Tarık Ahmed: Baas dönemi bitmiştir

img
Tarık Ahmed: Baas dönemi bitmiştir YDH

Suriye Sosyal Ulusal Parti Yönetim Kurulu Üyesi Tarık Ahmet, YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim’in sorularını cevapladı.




- Sizin bir parti olarak krizin başında duruşunuz nasıldı ve şimdi nasıl? Çünkü çok gelişmeler oldu ve Esad sonunda “halk beni istiyor” diyerek cumhurbaşkanlığına tekrar adaylığını koydu ve seçildi.

- Bizim partimizde ayrılmalar oldu. Cenevre-2 müzakereleri döneminde bazı parti yöneticileri ayrıldı. Bunların arasında ben de vardım. Lübnan’a Esad Emin Hardan’ın liderliğini yaptığı Suriye Sosyal Milliyetçi Parti’ye gittik. Yani bu parti muhalif değil, ancak kendisi ana partidir.

Yani biz Cenevre-2’deki tavırlarından dolayı parti[1] yönetimi ile, partinin içinde yer aldığı ve cephe[2] ile ve Kadri Cemil ile ihtilaf yaşadık.

- Asıl ihtilaf sebebi neydi Cenevre 2 ile ilgili olarak?

- Biz gerçekte parti ve cephe olarak Suriye krizinin başında diyalog olması ve bunun ‘Suriyeliler ile Suriyeliler’ diyaloğu olması konusunda anlaşmıştık.

Ancak diyalog ile pazarlık arasında fark var. Pazarlık aynı seviyedeki iki taraf arasında olur.

Suriye de siyasi ve askeri kısımları olan bir varlık. Pazarlık için diğer tarafta (ulusal) Koalisyon’un da aynı seviyede askeri varlığının olması lazım. Elinde askeri güç olduğunu söylüyor. Ancak bunlar militanlar, teröristler...

Peki biz, bizim rolümüz ne pazarlıkta? Biz siyasi bir tarafız askeri taraf değiliz.. Biz bir partiyiz ve diğer yandan bizim (ulusal) diyalogda bir rolümüz var. Yani pazarlık ile diyalog arasında bir fark var. Diyalog bütün taraflar arasında olur. Sadece iki taraf arasında olmaz.

Ben ve yönetimden bir grup Bizatihi Kadri Cemil ile ihtilafa düştük bu konuda ve hatta Ali Haydar ile de.. Kendisi Kadri Cemil ile devam etti.. Birkaç ay sonra ise Cephe’den çekildi, yani bizimle birlikte hareket etmeye başladı.. Yani bu sadece bir muhalefet konusu değil, sen bütün dünyadan bir saldırıya maruz kalmışsın..

Allahu ekber diyen, sakal uzatan, beyni yıkanan, cebine para konulan herkes buraya geliyor ve senin Ortadoğu’nun en büyüğü olan ilaç fabrikanı (TAMİKO’yu kastediyor) harap ediyor, Halep’te tarihi Carlton otelini yerle bir ettiler, Irak’ta barajı harap ettiler, daha dün köprüyü patlattılar.. Ne alakası var, bu siyasi bir mücadele midir?

Krizin ilk günlerinden itibaren yolları kestiler, fabrikaları yağmaladılar, bunu yapan kişi rejimi değil devleti yerle bir ediyor. Devletin varlığını yok ediyor.

Bu nedenle özellikle Cenevre’de bu (pazarlık) nitelendirme yapıldığı zaman “hayır” dedik, bunlar (muhalifler) pastadan pay kapmak için gidiyorlar Cenevre’ye ve bizim bununla bir ilgimiz yok. Biz evet ulusal diyaloğu, reformları kabul ederiz; ancak sadece dış odaklar pazarlık dedi ve bize bundan pay çıkacak diye böyle bir şeye kalkışmayız.

Bu nedenle biz ayrıldık ve Lübnan’da kurulu olan asıl parti ile hareket etmeye başladık, nitekim partinin esası bu partidir. Tabii biz burada Lübnan’dakinden daha büyüğüz ve ben de siyasi komitenin üyesiyim.

- Peki Kadri Cemil’in düşüncesi neydi? “Önce pazarlık yapalım ilk adımı kazanalım daha sonra kendi isteklerimizi uygularız” diye mi düşünüyordu?

- Önce başkalarının planını daha sonra kendi planını uygulama anlayışı ile siyaset yapamazsın. Sen kuralları belli bir oyuna gidiyorsun. Dolayısıyla sen diğerlerinin kurallarını kabul ederek gitmedin oraya. Ancak Cenevre’de formül, pastadan pay kapma formülüydü. Bu zaten Ulusal Koalisyonun başı Ahmet Carba’nın ve ekibinin açıklamalarından belliydi.. Yani geçiş hükümetinden pay istiyorlardı.

Eğer sen oraya bu başlık altında gidiyorsan bu şartları kabul etmen gerekir. Yani pastayı paylaşacaksın, biz de bunu kabul etmedik.

Ben inanıyorum ki siyasiler ne kadar büyürlerse büyüsünler siyasi tarihte bir şey vardır. Ya doğru kararı alırsın ya da yanlış kararı. Sen vatanın krizinin çözümünden bahsediyorsun. Sen kişisel olarak zarar etsen bile bazı kararlar almak zorundasın ve biz de bu kararı aldık.

Örneğin ben ve benimle beraber olanlar muhaliflerden sayılabilirdik. Ancak oyunu reddettiğimiz zaman bunlar ile beraber sayılacağımıza ulusal bir siyasi güç olarak anılmayı yeğledik.

MUHALİFLER BÜYÜK HATA YAPTI

Muhaliflerin en büyük hatası tarihi ve Suriye krizindeki değişimi okuyamamaları oldu.

Evet en başta gösteriler vardı, siyasi rahatsızlık vardı, reform isteği vardı, hatta Esad bile bunu itiraf etti.

Ancak kriz nitelik değiştirdi. Başka güçler, on binlerce militanı barındıran yabancı güçler işin içine girerse, işin içine on milyarlarca dolar girerse. Türkiye, Ürdün, Lübnan gibi sınırların açıksa, bir gecede 4 bin kişi girdi Ürdün’den ve bunlar Uteybiye’ye ulaştı biliyorsun..

Bu tarihte görülmemiş bir şey. Her ülkede siyasi problemler olabilir. Çok büyük siyasi çekişmelere varabilir, gösteriler olabilir.

Ancak ben barışçı göstericileri korumak için silahlandım demek yalan; çünkü barışçı gösteri barışçıldır. Biliyorsunuz Türkiye’de sizde de gösteriler oldu, kan aktı; ama göstericiler silah taşımadı. Kendilerini silah ile korumadılar. Ama bizdekilerin elinde ordunun elindekinden daha ileri teknoloji silahları vardı ve bu mantıklı değil.

Yani bunlar ordu gibi, 4 bin eğitilmiş eleman, ABD tarafından eğitilmiş ve onun idaresinde. Bunlar orduya dönüştü, Batı bunları kandırdı..

Yani Suriye krizinde bu duruma gelindi, değişti durum..

HASAN ABDÜLAZIM 50 YIL ÖNCESİNDE KALMIŞ

Eğer siyasiler halkı ile temas halinde ise siyaseti okuyabilmeli. Tarihe eskilere de takılıp kalmamalı. Şimdi Hasan Abdülazim konuşsa sanırsın ki 50’li yıllardasın, ya da krizin başında..

Kardeşim senin hitabın işe yaramıyor; çünkü kriz değişti, eskiden göstericilerden bahsediyordun, şimdi bazı bölgelerde sayıları yerlilerden daha çok olan yabancı savaşçılardan bahsediyorsun..

ADAY ÇIKARMADIK ESAD’I DESTEKLEDİK

- Siyasi partilerden, muhaliflerden seçim öncesi bir aday belirleme konusunda bir çaba görmedik. Mesela sizin partiniz de...

- Hayır biz aday çıkardık, birini tercih ettik.. Beşsar Esad’ı..

- Ama sadece tercih ettiniz, parti olarak aday çıkarmadınız, Esad Baas partisinden?

- Biz esad’ın yeniden başkan olmasını istedik..

- Neden?

- Beşsar Esad’ın bir başka partiden olduğu doğru; ancak o, bugün artık bir savaşın lideridir. O sadece siyasi veya ekonomik reform yapması beklenen bir cumhurbaşkanı değil. Sen bugün bir geminin kaptanısın, tarihte görülmemiş bir savaşı yönetiyorsun, tarihte bu savaşın bir benzeri yoktur. Bütün dünyanın seninle savaştığı bu zor zamanlarda kaptan değiştirilir mi?

Biliyorsun Ukrayna devlet başkanı sadece üç hafta dayanabildi. Ona Esad’a olan kadar baskı da yoktu. Ancak Esad sarayı bile hedef alınmasına rağmen üç yıldan fazladır dayanıyor..

Eğer kendi menfaatini düşünseydi, ki kendisine birçok teklifte bulunuldu, “sana Suriye’den bir bölge verelim” bile dediler. Suriye dışına güvenli çıkışı dahil birçok teklifte bulunuldu. Ancak bu adam kalmayı tercih etti ve liderliğini sürdürdü ve lider olmayı da hak ediyor.. Bizim Esad’ı tercihimizin nedeni budur.

Bizim için en önemli delil şudur: Amerika bu adamı istemiyorsa demek ki bu adamın gelecek dönemde de kalması lazım.

MUHALİFLER TABANLARININ OLMADIĞINI BİLİYOR

- Mesela Ulusal Koordinasyon Komitesi Suriye halkını temsil ettiğini savunuyor, sizce onlar neden güçlü bir aday çıkarmadılar?

- Gerçekte Komite, benim terk ettiğim partimin grubu ve Ulusal Yapılandırma gibi güçler krizdeki değişimi okuyamadılar ve ellerinde kalan insanlar ile hala eski fikirleri savunuyorlar.

İkincisi bunlar medya gücüyle ayaktalar, şimdi medya desteği çekilsin anında unutulurlar. Sıradan insanlar gibi olurlar, sahada hiçbir faaliyetleri yok..

Eskiden öyle değildi, Sosyalist Parti, Hasan Abdülazim tarihi bir partiydi ve sahada destekçileri vardı. Ancak hatalı tercihleri halk boyutunu kaybettirdi..

O eğer gerçekten lider olsaydı ve bu süreç ile bağlı hareket etseydi halk içinde tabanı olurdu..

Sanırım bu gibi hareketlerin hiç destekçisi kalmadı..

BÖLGE DE TÜRKİYE DE ETKİLENECEK

Gelecek dönemde ise savaş uzun sürecek, kimse bitecek sanmasın, bütün bölgede. Öyle birkaç senede bitecek gibi değil.

Savaş doğal olarak uzayacak.. Ben sana Türkiye örneğini vereyim.. Türkiye ne yaptı, Suriye’ye saldırabilmek için silahlı grupları barındırdı ve onların girmesine izin verdi..

ERDOĞAN SAVAŞ AÇTI

Bunun en açık delili Keseb’te olanlardır.. Keseb coğrafyasını bilenler orada herhangi bir savaşın, mücadelenin olmadığını bilir, orada Ermeniler yaşıyordu. İnsanlar gidip geliyordu.. Mesela Azaz olsa evet Türkiye “bizim ilgimiz yok, orada silahlılar var” diyebilirdi; ancak Keseb’de ve karşısında Türkiye’de silahlı gruplar yoktu.

Bu da bu silahlı grupları Türkiye’nin soktuğunun ispatıdır, o bölgeyi yakmak için..

Sende yabancı militanlar var. Erdoğan Esad’ı sevmeyebilirsin, bu senin tercihin.. Ancak senin Suriye’de olup bitenler ile ilgin ne ki bu ülkeye girmesi için militanları tutuyorsun. Dolayısıyla bunun adı savaş açmaktır, düşmanlıktır.

O nedenle bu savaş kolay değil. Şimdi Türkiye ya da Ürdün Esad ile anlaşmaya kalksa ki bence bunu yapacaklar, yine de Suriye sınırındaki bölgelerin temizlenmesi uzun zaman alacak..

Bu Suriye hükümetinin elinde değil. Sınır bölgelerinde sorunlar devam edecek.

“SIFIR” OLAN JOHN KERRY’DİR

Seçimlerde nelerin olduğunu hepiniz gördünüz.. Şimdi bu John Kerry çıkıp “kocaman bir sıfır” diyor.. Bak bu benim parmağım (mürekkepli). Ben oy kullandım.. Ben sıfır mıyım? Ben varım ve 1’im. Ben sıfır değilim tek başıma, bunu tabanı olan bir politikacı olarak söylemiyorum, şahsi olarak söylüyorum..

Peki ya bütün bu (oy kullanan) insanlar? Yani yeter artık insanlara söylenen yalanlar. Suriye muhaberatının Lübnan’da 500 bin kişiyi çıkarabilecek gücü var mı? Siz değil miydiniz devlet, muhaberat kontrolünü kaybetti diyen? Nasıl oldu da Lazkiye’de Humus’ta Şam’da insanlar çıktı ve oy kullandı? Milyonlar çıktı. Bırak tam sayıyı, sandığı bir kenara, sayıma inanmıyorsun diyelim; peki bu oy kullananları görmedin mi? Suriye televizyonu canlı yayındaydı birçok ilden, yani montaj imkanı yok.. Bunu da mı görmedin? Büyük bir kitle çıktı oy kullandı ve egemen olan biziz dediler. İktidarın kaynağı biziz dediler.

Bu çıkanlar (oy kullananlar) sıfır değil, yüzbinlerce kişi, kamera yalan söylemez..

Yani başkanın izole olduğunu, halk tarafından istenmediğini halktan kopuk olduğunu ve kullanılan oyun sıfır olduğunu söyleyenlerin kendileri sıfır olmuştur..

Halktan kopuk olduğu söylemi doğru değil. İktidarın kaynağı halktır.. Obama Esad’a meşru deyince mi meşru olacak? Bunu diyebilecek olan halktır.

NEDEN ESAD?

İnsanlar neden böyle bir tavır içine girdi. Mısır’a bakalım, Hamdin Sabbahi daha önce 5 milyon oy almıştı; ancak Mısır’da olanlardan sonra oy oranı çok çok düştü. Neden? Çünkü insanlar Arap sonbaharını gördüler.. Libya’da olanlara bak. Kaddafi iyidir kötüdür o ayrı mesele; ama devlet vardı. Adı Libya olan bir devlet vardı, şimdi böyle bir devlet yok. Şimdi eskiden olduğu gibi 3 milyon değil 100 bin varil petrol ihraç edebiliyorlar..

MÜLTECİLER KULLANILDIKLARINI ANLADILAR

Suriye halkı şu mesajı verdi.. Türkiye’de seçimler yapılamadı, mesela. Lübnan’da mültecilerin işlerini Hariri’nin 14 Mart Hareketi yürütüyor. Buradaki mülteciler “biz rakam değiliz, Suriye’ye dönmek istiyoruz, devletimiz var ve sözü biz söyleriz” mesajı verdiler..

“Bizim üzerimizden yaptığınız ticaret yeter” dediler, biliyorsun bu kampların Türkiye’nin güneyinde ve Ürdün’ün kuzeyinde yani Suriye sınırlarında yapılması daha mülteci yokken tamamlanmıştı…

Yani planlıydı tüm bunlar. Lübnan’da 14 Mart Hareketi 1 milyonuncu mülteci ile birlikte kutlama yaptı. Çünkü bunlar için para alıyorlar, her kelle başına ve ticaret var tabii, kadın ticareti, organ ticareti, BM’den aldıklarının ticareti.

REFORMLAR YAPILAMADI SADECE KAPI AÇILDI

- Peki reformlar? Bunlar yapıldı ancak fiiliyata geçirilemedi. Bundan sonra ne yapması lazım Esad’ın sizin partinize göre?

- Yani her istediğinizi her istediğiniz zaman hayata geçiremezsiniz, şu anda savaş devam ediyor. Şunu söyleyebiliriz Esad reformların kapısını açtı, ancak bunların uygulaması olmadı. Yani “reform yaptık” diyenler ile aramızda fark var.

Bence reformlar uygulanmadı. Neden? Çünkü durum müsait değil. Gösteri kanunu mesela. Nasıl uygulayacaksın eğer olağanüstü bir durum varsa, insanlar toplanamaz ki? Bir roket binleri öldürür, Dera’da olduğu gibi...

Doğrusunu söylemek gerekirse reformların kapısı açıldı sadece. Senin önünde iki seçenek var. Rejim insanlara “gidin başımdan en iyi yönetim benim der” ya da “doğru ben de bunu itiraf ediyorum” der. Ve gerçekte Suriye yönetimi ikincisini söyledi. “Ben dünyanın en iyi yönetimiyim gidin, reform yapamayacağım” demedi. “Evet reform kapılarını açacağım, yeni hükümet için kapıları açacağım, diyalog yapacağım” dedi.

Şimdi artık reformun kapıları açılmıştır. Anayasanın egemen kılınması esastır ve uygulanması gerekir. Şimdi yapılması gereken Suriyeliler ile Suriyelilerin diyaloğudur..

DIŞ MUHALİFLERDEN SURİYE’YE DÖNENLER VE DÖNMEK İSTEYENLER VAR

Ben ulusal uzlaşma komitesinin  bir üyesiyim, herkesi davet ediyorum bu diyaloga. Biz Şam’da 700 kişinin katılımıyla bir toplantı düzenledik. Ancak medya bunu vermedi; çünkü sadece Suriye dışındaki toplantıların meşru olduğunu düşünüyorlar.

Dış muhaliflerin bir kısmı ile bağlantılarımız oldu. Hatta İstanbul’dan bile dönenler oldu Suriye’ye.. Bunların içinde Ulusal Konsey’in üyeleri de vardı. Hemen her hafta insanlar geliyor Suriye’ye.. Ulusal Konsey üyelerinin de bulunduğu bir grup şimdi yeni bir oluşum içindeler. Şam’da bir toplantı düzenlediler ve muhalefet çalışmalarını sürdürüyorlar burada. Ulusal İşler Heyeti adı altında bir grup oluşturdular ve liderleri ulusal koordinasyon komitesi eski üyesi Mahmud Mer’i. İçlerinde diğer harici oluşumlardan insanlar da var..

Tabii bu diyalog sürecinin içinde İlerici Cephe partileri, yeni kurlan partiler şahıslar ve birlikler var.. Yani sen işçi, çiftçi, öğretmen sendikalarını, birlikleri bunun dışında tutamazsın, onların da söz hakkı var. Bu diyalogların herkesi kapsaması lazım, Cenevre’de olduğu gibi 9  kişi ile olmaz bu iş. Başlarına nerden geldiği belli olmayan Carba’yı koydular. Carba’yı Riyad’dan uyuşturucudan mahkumken getirdiler..

Amerikalılar da kendilerine bağlı bu grubu kontrol altında tutmak istiyor. Eski büyükelçi Robert Ford Cenevre’de her dakika bir, muhalif heyete kağıtlar götürüyordu ne söyleyeceklerine dair. O zaman gelsin Ford pazarlık yapsın, kendileri niye orada ki? Zaten hükümet heyeti bunu söylediler kendilerine, siz bırakın yerinize Ford otursun diye..

- Partili bir olarak değil; ama siyasi bir kişilik olarak durumu nasıl görüyorsunuz genel olarak, devlet hakim mi?

- Siyasi ve askeri idarede en önemli şey iradedir. Ordu ve halkın iradesi düşmanın kim olduğuna dair konuda birdir.

Ben Humusluyum. Oradaki halkı, silahlı grupları barındıranları bilirim.. Şimdi bu militanlara da, Türkiye’ye de, Suudi Arabistan’a da, Amerika’ya da tepkililer. Çünkü kandırıldıklarını düşünüyorlar.. İstanbul’da 5 yıldızlı otellerde yaşayan muhaliflere lanet ediyorlar. Orada oturmuşlar buradakilere gidin savaşın diyorlar, yani ölün..

ÜLKENİN ÜÇTE İKİSİNE HAKİMSENİZ NEDEN BURADA DEĞİLSİNİZ?

İyi peki sen niye oteldesin o halde, niye gidip çatışmıyorsun? Ulusal Koalisyon’un başı ülkenin 3’te 2’sine hakim olduğunu söylüyor, niye seni bu ülkenin bir şehrinde görmüyoruz? Hakim olduğun şehirlerden birine gelsene. Eğer şahsi çıkarlarını düşünmüyorsan. Bunlar sadece para alabilmek için çalışıyor. Milyarlarca dolar var bu işin içinde ve birçok kişi de menfaat sağlıyor..

Ben hayatımda böyle devrim görmedim. Dışarıda oturacaksın ve devrim yöneteceksin, milyarlarca dolar para alacaksın.. Bazılarının özel uçağı var.. Kim bu cömert sana bu kadar parayı sana içerideki bir davan için verecek?

Sana bir kez yardım etse sorun yok, ancak onlarca milyar dolar.. Körfezin bütün hazineleri açıldı. Tabii bundan faydalanan bir şebeke var.

Yani sonuç olarak eskiden düşman İsrail’di, şimdi ülkeyi harap etmek isteyenler. Daha önce ordudan ayrılıklar olmuştu şimdi tam tersi bugünlerde binlerce kişi katılmaya başladı orduya..

Bu ayrılanların çoğu zaten yolsuzluğa bulaşmış kişiler.. Riyad Hicab, Bessam Çaara, Tlas’lar, Koalisyon’un savunma bakanlığını üstlenen Asa’d Mustafa. Tabii bu (yolsuzluk) yönetimin hatalarından biriydi.

Şimdi insanlar orduya dönmeye başladı. Bu da askerin daha da güçlendiğini gösterir..

Birçok kişi silah bırakmak istiyor. Yönetimin hakim olmasının sebeplerinden biri de budur. Ben Humus Eski Şehir’den biliyorum. Yaklaşık 1400 kadar kaçırılmış insan orada katledildi, boğazları kesildi. Sadece bir aileden 6 kişinin öldürüldüğünü biliyorum, benim akrabalarım. Ancak devlet böyle bakmıyor. Eğer uzlaşma olasılığı varsa devlet kapıyı açıyor.

BAAS DÖNEMİ BİTMİŞTİR

Bundan sonra siyasi düzen böyle devam edemez. Yönetim eskisi gibi olmaz.. Artık o dönem bitti.. Hiçbir siyasi güç artık aynı şekilde devam edemez ve kendi görüşünü dayatamaz. Diyalog olmalı ve devam etmeli..

Bu kriz sırasında kendisini ispat eden bazı siyasi güçler var. Ve bizim partimiz de bunlardan birisi, sokaklarda insanlar bizim marşımızı okuyor. Güçlendik. Baas ve partimiz iki büyük güç oldular. Ve belki diğer partilerin de katılımıyla bir ittifak oluşturulabilir.

Ancak sürekli hata yapan ulusal konsey gibilerinin yaşamasına imkan yok. Kestaneyi sıcakken tutabilen devam edecek. Diğerleri tercihlerinde hata yaptılar. Hitler bile seçimle geldi, ancak hata yaptı ve şimdi silindi, tarih hatayı affetmiyor.

- Kürtlerin durumu? Seçimler Kürtlerin hakim olduğu coğrafyanın bir kısmında yapılamadı.

- Kürtler değil sadece siyasi güçlerden bahsetmek lazım. Kürtlerde çok sayıda parti var ve bazıları bu seçimlere katıldı. Sanırım kuzeydeki siyasi güçler diğer yerlerdeki gibi. Tarih hata yapanı affetmez. Sen şimdiki gücüne bakarak hareket edemezsin. Çünkü tarih seni oyunun dışına çıkarır.

Sanırım hata yapan bütün siyasi hareketler bedelini ödeyecek.. Ben de yerel yönetimlerin güçlendirilmesini istiyorum. Bu Suriye için daha iyidir. Ancak bu Suriye’nin her tarafı için geçerlidir. Ne yani şimdi buradan kendilerine mal gönderildiğinde kabul etmiyoruz mu diyecekler. Bundan sonra her siyasi güce düşen önümüzdeki dönem için doğru tavrı almaktır.

BATI GERÇEĞİ GİZLEME ÇABASI İÇİNDE, BEDEL ÖDEYECEKLER

Suriye Batı’nın çıkarlarına ve terörüne karşı zafer elde etmiştir, Batı yalan söylüyor.

Herkesin tavrını koyması lazım bu duruma göre. Batılı ülkeler tehlikenin farkında. Onların (istihbaratlarının) bilgisi olmadan vatandaşları Suriye’ye savaşmaya gelebilir miydi? Şimdi bunların dönmesinden korkuyorlar. Türkiye de öyle. Ve bütün bu devletler Suriye’ye Esad’a muhtaç kalacaklar. En azından istihbari bilgi için.

Yani bunlar garip.. Biri gelir ve içinde 500 çocuğun bulunduğu bir okulu bombalar, onun için problem yok.. Biz halk olarak çok çektik; ancak dayandık. Avrupa, Almanya, Türkiye bu roketlere dayanabilir mi, Suriye halkının dayandığı gibi dayanabilir mi?

Bu nedenle hatalarını itirafta ne kadar acele ederler ve bu ülkenin kendi imalatları olan terör ile savaştığını söylerlerse kendileri için o kadar iyi olur. Şahsi çıkarlar varsa bu ayrı, Katar’ın Emiri Hollande’a ya da diğerlerine para vermişse bu ayrı, kendi çıkarları için kendi ülkelerini yakarlar.

Ancak herkes yaptığını ödeyecek. Halklar değil tabii, siyasiler. Biz Türkler ile kardeşiz; ama siyasi sınıf ödeyecek bunu.

Bunlar nereye gidecek? Ankara’ya, İstanbul’a, İzmir’e. Bunların yarısından fazlasını yok ettin, geri kalanı ne olacak?

Şimdi en güçlü ticari hatlardan biri olan Antep – Halep hattında ne var? Silah geçişi. Lazkiye ile Antakya arasında? Sen bunu yaparak savaşa girmiş oldun ve bunun bir bedeli var. Savaş nereye vardı şimdi bu durumda? Senin ülkenin içlerine..

- Türkiye Cephe El Nusra’yı terör listesine aldı.

Günaydın demek lazım, yeni mi geldi aklın başına. El Nusra şimdi Ankara’da İstanbul’da.. Ne işe yarar ki?

 



[1]Suriye Sosyal Ulusalcı Parti: Antun Saada tarafından 1932 yılında kuruldu. Lübnan, Suriye, Ürdün, Irak ve Filsitin’de faaliyet gösteren partinin Suriye’de 100 bin üyesi vardır. Parti “büyük Suriye” hedefi güden bir partidir. Milliyetçiliği ırk veya mezhebi dışlar, “Suriyelilik” kavramına odaklanır. Baas döneminde uzun yıllar yasaklı kalan parti, 2005 yılında Baas liderliğindeki “ulusal İlerici Cephe’ye katılmayı kabul edince yasağı kaldırıldı. Kriz döneminde Arap ülkeleri ve Arap Birliği’nin tavrı gibi etkenler nedeniyle yükselişe geçen tek parti oldu. Cenevre görüşmeleri üzerine oluşan ihtilaf nedeniyle geçtiğimiz ay Kadri Cemil liderliğindeki Değişim ve Özgürlük için Halk Cephesi’nden ayrıldı.

[2]Değişim ve Özgürlük için Halk cephesi: Ağustos 2011’de Kadri Cemil liderliğindeki Halkın İradesi Paritisi ile Ali Haydar liderliğindeki Suriye Sosyal Ulusalcı Parti tarafından oluşturuldu. Cephe 2012 parlamento seçimlerinde milletvekillikleri de kazandı. Kadri Cemil ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı, Ali Haydar ise ulusal uzlaşma bakanı oldu.