YDH- İran Parlamentosu Milletvekillerinden Dr. Ali Mutahhari, hükümet muhalifi siyasi liderlerden Mir Hüseyin Musevi’ye kendi taraftarlarına ait Kelime adlı internet sitesine verdiği demeçle ilgili bir açık mektup yazdı.
YDH- İran Parlamentosu Milletvekillerinden Dr. Ali Mutahhari, hükümet muhalifi siyasi liderlerden Mir Hüseyin Musevi’ye kendi taraftarlarına ait Kelime adlı internet sitesine verdiği demeçle ilgili bir açık mektup yazdı.
Dr. Mutahhari, İran’dan yayın yapan Tabnak adlı internet sitesinde yayımlanan mektubunda şu ifadelere yer verdi:
Sayın Mühendis Mir Hüseyin Musevi,
Selam ile,
Zatıalinizin “Kelime” yayın organına verdiğiniz mülakat, daha çok 11 Şubat [devrim kutlamaları] yürüyüşü öncesi verilmiş bir beyanata benziyor. Doğal olarak belli bir hedefe yönelik olan bu beyanatın pratik olumlu veya olumsuz etkileri olacaktır. Binaenaleyh size bu açık mektubu yazmamın uygun olduğunu düşündüm.
Bana göre siz bu açıklamanızda dertleri iyi ortaya koymuşsunuz; ama dermanı değil. Sizin bu açıklamanızın ruhu ve özü şudur: Biz bu sahaya intikam almak, iktidarı kazanmak veya tahrip etmek için değil ıslah için geldik.
Bu, vahdetin ve bugünkü siyasi bunalımın taraflarının ortak hedefleri açısından bir eksen olabilir. Özellikle geniş çaplı toplumsal ıslah, İslami öğretilerin en temel esaslarından biridir ve bu “iyiliği emredip kötülükten sakındırmak” diye adlandırılmaktadır.
Peki ama bu hedef hangi yolla en iyi şekilde elde edilebilecektir? Siz bu açıklamanızda hükümetin yasalardan kaçtığını, istibdada eğilimli olduğunu ve meclis ve yargı karşısında cevap verici olmaya yanaşmadığını belirtiyor ve bu bunalımın yöneticilerinin halka şiddet uyguladığını ve halkın haklarına özen göstermediğini dile getiriyorsunuz.
Peki bu iki alanda hatalı olanların yaptıkları yasadışı işleri daha kapsamlı hale getirmek ve açıklanabilir kılmak için mevcut durumun devam etmesini istediklerini ve ulusal birliğin onlar için yok edici bir zehir olduğunu düşünmüyor musunuz?
Mevcut durumun nizamın rehberi ile mecliste ve yargıda ıslah gayesi taşıyan birçok kişinin bu hataları yapanlara yönelik müdahale konusunda ellerini bağladığını düşünmüyor musunuz?
Örneğin normal şartlarda cumhurbaşkanına, yasalardan kaçış ile kültürel liberalizm ve koyuvermişlik konularında sorulacak birçok soru bulunmaktadır; ama bugün itiraz eden liderlerle birlikte atılmak istenen bu tür yasal adımlar, bunalımın daha da şiddetlenmesine sebep olacağı şeklinde bir algıya sebep olmaktadır ve milletvekilleri ve halk arasında bu zeminin kabulü oldukça zayıftır. (Elbette bu, hükümetin olumlu yanlarının ve dürüstçe çabalarının reddedildiği anlamına gelmemektedir)
O halde şunu kabul etmelisiniz ki zatıaliniz ve Sayın Kerrubi, sizinle birlikte yüreği İslam Devrimi’ne yananların öngördüğü ıslahatların önünde bir engel haline geldiniz.
Bendeniz kuvvetle tahmin ediyorum ki İslam Devrimi’nin değerli Rehberi, sizin ikinizden yana rahata erecek olursa üçüncü tarafın yani Sayın Cumhurbaşkanının inatçılığıyla, dediğim dedikçiliğiyle ve ilkeci olduğu iddiacındaki bazı ifratçılarla meşgul olmaya başlayacaktır. En azından birkaç ay deneyin. Eğer bu şekilde olmazsa sonuçsuz ve zararlı gördüğüm bu yolunuza devam edin.
Beyanatınızda toplumsal ve ekonomik haberlerin siyasi haberlere kıyasla çok daha az olduğunu kendiniz de söylüyorsunuz. Sizin bu cümleniz, bugünkü bunalımın hükümetin cevap vermesi gereken toplumsal ve ekonomik adımlarıyla ilgili değerlendirmelerin önünde bir engel oluşturduğuna ilişkin iddialarımızı doğrulamaktadır.
Beyanatınızda yabancı medyanın mahkum edilmesi, İslam karşıtı sloganlardan beri olduğunuzun ilan edilmesi, yolunuzu dışarıdakilerin yolundan ayırmanız ve hepsinden önemlisi de anayasaya bağlı olduğunuzu vurgulamanız, bunalımı ortadan kaldırmaya ve vahdete yönelik olumlu adımlar olarak görülmektedir.
Bununla birlikte anayasanın en temel esaslarından birinin veleyat-i fakih olduğu ve bu doğrultuda da toplumsal ve siyasi sorunlarda ikna olmasak bile Rehber’i son sözü söyleyen kişi olarak görmemiz gerektiği konusuna beyanatınızda gerekli vurgu görülmemektedir.
Öte yandan beyanatınızın bir bölümü, zatıalinizin bu bunalımı sona erdirmeye eğilimli olmadığınızı, kendinizce halkın haklarını savunma adına bu ateşi az da olsa alevli tutmaya niyetli olduğunuzu gösteriyor.
Halbuki yasalardan kaçmaya ve ıslah edicilerin ellerinin bağlanmasına uygun zemin oluşturulması ile halkın hakları başka bir şekilde çiğnenmekte, yabancı düşmanlar bu bunalımdan yarar sağlamakta, İslam nizamı ve ulusal çıkarlar zarar görmektedir.
Yüce rehberimiz son konuşmasında zatıalinizin ve Sayın Kerrubi’nin adımlarınızı “gaflet” diye niteledi. Ben bunu bir televizyon programında “siyasi bir leke” olarak nitelemiştim. Bazıları bana bu işin bir lekeden daha büyük olduğunu söyleyerek hücum ettiler. Halbuki “gaflet” nitelemesi, bundan daha yumuşak gözükmektedir. Her halükarda bunlar size çizginizi ulusal birlik yönünde değiştirmeniz için verilen sinyallerdir.
Umarım bu fırsatlar iyi değerlendirilir ve bunun ilk tecellisi de ulusal birliğin sembolü olan 11 Şubat yürüyüşü, kendi yarattığımız bugünkü bunalımın son noktası olur. Bu mübarek hadiseyi uzak görmüyorum ve zatıalinizi İmam Ali’nin bir takipçisi olarak biliyorum.
Son macerada tamamen sizin haklı olduğunuzu varsayalım, tıpkı Müminlerin Emiri gibi İslam’ın ve İslami vahdetin korunması için kendi hakkınızdan vazgeçiniz. Elbette halkın haklarının takibi kendi yerinde yapılacaktır.
İslam Devrimindeki temiz geçmişinizle zatıalinizle ilgili olarak bu beklenti, akıl almayacak bir beklenti değildir.
Çeviren: Alptekin Dursunoğlu
http://tabnak.ir/fa/pages/?cid=84968