011’de Suriye’de protesto dalgası başladığında, Menna en başından beri halkı silahlandırmanın ülkeyi iç savaşa sürükleyebileceği konusunda uyardı. Bu tutumu ile ABD liderliğindeki bölge ülkeleri tarafından desteklenen 'Suriye Ulusal Konseyi' adlı muhalif örgütten uzak durdu.
Menna daha sonra kendisini sivil muhalefetin sesi olarak tanımlayan “Ulusal Koordinasyon Komitesi”nin önde gelen isimlerinden biri oldu. Bugün “Suriye Ulusal İttifakı”nın kurucularından biri olarak sahneye dönüşü, onun hâlâ aynı düşünce çizgisinde olduğunu gösteriyor: Değişim sivil ve siyasi bir yolla ilerlemelidir.
Onun en büyük gücü uluslararası itibarıdır; Avrupa’daki birçok insan hakları kurumu onu tanımaktadır.
Zayıf yönü ise Suriye içinde geniş bir toplumsal tabana sahip olmamasıdır; daha çok elit kesim arasında bilinen bir isimdir.
Tarık el-Ahmed: Suriye Ulusal Sosyalist Partisi'nin (SSNP) tecrübeli siyasetçisi
Tarık el-Ahmed, Suriye’de ve Lübnan’da uzun bir siyasi geçmişe sahip olan “Suriye Ulusal Sosyalist Partisi”nin (SSNP) üyesidir. Geçmiş yıllarda Moskova ve Cenevre dâhil olmak üzere çeşitli müzakerelere katılmış ve her zaman “eşit yurttaşlık” kavramı üzerinde ısrarla durmuştur.
O, seküler bir figürdür ve birçok silahlı grubun aksine dayanağı geleneksel siyasi alandadır. El-Ahmed’in yeni ittifakta yer alması ona “partisel” bir boyut kazandırmaktadır; yani ittifakın yalnızca bağımsız aktivistlere dayanmadığını, aynı zamanda eski partilerde de kökleri bulunduğunu göstermektedir. Onun güçlü yönü, Şam ve Beyrut’taki iletişim ağıdır.
Zayıf yönü ise partisinin Suriye içinde zayıflamış olması ve halk nezdinde sınırlı bir etkiye sahip bulunmasıdır.
Nasır el-Gazali: Yabancı projelere karşı teorisyen ve eleştirmen
Nasır el-Gazali, “Şam Merkezi – Teorik ve Medeni Haklar Çalışmaları”nın başkanıdır. Orta Doğu’daki Amerikan politikaları üzerine birçok makale yazmış bir araştırmacıdır ve daima “Büyük Orta Doğu Projesi” konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Yazılarında sık sık “ikinci Sykes–Picot”tan söz etmiş, ABD’nin politikalarını bölücülük ve mezhep mühendisliği ile suçlamıştır. El-Gazali, icracı bir siyasetçiden çok bir ideologdur.
Onun güçlü yönü, ittifaka düşünsel ve ideolojik bir çerçeve kazandırma yeteneğidir.
Zayıf yönü ise halk arasında tanınan bir isim olmaması, daha çok akademik ve sivil elitler düzeyinde öne çıkmasıdır.
Ramiya İbrahim: İttifakın medya sesi
Lübnan'dan yayın yapan el-Meyadin televizyonunun sunucularından Ramiya İbrahim, Ulusal İttifakın iletişim komisyonu üyesi ve medya sözcüsüdür. Görevi, ittifakın mesajını medyaya ve kamuoyuna aktarmaktır. Güvenlik koşulları nedeniyle faaliyetlerini ülke dışından yürütmektedir; bazı kaynaklar onun Avrupa’da bulunduğunu belirtmektedir.
İttifakın resmî açıklamaları onun yönetiminde birkaç dile çevrilmiş ve bölgesel ile uluslararası medya aracılığıyla yayımlanmıştır.
Onun güçlü yönü, ittifakın mesajını dışarıya ulaştırma ve iletişimi yönetme becerisidir.
Zayıf yönü ise Suriye içinde sosyal ağının olmaması ve daha çok medya alanıyla sınırlı kalmasıdır.
Fransis Tannus: Çok kültürlülüğün sembolü
Fransis Tannus, Ulusal İttifakın kuruluş bildirilerinde adı geçen, Hristiyan kökenli bir sivil aktivisttir. Geçmişine dair kamuya açık bilgiler sınırlıdır, ancak ittifaktaki varlığı sembolik açıdan önem taşımaktadır: Bu hareketin yalnızca Müslüman çoğunluğun sesi olmadığını, aynı zamanda Suriyeli azınlıkların da içinde rol aldığını göstermektedir.
Tannus, konuşmalarında ittifak projesinin Fransız mandası dönemindeki “Ulusal Blok” tecrübesinden ilham aldığını ve amacının toplumsal sözleşmeye dayalı modern bir devlet kurmak olduğunu vurgulamıştır.
Onun güçlü yönü, sembolik ve çok kültürlü niteliğidir.
Zayıf yönü ise kamuoyu düzeyinde tanınmıyor oluşu ve belirgin bir siyasi geçmişinin bulunmamasıdır.
Manifesto ve ilkeler: Ne istiyorlar?
Suriye Ulusal İttifakı şu ana kadar birkaç bildiri yayımladı, ancak tam manifestosu henüz kamuoyuna açık değil. Buna rağmen, kuruluş bildirisinde yer alan ilkeler net bir çerçeve sunuyor:
1. Suriye’nin toprak ve siyasi birliğinin korunması; her türlü bölünme çağrısı suç sayılacaktır.
2. Yeni bir 'yerinden yönetim modeli'; toplumsal çeşitliliğin idaresi için ülkenin bölünmesine yol açmadan uygulanacak bir sistem.
3. Üst hukuk ilkeleri; gelecekteki anayasanın temeli olacak değişmez kurallar bütünü.
4. Yabancı müdahalelere son; özellikle Türkiye ve İsrail isimleri açıkça zikredilmiştir.
5. Sivil ve demokratik devlet; etnik ya da mezhebi kimliklere değil, eşit vatandaşlığa dayalı bir yapı.
6. Tek ve ulusal ordu; zorunlu askerlik sistemine geri dönüş ve bunun ulusal ordu çatısı altında uygulanması.
Bu ilkeler, Colani’nin Amerika, Türkiye ve hatta İsrail ile uzlaşma arayışındaki yaklaşımından açık biçimde ayrılmaktadır.
Faaliyetler ve ittifakın iletişim araçları
Ulusal İttifakın kurucuları, varlıklarını ilan ettikleri ilk günden itibaren şunu çok iyi biliyorlardı: Bugünkü Suriye koşullarında ülke içinde açık faaliyet yürütme imkânı son derece sınırlıdır. Colani hükümeti, her türlü bağımsız siyasi hareketi güvenlik tehdidi olarak görmekte ve güvenlik aygıtları sivil kurumlar üzerinde sıkı denetim uygulamaktadır. Bu nedenle ittifak, faaliyetlerinin büyük bölümünü ülke dışından yürütme kararı almıştır.
Medya bildirileri
Kuruluş bildirisi ilk olarak bir video formatında yayımlandı; bu videoda “İletişim Komisyonu” üyelerinden birkaç kişi temel ilkeleri okudu. Bu bildiri kısa sürede Arap medyasında yankı buldu:
• Lübnan’daki el-Ahbar gazetesi ayrıntılı biçimde ele aldı.
• Independent Arabia haberi, kurucu şahsiyetlere odaklanarak yayımladı.
• El-Ahed web sitesi ise Colani’nin BM’deki olası konuşma tarihini bu haberle birlikte verdi ve böylece hükümet ile sivil muhalifler arasındaki çelişkiyi vurguladı.
Çok dilli çeviri
Medya sözcüsü Ramiya İbrahim, ittifakın belgelerinin altıdan fazla dile çevrildiğini açıkladı. Bu durum, hedefin yalnızca iç kamuoyu olmadığını, ittifakın mesajını uluslararası düzeyde de duyurmak istediğini göstermektedir.
BM’de varlık
İttifakın ilan ettiği ilk hedeflerden biri, BM Genel Kurulu’nda faaliyet göstermektir. Onlar, Colani’nin New York’taki varlığıyla eşzamanlı olarak kendi seslerini duyurmak istemektedir. Bu durum sembolik bir karşıtlıktır: Bir yanda uluslararası meşruiyet arayışında olan Colani, diğer yanda ise Suriye toplumunun sessiz kalan kesimini temsil ettiğini söyleyen sivil bir ittifak.
Üye ve destekçi kazanımı
İttifaka yakın kaynaklara göre çok sayıda üyelik başvurusu alındı. Bu başvurular farklı kesimlerden geldi: aşiret şeyhleri, tüccarlar, siyasi aktivistler ve hatta bazı emekli subaylar. Ancak pek çoğu, güvenlik riski oluşmaması için şimdilik isimlerinin gizli tutulmasını tercih ediyor.
İttifakın güçlü Yönleri
Çeşitlilik
Ulusal İttifak; insan hakları aktivistleri, partili siyasetçiler, araştırmacılar ve sivil toplum aktvistlerinden oluşan bir bileşime sahiptir. Bu çeşitlilik, mesajının toplumun farklı kesimlerinde yankı bulmasını sağlıyor.
Tarihî meşruiyet
“Ulusal İttifak” adının seçilmesi ve bağımsızlık dönemindeki “Ulusal Blok”tan ilham alınması, yeni ittifakı tarihî bir mirasın varisi olarak sunuyor. Bu durum ona kimlik ve itibar kazandırıyor.
Şeffaf tutumlar
Tutumları belirsiz olan birçok grubun aksine, Ulusal İttifak açık bir duruş sergiliyor: Bölünmeye karşı çıkış, yabancı müdahalelere son verilmesi, sivil bir devlet ve ulusal bir ordu. Bu netlik, onu diğer oluşumlardan ayırıyor.
Alternatif bir plan sunma
İttifak yalnızca eleştiriyle yetinmiyor, aynı zamanda geleceğe dair bir plan da ortaya koyuyor: Üst hukuk ilkeleri, yeni bir yerinden yönetim modeli ve ulusal ordunun kurulması. Bu yapıcı yaklaşım, daha fazla destekçi çekebilir.
Zayıf yönler ve kısıtlılıklar
Ülke içindeki sınırlamalar
Suriye içinde açık faaliyet yürütmek neredeyse imkânsız. Bu durum, ittifakın toplumsal tabanını hızlı bir şekilde sağlamlaştırmasını engelleiyor.
Halk desteğinin belirsizliği
Suriye toplumunun hangi kesimlerinin bu ittifakı desteklemeye hazır olduğu henüz net değil. Anket ya da saha çalışması olmadan bunu doğru şekilde ölçmek zor.
Uluslararası isim eksikliği
Heysem Menna dışında diğer üyeler küresel ölçekte pek tanınmamaktadır. Bu durum, uluslararası medyanın ilgisini çekmeyi daha zor hale getirmektedir.
İç çatışma riski
Çeşitlilik, eğer iyi yönetilmezse ayrışmaya yol açabilir. Seküler, milliyetçi ve sivil eğilimler arasındaki farklılıklar uzun vadede bütünlük için bir tehdit oluşturabilir.
Bölgesel ve küresel dengelerdeki konumu
Amerika Birleşik Devletleri
İttifakın yaklaşımı son derece eleştireldir. Nasır el-Gazali yazılarında defalarca Amerika’nın “Büyük Orta Doğu Projesi”ni eleştirmiştir. Bu durum, Washington’a yakınlaşmaya çalışan Colani’nin çizgisiyle tamamen zıttır. Dolayısıyla Amerika’nın ittifaka destek verme ihtimali düşüktür.
Türkiye
Ulusal İttifak, açıkça Türkiye’nin müdahalelerinden söz etmiş ve bunların sona ermesini talep etmiştir. Bu tutum, Ankara’yı karşıt bir pozisyona koymaktadır. Colani Türkiye ile yakın ilişkiler kurarken, yeni ittifak fiilen bu yolu reddetmektedir.
İsrail
Kuruluş bildirisinde İsrail bir “devlet” olarak değil, bir “varlık” olarak tanımlanmıştır. Bu tutum, Suriye’nin tarihî bakış açısını yansıtmaktadır. Colani’nin İsrail ile güvenlik anlaşmasına yaklaştığı konuşulurken, bu farklılık bir kırmızı çizgiye dönüşecektir.
Avrupa
Avrupa, Suriye krizine yönelik çözümün her zaman sivil bir yol üzerinden olması gerektiğini dile getirmiştir. Bu nedenle bu ittifaka daha olumlu bakma ihtimali vardır. Ancak tanınmış figürlerin ve güçlü bir örgütsel yapının eksikliği önemli bir engel teşkil etmektedir.
Rusya
Rusya’nın tutumu belirsizdir. Bir yandan Amerika’dan bağımsız hareket eden akımlar arayışındadır, diğer yandan önceki Şam yönetimiyle köklü ilişkileri vardır. Rusya’nın bu ittifaka destek vermesi pek olası görünmese de tamamen reddetmesi de kesin değildir.
Gelecek senaryoları
Göreceli başarı
Bu senaryoda ittifak, Suriye’deki sivil toplumun bir kısmını harekete geçirebilir ve hem içeride hem de dışarıda resmî bir sese dönüşebilir. Bunun gerçekleşmesi üç koşula bağlıdır:
1. Ülke içindeki güvenlik baskısının azalması.
2. Uluslararası desteğin, özellikle Avrupa’nın, sağlanması.
3. Aşiretler, tüccarlar ve aydınlar arasında örgütlü bir ağ kurulması.
Medyatik düzeyde sınırlı kalma: Kısa vadede en olası senaryo budur. İttifak, yurtdışında aktif kalacak, bildiriler yayımlayacak ve medyada yer alacaktır; ancak ülke içinde kayda değer bir fiilî etki oluşturamayacaktır.
Başarısızlık ya da dağılma: Ağır iç baskılar, mali desteklerin kesilmesi veya iç anlaşmazlıklar ittifakın hızla dağılmasına yol açabilir. Suriye tarihi, başlangıçta çok ses getiren ancak kısa sürede ortadan kaybolan ittifak örnekleriyle doludur.
Sonuç: Suriye’de sivil siyasetin büyük sınavı
“Suriye Ulusal İttifakı”nın varlık ilanı, kuşkusuz son aylarda Suriye sahnesindeki en önemli haberlerden biridir. Bir yanda “geçici devlet başkanı” sıfatıyla Colani New York’a giderek BM toplantısında konuşma yapmaya hazırlanırken; diğer yanda Suriyeli aktivistler, siyasetçiler ve araştırmacılardan oluşan bir grup, Suriye’nin yalnızca Colani’den ibaret olmadığını göstermek istemektedir.
Bu ittifak, ülkenin siyasi manzarasının her zamankinden daha belirsiz olduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. Suriyelilerin çoğu savaştan yorulmuş durumdadır, elitlerin büyük bir kısmı sürgünde yaşamaktadır ve uluslararası toplum hâlâ Suriye’nin geleceği konusunda ortak bir zemine ulaşamamıştır. Böyle bir ortamda “medeniyet, yurttaşlık ve yabancı müdahalelerin sona ermesi” sloganını yükselten yeni bir ses, kırılgan da olsa bir umut yaratabilir.
Ancak zorluklar ciddidir. Ülke içindeki güvenlik baskısı, sınırlı toplumsal taban, mali kaynak yetersizliği ve olası iç anlaşmazlıklar bu ittifakın yolunu kısaltabilir. Suriye tarihi göstermiştir ki halk içinde derin köklere ve sağlam bir yapısal desteğe sahip olmayan hiçbir siyasi hareket uzun süre varlığını sürdüremez.
Asıl soru şudur: “Suriye Ulusal İttifakı” bildiriler ve medya düzeyinin ötesine geçerek ülke içinde gerçek bir toplumsal tabana ulaşabilecek midir? Yoksa birçok önceki deneyimde olduğu gibi, sembolik ve kısa ömürlü bir hareket olarak mı kalacaktır?
Bu sorunun cevabı yalnızca bu ittifakın geleceği açısından değil, Suriye’deki siyaset yolunun bütünü açısından da önemlidir. Eğer bu hareket başarılı olursa, yıllardır savaşın ve silahın gölgesinde kalan bir ülkede sivil siyasetin geri dönüşüne zemin hazırlayabilir. Ancak başarısız olması durumunda, bu yenilgi Colani hükümetinin ve onun dış destekçilerinin daha da güçlenmesine yol açabilir.
Sonuçta, Suriye’nin geleceğini ne yalnızca Colani ne de yeni kurulmuş bir ittifak tek başına belirleyecektir. Bu ülkenin geleceği, farklı aktörlerin halkı seferber etme, güven tesis etme ve ekonomik, toplumsal ile güvenlik krizlerine gerçekçi çözümler bulma kapasitesine bağlıdır. “Suriye Ulusal İttifakı” şimdi ilk büyük sınavının eşiğindedir; bu sınavın sonucu, günümüz Orta Doğu’sunda sivil siyasetin kaderini de etkileyebilir.