Gölge görüşmeler ortaya çıkıyor: İsrail, HTŞ Suriyesi'ndeki rolünü belirliyor

img
Gölge görüşmeler ortaya çıkıyor: İsrail, HTŞ Suriyesi'ndeki rolünü belirliyor YDH

‘’Colani, Mikati'ye şöyle dedi: Sayın Cumhurbaşkanı, söyleyin bana, Enver Sedat'ı hain olarak mı görüyorsunuz? Mikati de gülümsedi ve adamın verecek cevabı olmadığını anlamasını sağladı. Colani devam etti: "Şimdi, o zamanlar ben de Sedat'ın yerinde olsaydım, aynısını yapardım!‘’




YDH- Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile İsrail işgal varlığı arasındaki müzakereleri, basit bir güvenlik diyaloğu veya bölgesel kriz yönetimi olarak değil; egemenlik, stratejik nüfuz ve ideolojik yönelimler arasındaki karmaşık bi sahne olarak ele alan Ali Ubeydi, HTŞ’nin Suriye halkını dışlama biçiminden, İsrail’in sınır ötesi nüfuz stratejisine kadar uzanan bir süreci, Suriye’deki güç boşluklarını ve bölgesel hegemonik manevraları çözümlemeye çalışırken yalnızca olayları aktarmıyor; aynı zamanda bölgedeki aktörlerin stratejik niyetlerini, ideolojik sapmalarını ve kısa vadeli güvenlik kaygılarının uzun vadeli siyasi sonuçlarını sorgulatıyor.

Suriye'deki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) temsilcileri ile İsrail işgal varlığı arasındaki görüşmeler, son aylarda Abu Dabi, Bakü ve Paris de dahil olmak üzere birçok başkentte iki taraf arasında gizli görüşmeler yapıldığına dair çeşitli raporların ardından ortaya çıktı.

Müzakereler netlikten uzak bir şekilde ilerliyor ve her iki taraf da çelişkili bilgiler veriyor.

Bu arada, HTŞ lideri Colani ve diğer HTŞliler hem ülke içinde hem de uluslararası alanda önemli ''sorunları çözmeye'' devam ediyor ve kalıcı bir anayasanın kabulünü ve halk seçimlerini birkaç yıl erteliyor. Geçiş sürecinin ise olayların baskısı altında uzayabileceği gözlemleniyor.


İsrail, Suriye'de merkezi bir oyuncu 

HTŞ yetkililerinin Suriye toplumunun çeşitli kesimleri arasındaki süregelen sorunlarla başa çıkma biçimleri, mevcut ayrışmaları derinleştirdi.

Süveyda bölgesindeki sorun büyük ölçüde ülkenin güneyinde özyönetim savunucusu olan Şeyh Hikmet el-Haceri ile sınırlıyken, HTŞ'nin askeri müdahalesi ve ardından çeşitli bölgelerdeki aşiretlerin seferber edilmesinin ardından bölgede meydana gelen katliamlar ve ihlaller, geniş bir Dürzi topluluğunun el-Haceri'nin tutumu etrafında yedeklenmesine yol açtı.

HTŞ ile diyalog çağrısında bulunan Şeyh Hamud el-Hanevi ve Şeyh Yusuf Carbu gibi şeyhler bile, HTŞ'nin bölgedeki tutumunu protesto eden harekete katıldı. 

Şimdi aşırıya kaçanlar, İsrail'in koruma bahanesiyle Süveyda'ya askeri olarak girmesini talep ediyor. Bu, meselelerin HTŞ'nin elinden kayıp gittiğini gösteren tehlikeli bir gelişme.

HTŞ, ülke elitlerinin çoğunun görüşlerini dışlamış durumda ve şimdi geçici yönetim başkanı tarafından doğrudan atanacak veya üyelerini atayacağı bir komite aracılığıyla bir Halk Konseyi (parlamento) seçmeye hazırlanıyor!  

Geçiş dönemi kavramının zayıflatılması, hükümetin sadece Nusra Cephesi ve çevresiyle sınırlandırılması ve istişare ve katılım kapsamının daraltılması, Suriyelilerin geri kalan kesimlerinin kendilerini dışlanmış hissetmelerine ve ülkenin siyasi geleceğinin belirsizleşmesine yol açtı. Bu durum, sözde geçiş döneminde Suriyelilerin temsiline ilişkin soru işaretlerinin de artmasına neden oldu. HTŞ, yerel aktörlere daha açık olabilir ve taleplerini en az hasarla sınırlayabilirdi. Bu da İsrail'in içişlerindeki rolünü pekiştirmek yerine, iç uzlaşıyı ve ulusal egemenliği güçlendirebilirdi.

İsrail'in, HTŞ'yi, Süveyda Vilayeti'ndeki güvenlik durumunun yönetimiyle ilgili tamamen iç meseleyi görüşmek üzere masaya oturmaya ikna etmeyi başardığı iddia edilebilir. Bu gelişme, sınır meselesinin ötesine geçen İsrail'in Suriye bölgesindeki nüfuzunun fiili olarak kabul edildiğini göstermesi bakımından derin sonuçlar doğurmaktadır.

Bu hamleyle İsrail, HTŞ'nin artık işgal varlığıyla tartışılan konularda karar alma yetkisine sahip olmadığı sözde "yeni Suriye"de önemli bir aktör olarak kendini konumlandırıyor. Güney Suriye'de halihazırda birçok bölgeyi işgal eden düşmanın yeni rolü, onlarca yıldır olduğu gibi sadece Golan Tepeleri cephesinde değil, özellikle de merkezi otoritenin zayıf olduğu bölgelerde Suriye içindeki güç dengesinin yeniden şekillenmesine kapı açıyor.

 

Stratejik vizyon eksikliği

HTŞ'nin benimsediği müzakere taktiklerinin, bir yandan güvenlik durumu, diğer yandan Amerikan ve bölgesel müdahaleler tarafından yönlendirilen anlık tepkilere daha çok benzemesi dikkat çekicidir. Bu taktikler, ulusal öncelikleri tanımlayan ve düşmanın iç krizleri istismar etme yeteneğini ortadan kaldıran net bir stratejinin eksikliğini göstermektedir. Bu durum, nihayetinde düşmanın Siyonist oluşum karşısındaki konumunu zayıflatmakta ve yerel toplulukların ötekileştirilme duygusunu derinleştirmektedir. 

Bu durum, HTŞ'nin bu müzakerelerin amacını mı belirlediği, yoksa düşmanın dayattığı bir gündemle mi uyum sağladığı sorusunu gündeme getiriyor. Daha geniş bir soru ise, HTŞ'nin müzakerelerin güvenlik boyutunda mı kalmayı planladığı, yoksa Suriye de dahil olmak üzere birçok Arap ülkesinin ABD yönetimi tarafından desteklenen sözde İbrahim Anlaşmaları'na katılma potansiyeli göz önüne alındığında, müzakereleri daha ileri gitmek için bir geçit olarak mı kullandığıdır. 

Bu durum bizi, örgüt lideri Colani ile eski Lübnan Başbakanı Necip Mikati'nin geçen Ocak ayında bakanlar heyetiyle birlikte kendisini ziyaret ettiği sırada yaptığı konuşmanın hikâyesine geri getiriyor.

El-Ahbar gazetesinin 1 Şubat tarihli sayısına göre, "Colani, Mikati'ye şöyle dedi: Sayın Cumhurbaşkanı, söyleyin bana, Enver Sedat'ı hain olarak mı görüyorsunuz? Mikati, sanki adamın devam etmesini bekliyormuş gibi sessiz kaldı ve cevap vermedi. Fakat Colani tekrarladı: Sordum ve cevap vermediniz. Enver Sedat'ı hain olarak mı görüyorsunuz? Mikati de gülümsedi ve adamın verecek cevabı olmadığını anlamasını sağladı. Colani derin bir nefes aldı ve devam etti: "Bu konu üzerinde uzun süre düşündüm. Dünyadaki tüm devrimleri inceledim ve Arap ulusundan geçen fikirleri ve güçleri gözden geçirdim. Şimdi, o zamanlar ben de Sedat'ın yerinde olsaydım, aynısını yapardım!" 

Nida el-Vatan gazetesi, aynı açıklamayı Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’a dayandırdı. Ebu Gayt, Başbakan Necip Mikati’nin kendisine, Colani’nin şunları söylediğini aktardı:

“Cumhurbaşkanı Sedat, İsrail’in işgal ettiği Mısır topraklarını geri aldığında bir vatanseverdi. Bugüne kadar denediğimiz tüm yollarla bunu başaramadık.”

İlgili makamlarca yalanlanmayan bu sızıntı, Colani'nin İsrail ile çatışmaya karşı erken dönemde geliştirdiği yaklaşımı yansıtıyor. Dolayısıyla, Süveyda'da daha sonra yaşananlar, onu düşmanla çatışmaya itecek bir değişim oluşturmadı. Bu kişinin, yıllar önce İdlib'de başlayan İngiliz ve Amerikan kurumlarıyla gizli bir temas ağı bulunuyor. Dolayısıyla, iktidara yükselişi ve ABD ile Avrupa'nın Batı'ya hızla açılması, Batılı hükümetlerin bölgeye ilişkin düşüncelerinin temel taşlarından biri olan İsrail ile ilişkilerinin geleceğine dair önceki anlayışlarla bağlantılı olmalı. 

Ancak iktidardaki Siyonist sağ, masaya katı koşullar koymadan önce "Şeriat" yönetimini hızla tanıma hevesinden yoksundu.

Süveyda'da yaşananların ve düşmanın Şam'ı bombalamasının, iki taraf arasında müzakerelerin önünü ardına kadar açtığını belirtmek gerekir. Şimdi, bu müzakereleri HTŞ'ye dayandıranlar var; Süveyda'daki durumu kontrol altına alma, genel istikrarı ve HTŞ'nin sözde kazanımlarını koruma ve İsrail müdahalesini engelleme gereğini öne sürüyorlar. Aynı kişilerden bazıları, bu bölgede Dürzilere karşı sert tutumun ön saflarında yer aldı!  

İsrail, Suriye içindeki durumun yönetiminde ortak olarak kendini öne sürerken, işgal altındaki Golan Tepeleri'nin geleceği, HTŞ'nin gündeminde yer almıyor gibi görünüyor ve müzakerelerin öncelikleri arasında yer alacağına dair net bir işaret bulunmuyor.

Sonuç olarak, HTŞ ile Siyonist düşman arasındaki görüşmeler, doğrudan ABD sponsorluğunda, Suriye'nin Direniş Ekseni'nden ayrılmasını sağlamayı ve onu bir yanda İran ve Irak, diğer yanda Lübnan ve Filistin arasında coğrafi bir tampon bölge haline getirmeyi amaçlayan bir değişimi yansıtmaktadır. 

Bu dönüşümün geçici bir süreç olup olmadığı, Suriye ve bölgedeki iç gelişmelerin yanı sıra uluslararası alanda hızla gelişen olaylar tarafından belirlenecek.

Çeviri: YDH

İlgili Haberler


Makaleler

Güncel