Hamas’ın silahsızlandırılmasında Katar ve Türkiye öne çıkıyor

img
Hamas’ın silahsızlandırılmasında Katar ve Türkiye öne çıkıyor YDH

Foreign Policy’de yayımlanan analizde, Trump yönetiminin Gazze planında en kritik başlık olarak Hamas’ın silahsızlandırılmasının öne çıktığı, bu süreçte Katar ve Türkiye’nin Hamas üzerindeki nüfuzları nedeniyle kilit aktörler olarak değerlendirildiği belirtildi.




YDH- Foreign Policy’de yayımlanan analizde, Trump yönetiminin Gazze için hazırladığı “barış planına” ilişkin iyimser mesajlara rağmen, sürecin bir sonraki aşamaya taşınmasının “ciddi engellerle” karşı karşıya olduğu belirtildi.

Analizde, 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan Hamas’ın silahsızlandırılmasının, “aşılması en zor başlık” olarak öne çıktığı ifade edildi.

Hamas’ın İsrail’e karşı silahlı direnişi, örgütün ideolojik çerçevesinin temel unsurlarından biri olarak tanımlandı. Bu durumun, Hamas’ın bugüne kadar silahsızlanmayı kabul etmemesinin başlıca nedenlerinden biri olduğu kaydedildi. Hamas’ın son dönemde silahlarını “dondurmaya” ya da depolamaya açık olabileceğine dair sinyaller verdiği aktarılırken, İsrail tarafının bununla yetinmeyeceği ve tam silahsızlanma dışında bir seçeneği kabul etmeyeceği vurgulandı.

Bir İsrailli hükümet yetkilisinin Foreign Policy’ye yaptığı açıklamada, Hamas’ın silahlarını muhafaza etmesine yönelik seçeneklerin reddedildiği ifade edildi.

Yetkili, “Hamas’ın silahlarını ‘dondurabileceği ya da depolayabileceği’ fikrinin gerçekçi olmadığı” görüşünü dile getirerek, Gazze’nin askerden arındırılmasının planın temel unsurlarından biri olduğunu söyledi.

Aynı açıklamada, İsrail’in “sınır güvenliğini sağlama ve Gazze’den kaynaklanabilecek tehditleri engelleme” hedefini sürdürdüğü aktarıldı.

Uluslararası İstikrar Gücü’ne mesafeli yaklaşım

Analizde, Hamas’ın silahsızlandırılması konusundaki çıkmazın, özellikle Arap ülkelerinin geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü’ne (UİG) personel göndermeye neden isteksiz yaklaştığını açıklayan temel faktörlerden biri olduğu belirtildi.

Trump’ın planına göre UİG’nün Gazze’de güvenliği sağlaması ve silahsızlanma sürecini denetlemesi öngörülüyor.

UİG’nün, Gazze’de günlük yönetimi üstlenecek geçiş dönemi teknokrat komitesini denetleyecek bir “Barış Kurulu” ile birlikte çalışacağı aktarıldı. Trump’ın “efsanevi” olarak nitelediği bu kurulun üyelerinin 2026 başında açıklanmasının beklendiği kaydedildi. Ancak kurul oluşturulsa dahi, “sahadaki en zor başlığın” Hamas’ın silahsızlandırılması olmaya devam edeceği ifade edildi.

Eski ABD’nin İsrail Büyükelçisi Dan Shapiro, Hamas’ın silah bırakmasına yönelik etkili bir mekanizma kurulmadan Arap ve Müslüman ülkelerden güvenlik gücü gönderilmesinin zor olduğunu söyledi.

Shapiro, bu ülkelerin Hamas’la çatışmaya girmek istemediğini, “istikrarı, Hamas’ın fiilen iktidardan çıkarılmasından sonra sağlamayı hedeflediklerini” dile getirdi.

Katar ve Türkiye’nin rolü tartışılıyor

Analizde, diplomatlar ve uzmanlara dayandırılarak, Katar ve Türkiye’nin Hamas üzerinde baskı kurabilecek iki önemli aktör olduğu belirtildi. ABD ve Mısır’la birlikte Gazze ateşkesinin garantörleri arasında yer alan Doha ve Ankara’nın, Hamas’la uzun süredir ilişkileri olduğu ve örgütün bazı liderlerini ağırladığı hatırlatıldı.

Türkiye’nin ateşkes sürecindeki rolüne değinen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın, “Gazze’de ateşkesin Türkiye’nin Hamas’la ilişkisi olmadan mümkün olmayacağı” yönündeki değerlendirmesi aktarıldı.

Shapiro, Trump yönetiminin Hamas’ı silahsızlandırma konusunda elindeki “en etkili araçlardan birinin Katar ve Türkiye’nin sahip olduğu nüfuz” olduğunu ifade etti.

Shapiro’ya göre, bu iki ülkenin Hamas liderlerine Gazze’deki iktidarlarının sona erdiğini kabul ettirmesi ve silah bırakmamanın siyasi maliyetini artırması kritik önem taşıyor.

İsrail ile ilişkiler süreci zorlaştırıyor

Buna karşın analizde, İsrail’in Türkiye ve Katar’la olan “sorunlu” ilişkilerinin süreci karmaşık hale getirdiği vurgulandı.

İsrail’in, Türkiye’nin UİG’ne katkı sunmasına karşı çıktığı aktarılırken, Trump yönetimi ve Ankara’nın bu yöndeki girişimlerini sürdürdüğü kaydedildi.

Barrack’ın, Türkiye’nin bölgedeki en büyük ve etkili kara gücüne sahip ülkelerden biri olduğu ve Hamas’la diyalog kanallarını koruduğu yönündeki değerlendirmesi de aktarıldı.

Silahsızlanma, devlet ve işgal tartışması

Analizde, Hamas’ın Filistin devleti kurulmadan tam silahsızlanmayı kabul etmeyeceğini açıkladığı, buna karşılık İsrail hükümetinin Filistin devletine karşı çıktığı hatırlatıldı.

Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde hazırlanan ve Arap Birliği ile AB tarafından desteklenen bir planın, Hamas’ın silahlarını Filistin Yönetimi’ne devretmesini öngördüğü, ancak bunun Trump planıyla örtüşmediği belirtildi.

Trump planının, reform sürecinin ardından Filistin Yönetimi’nin Gazze’de kontrolü devralmasını öngördüğü, ancak İsrail’in buna da itiraz ettiği aktarıldı.

Zaman baskısı ve kırılgan ateşkes

Analizde, “barış” süreçlerinde silahsızlanmanın genellikle en zorlu başlıklardan biri olduğu ve bunun uzun yıllar alabildiği hatırlatıldı. IRA örneği verilerek, silah bırakma sürecinin yedi yıl sürdüğü anımsatıldı. Gazze’deki ateşkesin yürürlüğe girmesinden yalnızca iki ay sonra kırılgan hale geldiği ve zaman baskısının arttığı ifade edildi.

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide’nin, sürecin hızlanmaması halinde “geriye gidiş, çatışmaların yeniden başlaması ya da kaos” ihtimaline dikkat çektiği aktarıldı. Eide, Katar, Türkiye, Mısır ve ABD’nin anlaşmanın garantörleri olarak kilit rol oynadığını vurguladı.

Eide ayrıca, Hamas’ın silahsızlandırılmasının diğer başlıklardan “kopuk şekilde ele alınamayacağını” belirterek, Gazze’de yetkinin yeni ve geçici bir Filistin yönetimine devrinin bu sürecin parçası olduğunu söyledi.

İşgal–silahsızlanma ikilemi

Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Başbakanlık Danışmanı Macid el-Ensari’nin, Doha’nın taraflarla “uygun yöntemler üzerinde çalıştığını” söylediği aktarıldı.

Ensari, silahsızlanma ile işgalin sona ermesi arasındaki sıralamanın temel sorunlardan biri olduğunu vurguladı.

Ensari, “Silahsızlanmanın işgal koşulları altında gerçekleşemeyeceğini” ifade ederek, aksi halde yeni silahlı grupların ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu. K

atar’ın arabuluculuk hedefinin, silahların bırakılmasından sonra yeniden silahlanmayı teşvik edecek nedenleri ortadan kaldırmak olduğunu söyledi ve bunun ancak “sürdürülebilir bir barışla” mümkün olabileceğini kaydetti.