Suriye'deki Dürzi toplumunun liderlerinden Şeyh Sami Ebu el-Muna, Süveyda'da yaşanan olaylardan öncelikli olarak HTŞ rejimini sorumlu tuttu. Dürzi ve Sünniler arasında çıkarılmaya çalışılan fitnenin sona erdirilmesi için diyalog çağrısı yapan Ebu el-Muna, Şeyh Hikmet el-Haceri'nin meşru müdafaa durumunda olduğunu belirtti.

YDH - Suriye'deki Dürzi cemaatinin liderleriden Şeyh Sami Ebu el-Muna, Suriye'nin Süveyda vilayetinde yaşanan olaylara ilişkin yaptığı açıklamada, "Dürzi ve Sünniler arasında çıkarılmaya çalışılan fitnenin sona erdirilmesi" ve "Süveyda halkını rahatlatacak akılcı bir diyalog" çağrısında bulundu.
Ebu el-Muna, yaşananlardan ve sonrasında durumun kontrol altına alınıp istikrarın sağlanmasından birinci derecede Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimini sorumlu tuttuğunu belirtti.
Bir televizyon mülakatında, Süveyda'da olayların geldiği noktadan "büyük üzüntü ve keder duyduğunu" ifade eden Ebu el-Muna, "Yaşananlar belki bir anlaşmaya varma konusundaki kötü yönetimden, belki de bir anlayışa varma kabiliyetinin olmamasından kaynaklandı," dedi.
'Sorumluluk birinci derecede rejimin'
Ebu el-Muna, "Yakın zamanda bir anlaşma yapıldı ve bu anlaşmanın, kurbanlar verilmeden önce gerçekleşmesini temenni ederdik," diye konuştu.
Durumu şöyle açıkladı: "Bu rejim onların (halkın) rejimi. Ancak Suriye topraklarında olup bitenlerden endişe duyan bazıları korkuları körükledi. Bu nedenle, bölgeyi savunan ve güvenliğini sağlayan Cebel'deki (Cebel el-Arab) güvenlik görevlisi gençlerin devlete ve genel güvenliğe nasıl entegre olacağı konusunda bir anlaşma yapılması, bir ortaklık ve bütünleşme olması gerekiyordu fakat bu gerçekleşmedi."
Ebu el-Muna, "Sorumluluk birinci derecede rejimindir," derken, bölgedeki ruhani lider Şeyh Hikmet el-Haceri'nin de sorumluluğun bir kısmını taşıdığını ancak kendisi ve arkadaşlarının "meşru müdafaa durumunda olduklarını ve asla saldırı pozisyonunda olmadıklarını" vurguladı.
'Aşırılıkçıların sızmasından endişeliyim'
Ebu el-Muna, Haceri'nin misafirhanesinde Bedevilerden bazı kişilerin infaz edildiğine dair dolaşıma sokulan iddiaları yalanlayarak, "Bu, Dürzilerin ne adetlerinde ne de geleneklerinde vardır. Belki bazı şeyler abartıldı. Yaşananlara dair kanıtlar, belgeler ve tanıklar var," ifadelerini kullandı.
"Genel güvenlik güçleri kisvesi altında aşırılıkçıların sızmasından" endişe duyduğunu belirten Ebu el-Muna, "Kalplerinde kin ve nefret taşıdıklarını gösteren bazı manzaralar var," dedi.
Ebu el-Muna, HTŞ rejimine aşırılıkçılıkla ilgili endişeleri giderme, Haceri ve beraberindeki adamlar ve şeyhlerle "diyalog yoluyla bir anlaşmaya vararak onları kazanma ve bu kaygıları dikkate alma" çağrısında bulundu.
Ebu el-Muna, "Şeyh Haceri, İsrail için değil, Cebel ve Cebel'in onurunu korumak için silahlandı," diye ekledi.
'İsrail'in koruma vaadine kanmayın'
İsrail'in Dürzileri koruyabileceği yönündeki telkinlere karşı uyaran Ebu el-Muna, "İsrail'in Dürzileri koruyabileceği yönündeki bu cazip söze kulak asmamak en iyisidir, çünkü daha sonra onları yüzüstü bırakacaktır," dedi.
Arabuluculuk çabalarına da değinen Ebu el-Muna, "Çözümün anahtarının bende olduğunu iddia etmiyorum. Elbette büyük çabalar var," diyerek İlerici Sosyalist Parti'nin eski genel başkanı Velid Canbolat'ın "bu fitneyi kuşatmak ve kökünü kazımak için en üst düzeylerde ve uluslararası ilişkiler düzeyinde çaba gösterdiğini" kaydetti.