Hariri: Ordu Fethu’l- İslam sorununa son vermelidir

img
Hariri: Ordu Fethu’l- İslam sorununa son vermelidir YDH

SAAF-İktidar’daki 14 Martçı grubun en büyük partisi olan el-Mustakbel’in lideri Sadeddin Hariri,




SAAF-İktidar’daki 14 Martçı grubun en büyük partisi olan el-Mustakbel’in lideri Sadeddin Hariri, Lübnan ordusunun Fethu’l- İslam örgütü sorununa artık son vermesi gerektiğini söyledi.

 

Lübnan ordusu tarafından yakalanan bazı Fethu’l- İslam militanları, örgütün yakın zamana kadar Sadeddin Hariri liderliğindeki el-Mustakbel partisinden doğrudan destek gördüğünü açıklarken, Fransız 24 televizyon kanalına bir demeç veren Hariri, “ordu Fethu’l- İslam macerasına son vermelidir; teröristlerle müzakere söz konusu olamaz” dedi.

 

Fethu’l- İslam konusunda Suriye’yi suçlayan Hariri, Şam yönetiminin Suriye’de tutuklu olan örgütün lideri Şakir Absi’nin Lübnan’a nasıl girdiği konusunda açıklama yapması gerektiğini ifade etti.

 

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ise Fethu’l- İslam’ın bir terör örgütü olduğunu ve örgütün lideri de dahil olmak üzere Suriye güvenlik güçlerinin takibi altında olduğunu açıkladı.

 

MB Güvenlik Konseyi’nin Refik Hariri cinayeti konusunda bir uluslar arası mahkeme kurması için aldığı kararı ülkedeki Suriye yanlılarının Lübnan ulusal egemenliğini zedelediği gerekçesiyle karşı çıkışlarını da değerlendiren Sadeddin Hariri, bu kararı Lübnanlıların istediğini dolayısıyla bunun ulusal egemenliğe bir zararının dokunmadığını öne sürdü.

 

Refik Hariri cinayeti konusunda Suriye’ye yönelik suçlamalarını da yineleyen Saadeddin Hariri, “Suriye eğer suçsuzsa neden bir uluslar arası mahkemeden korkuyor” dedi.

 

Lübnan’daki hükümet karşıtı gruplar, ABD, İsrail, AB ve Arap ülkeleri tarafından desteklenen mevcut Lübnan hükümetinin BM’nin askeri müdahaleye imkan tanıyan 7. maddesi kapsamında aldığı 1757 sayılı kararı gayri meşru sayıyor.

 

Suriye, Refik hariri cinayeti konusunda kurulacak bir uluslar arası mahkemeyle işbirliği yapmayacağını açıklarken, Lübnan’daki milli ve İslami gruplar da söz konusu mahkemenin hukuki bir niteliğinin bulunmayacağını, bunun Suriye’ye ve Lübnan’daki bazı yetkililere karşı bir siyasi baskı aracı olarak kullanılacağını belirtiyor.