HTŞ ve diğer silahlı gruplar arasında gerilim tırmanıyor

img
HTŞ ve diğer silahlı gruplar arasında gerilim tırmanıyor YDH

"Suriye, giderek Libya’nın Trablus kentindeki duruma benzer bir hal alıyor. Ulusal Birlik Hükümeti'nin orada yaşadığı güvenlik kaosu, bugün Suriye’de şekillenen tablonun da nereye evrilebileceğine dair bir uyarı niteliğinde."




YDH - Suriye’de rejimin güvenlik yapısı, eski HTŞ modelinin ülke geneline yayılmış bir versiyonu olarak çatışma potansiyeli taşıyor. Yabancı militanlar, yerel gruplar, aşiretler ve uluslararası destekli güçler arasındaki gerilimler derinleşiyor. El-Ahbar gazeteci yazarı Amir Ali'nin aktarımına göre ülke, farklı aktörlerin denetimindeki bölgelerde kırılgan bir dengeye sıkışmış durumda.

Son dönemde Suriye’de yaşanan bir dizi güvenlik olayı, geçici otoritenin ülke genelinde hâkimiyet kurma çabasıyla inşa ettiği “güvenlik yapısına” ilişkin kuşkuları artırıyor. Bu yapı, aynı anda hem fırkalaşmış bir hiyerarşiye, yani militanların şeyh olarak adlandırdıkları grup liderlerine bağlılığına, hem de bağımsız biçimde hareket eden merkezi bir düzene dayanıyor.

Bu merkezi yapı, bölgesel ve uluslararası güçlerle ittifaklar kurmaya çalışırken, iki düzey arasındaki bu gerilim ülke genelinde karmaşık bir tablo yaratıyor ve art arda patlak verebilecek krizlerin zeminini hazırlıyor.

Bu sistem, aslında Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) İdlib’deki hâkimiyeti döneminde kurduğu yapının geliştirilmiş bir versiyonu. HTŞ, o dönemde çok sayıda silahlı örgütü kendi çatısı altında toplayarak tek bir cephe oluşturmuş, böylece hem kenti yönetmiş hem de iç güvenliği denetim altına almıştı.

İdlib’deki savaş yıllarında bu model etkili olmuş, HTŞ’ye kendi bünyesine katılmayı reddeden grupları sindirme veya ortadan kaldırma gücü kazandırmıştı. Ancak ülke genelinde aynı modeli uygulamak artık çok daha zor. Çünkü savaşın son bulmasıyla birlikte koşullar değişti; Washington, Kürt meselesinde diyalog ısrarını sürdürüyor, İsrail Süveyda’daki Dürzilere “koruma şemsiyesi” sağlıyor, içerideyse başka cephe kalmadı.

Üstelik rejim, fırkalara eskisi gibi manevra alanı veya ayrıcalık tanımayan, merkezi bir siyasi, ekonomik ve güvenlik sistemi kurmaya kararlı görünüyor.

Bir başka mesele de, HTŞ’nin geçmişte İdlib’deki “vurucu gücünü” oluşturan yabancı silahlı gruplar. Rejimin bu grupları ya tamamen feshederek ya da Savunma Bakanlığının çatısı altına alarak kontrol altına alma girişimleri birçok engelle karşılaşıyor.

Son olarak, bir yabancı militanın tutuklanmasının ardından ortaya çıkan tepkiler bu gerginliği su yüzüne çıkardı. Sosyal medyada TikTok üzerinden etkin olan tanınmış Uygur kökenli militan “Ebu Dücane et-Türkistani”nin gözaltına alınması, kendilerini “muhacir” olarak tanımlayan Uygurlar arasında öfke doğurdu. Bu olay, “muhacir” yabancılarla “ensar” olarak bilinen yerel gruplar arasında fark edilir bir çatlak yarattı.

Eğer Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Savunma Bakanlığı yapısına dahil edilmesi planı gerçekleşirse, bu uçurumun daha da büyümesi bekleniyor; zira iki taraf da birbirini düşman olarak görüyor.

Buna paralel olarak, uluslararası koalisyonun geçici otoriteyle birlikte Şam kırsalındaki Dumeyr yakınındaki Muaddamiyet el-Kalamun bölgesinde geçen cumartesi düzenlediği ortak güvenlik operasyonu, başkent çevresinde yeni bir krizin fitilini ateşledi.

Operasyon sırasında Halid el-Mesud ve iki kişi “IŞİD üyeliği” suçlamasıyla yakalandı. Ancak Mesud’un sorgudan yalnızca bir gün sonra öldüğü haberinin yayılması, onun suçsuz olduğuna dair söylentilerle birleşince, kendisine bağlı aşiret milisleri arasında infial yarattı.

Mesud’un mensubu olduğu Anazi aşiretinden çok sayıda milis, geçici otoriteye karşı protesto düzenledi.

El-Mesud’un destekçileri, onun bir süre önce IŞİD’den ayrıldığını ve bölgenin önde gelen isimlerinden biri haline geldiğini belirtiyor. Onlara göre asıl sorun, ABD tarafından kurulan ve Dumeyr kırsalında faaliyet gösteren Özgür Suriye Ordusu'nun bazı komutanlarının, rejimle işbirliği yapan İçişleri Bakanlığı bünyesinde kâğıt üzerinde yer almalarına rağmen, Mesud hakkında “iftira niteliğinde raporlar” hazırlamış olmalarıydı.

Bu bilgiler sayesinde düzenlenen baskında, uluslararası koalisyonun hava desteğiyle yapılan operasyon sırasında Mesud’un yakalandığı, ardından da gözaltında öldüğü öne sürülüyor.

Bugün Suriye genelinde ortaya çıkan tablo, geçici otoritenin kontrolündeki bölgelerde iç içe geçmiş ve her an patlamaya hazır bir dizi çatışma odağını gösteriyor.

Kuzeybatıda hâlâ etkin olan yabancı militan gruplar, Halep’in kuzey kırsalında birbirinden bağımsız hareket eden fraksiyonlar, şehirlerde mallara el koyan veya zorla “haraç” toplayan silahlı unsurlar (örneğin Halep’teki bir ticaret merkezinin basılması olayı), merkez ve güneyde aşiretlerle ABD’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu, kuzeydoğuda ise Türkiye’nin himayesinde faaliyet gösteren ve Suriye Mlli Ordusu çatısı altında toplanan gruplar... Tüm bu yapılar, Suriye Demokratik Güçleri ile temas hatları boyunca konuşlanmış durumda. Ülkenin en güneyinde ise aşiret yapılarıyla fırkalaşmış gruplar birbirine geçmiş halde.

Böylesine dağınık bir güç haritası, devlet kurumlarının açık bir hiyerarşiden yoksun olduğunu ve görünürde barışçıl olan dönemin aslında bastırılmış bir iç rekabetle dolu bulunduğunu ortaya koyuyor.

Gruplar, aşiretler, bölgesel aktörler ve uluslararası güçler arasındaki görünmez çekişme, merkezi güvenlik yapısının istikrarını tehdit ediyor.

Suriye, giderek Libya’nın Trablus kentindeki duruma benzer bir hal alıyor. Ulusal Birlik Hükümeti'nin orada yaşadığı güvenlik kaosu, bugün Suriye’de şekillenen tablonun da nereye evrilebileceğine dair bir uyarı niteliğinde. Eski BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen de son açıklamasında tam olarak bu tehlikeye dikkat çekmişti.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel