Suriye’de 50’den fazla Alevi kadın silahlı gruplar tarafından kaçırıldı; ailelerin yardım çağrılarına rağmen, güvenlik güçleri ve HTŞ rejimi harekete geçmiyor.

YDH- Suriye’deki eski hükümete muhalif olmasıyla bilinen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), son haftalarda, çoğu kıyı şehirlerinde gerçekleşen ayrı olaylarda 50’den fazla Alevi kadının kaybolduğunu bildirdi.
Kaçırılma korkusu, özellikle Humus, Hama, Lazkiye ve Tartus illerinde yaşayan Suriyeli kadınları tehdit ederken normalleşen bu durum, kıyı illerindeki güvenlik koşullarının kötüleşmesiyle paralel bir şekilde gelişiyor ve yeni rejim güçlerinin bu kaosu durdurmak ve sivillerin güvenliğini sağlamak için sıkı önlemler almayı başaramamasıyla daha da derinleşiyor.
Gözlemevi, kaybolmaların sistematik hale geldiğini, şiddet ve suçların artan bir şekilde devam ettiğini, aynı zamanda cezasızlığın yaygınlaşan bir fenomen haline geldiğini belirtti.
El-Ahbar’ın yerel kaynaklarına göre, son haftalarda 54 Alevi kadının kaçırıldığı bildirildi.
Bu kadınlardan üçü geri döndü ancak hiçbirinin yaşadıkları hakkında net bir açıklama yapmalarına izin verilmedi.
Geri dönenler ya kaçıranları tarafından tehdit edilerek ya da ‘genel güvenlik’ tarafından sorguya alındıktan sonra video kliplerde görüntülendiler ancak bu kliplerde anlatılanlar, parçalanmış ve karmaşık bir şekilde sunuldu.
Son zamanlarda, kıyı köyleri ve şehirlerinde, ayrıca Humus kırsalında ve şehir mahallelerinde, 18 ile 30 yaşları arasındaki kadınlarla irtibatın sıkça kesildiği bildiriliyor.
Bu kadınların bazıları bekar, bazıları evli, bazıları ise üniversite öğrencisi veya çalışan.
HTŞ, silahlı çetelerin kadın kaçırmalarına karşı kayıtsız
Uluslararası hukuk profesörü Hasan Kasım Cuni, el-Ahbar’a açıklama yaptı:
"Bu eylemlerin ciddiyeti, ideolojik motivasyonlarından kaynaklanmaktadır. Silahlı gruplar, Alevi kadınlarının esir alınmasını, din ve inanç farklılıkları nedeniyle haklı çıkarıyor. Eğer tecavüz ve zorla evliliklerin amacı gebelik yaratmaksa, bu, soykırım suçunu işlemek anlamına gelir çünkü bu eylem nüfusun değiştirilmesine yönelik bir amaca yöneliktir. Bu, Yugoslavya’da yaşanan bir örnektir ve o dönemde Yugoslav mahkemesi bunu soykırım suçu olarak değerlendirmiştir".
Ayrıca, "Uluslararası ceza hukuku, tecavüz ve zorla gebelikle ilgili eylemleri insanlığa karşı suç, savaş suçu ve insan hakları anlaşmalarının ciddi bir ihlali olarak kabul etmektedir" diye ekledi.
Cuni, "Uluslararası insancıl hukuk, kadınların korunmasına büyük önem verir ve silahlı çatışmalar ve iç savaşlar sırasında onlara yönelik onur saldırılarını, tecavüzü, ahlaka aykırı saldırıları ve kadın ticaretini (kölelik ve köleliğe zorlama) suç olarak kabul eder" dedi.
Ayrıca, "Suriye’de Alevi kadınlarına karşı silahlı çeteler tarafından işlenen suçlar, savaşlarda meydana gelen en tehlikeli uygulamalardan biridir" şeklinde uyardı.
Ailelerin çığlığına HTŞ rejimi seyirci kalıyor
Suriye’nin çeşitli bölgelerinde Alevi kadınların silahlı çeteler tarafından kaçırılması vakaları artarken, ailelerin hem sosyal medyada hem de yeni Kamu Güvenliği birimlerine yaptığı başvurular sonuçsuz kalıyor.
El-Ahbar’ın ulaştığı bilgilere göre, bu girişimlerin hiçbiri şimdiye dek dikkatlice yürütülen bir güvenlik operasyonuyla kadınların kurtarılmasını sağlamadı.
Geri dönebilen az sayıda kadın ise ya tesadüfen karşılaştıkları kişiler aracılığıyla ya da yerel arabulucuların yardımıyla ailelerine kavuşturulabildi.
Sosyal medyada, özellikle Facebook'ta kaçırılan kadınların görüntüleri yayılmaya devam ederken, Humus'un el-Muşrifiye köyünden 30 yaşındaki Nur Kemal Kadir’in durumu dikkat çekiyor.
Kadir yalnızca kendisi değil, beş yaşındaki Naya Kaydban ve üç yaşındaki Masa Kaydban adlı iki kızıyla birlikte kaçırıldı.
Kadınlara yönelik tehditlerin artması, aileleri kızlarına evden dahi çıkmamaları yönünde uyarılar yapmaya itti.
Bu uyarılar, 7 ve 8 Mart tarihlerinde yaşanan yeni kaçırma olaylarının ardından yoğunlaştı.
El-Ahbar’ın Cable’deki kaynaklardan edindiği bilgiye göre, şehrin Mart ayı başında düzensiz silahlı gruplar tarafından işgal edilmesi sırasında bir kadın kaçırıldı.
Kadın, birkaç gün önce yerel arabulucular yardımıyla geri dönmeyi başardı.
Ailesi, kadının İdlib'de olduğunu öğrendi ve geri getirilmesi için gençlerle iletişime geçti.
Kadın Cable şehrine ulaştıktan sonra, maruz kaldığı cinsel saldırılar nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Hastane personelinin aktardığına göre, kadının hastaneye gelişi oldukça dikkat çekiciydi.
Ancak Genel Güvenlik yetkilileri, kadının kimseyle temas kurmasına izin vermedi ve tedavisinin ardından derhal soruşturmaya alınmasını emretti.
Bir diğer olayda ise Cable kırsalındaki genç bir kız, okul çıkışı kaçırılmak istendi ancak saldırganların girişimi başarısız oldu.
Kız, plakası olmayan bir araçtan çıkan iki gençten birinin kendisini arabaya çekmeye çalıştığını ancak köylülerin yardımıyla kurtulmayı başardığını anlattı.
Gençlerin olay yerinden hızla kaçtığı belirtildi.
Elde edilen açık belgeler ve kanıtlara rağmen, yeni yerel yönetimin kadın kaçırmalarını durdurmak veya failleri yargılamak konusunda herhangi bir ciddi adım atmaması dikkat çekiyor.