HTŞ Suriyesi'nde İsrail'in eriştiği hareket serbestisinin son boyutu: “Yasadışı savaşçı yasası”

img
HTŞ Suriyesi'nde İsrail'in eriştiği hareket serbestisinin son boyutu: “Yasadışı savaşçı yasası” YDH

İsrail’in güney Suriye’deki Kuneytra ve Dera’da kurduğu yeni kontrol noktalarıyla yoğunlaştırdığı baskılar, sivillerin yaşamını kuşatma altına aldı. “Yasadışı Savaşçı Yasası” kapsamında suçlama olmaksızın tutuklanan onlarca Suriyeli, ağır koşullarda alıkonuluyor. Ailelerin ve tanıkların ifadeleri, keyfi gözaltıların, tehditlerin ve şiddetin bölge halkı üzerinde derin bir korku ve belirsizlik yarattığını ortaya koyuyor.




YDH- El-Ahbar'ın haberine göre, son iki ayda İsrail’in güney Suriye’deki faaliyetlerinde dikkat çekici bir değişim yaşandı. İşgal güçleri, hava gözetimini artırırken baskınları da yoğunlaştırdı.

Kuneytra ve Dera’daki ana yolların girişlerinde, ayrıca Kuneytra’daki el-Berika Barajı çevresinde yeni kontrol noktaları kuruldu.

Bu adımlar, 8 Aralık’ta başlatılan ve İsrail’in uzun vadeli stratejisinin bir parçası haline gelen, bölge halkının hareketini kısıtlama ve su kaynaklarını kontrol altına alma planının tamamlayıcı unsurları olarak değerlendiriliyor.

El-Ahbar’ın elde ettiği bilgilere göre, yalnızca Eylül ayında Kuneytra genelinde en az 35 yeni kontrol noktası kuruldu.

Bu noktalarda sivillerin kimlikleri toplanıyor, fotoğrafları çekiliyor, güvenlik sorguları yapılıyor ve insanlar çoğu zaman saatlerce aşağılayıcı koşullarda bekletiliyor.

Ayrıca istihbarat toplamak amacıyla kısa veya uzun süreli keyfi tutuklamalar giderek yaygınlaşıyor.

Gazetenin aktardığı bilgilere göre, aralarında çocukların da bulunduğu en az 46 Suriyeli tutuklu bulunuyor.

Çoğu benzer gerekçelerle gözaltına alınmış durumda. Bazı vakalarda ise işgal güçleri, “aranan” kişiler teslim olmazsa aile bireylerini tutuklamakla tehdit ediyor.

17 Eylül’de Kuneytra’nın Ufaniye bölgesinde Muhammed ve Mahmud Mireyud adlı iki genç, büyükbabaları dahi tehdit edilerek gözaltına alındı. Aradan haftalar geçmesine rağmen serbest bırakılmadılar.

İsrail, bu kişilere 2002 yılında çıkarılan “Yasadışı Savaşçı Yasası”nı uyguluyor. Bu yasa, herhangi bir suçlama ya da yargılama olmaksızın kişilerin süresiz gözaltında tutulmasına olanak tanıyor.

Ayrıca dosyalar “gizli” sayıldığı için uluslararası kuruluşların bilgiye erişimi de engelleniyor. Filistinlilere karşı yıllardır kullanılan bu düzenleme, artık Suriyeli sivillerin tutuklanmalarına da meşruiyet zemini olarak kullanılmaya başlanmış durumda.

Filistinli insan hakları avukatı Halid Mahecne, Suriye ve Lübnan’dan onlarca kişinin herhangi bir suçlama olmadan, ağır koşullar altında tutulduğunu belirtiyor.

Mahecne’ye göre bazı tutuklular Ramle toplama kampının “Rakeft” veya “Aylon” olarak bilinen gizli yeraltı bölümlerinde tecrit ediliyor. Hücrelerdeki tüm hareketleri 24 saat izleniyor; hatta mahkeme duruşmalarında bile konuşmaları yasaklanıyor.

El-Ahbar, tutukluların aileleriyle de görüştü. Aileler, farklı kurumlar ve arabulucular aracılığıyla yakınlarının akıbetini öğrenmeye çalışırken umutsuz bir bekleyiş içinde.

Tutuklulardan birinin kardeşi (B.A.), “Kardeşim ve kuzenim üç ay önce Mariye’de büyükannemi ziyaret ederken tutuklandı. Motosikletle ayrıldıklarında ateş açtılar, yaraladılar ve sonra alıp götürdüler. Ne umut var, ne de ses…” dedi.

Büyükanneleri de olayı doğrulayarak, “Evden çıkar çıkmaz üzerlerine ateş açtılar, ardından organize bir güç geldi ve sebepsiz yere tutukladı,” ifadelerini kullandı.

Kızılhaç, ailenin iki yaralı tutuklunun Celile’deki Nahariya Hastanesi’ne sevk edildiğini doğruladı; ancak soruşturmanın sürdüğü gerekçesiyle başka bilgi paylaşılmadı. Aileler, “Tek isteğimiz oğullarımızın eve dönmesi veya seslerini duymamız. Bu, en temel insani hakkımız,” diyor.

Bir diğer tutuklunun babası, Kuneytra’nın Taranga kentinden 21 yaşındaki V.B.’nin 13 Haziran 2025’te bir İsrail kontrol noktasında tutuklandığını belirtiyor:

“O günden beri kendisinden hiçbir haber alamadık. Bölge muhtarı aracılığıyla ulaşmaya çalışıyoruz; o da İsrail irtibat subayıyla zaman zaman görüşüyor. Duyduğumuz tek şey, oğlumuzun hayatta olduğu ve yemek, su alabildiği. Ancak neden tutuklandığını kimse bilmiyor.”

Baba, Şam’daki Kızılhaç ve UNDOF güçleriyle defalarca temas kurduklarını ancak sonuç alamadıklarını söylüyor.

Tutuklunun ağabeyi M.L. ise 15 Haziran sabahı işgal güçlerinin evlerine baskın düzenleyip evi yağmaladıktan sonra kardeşini götürdüğünü anlatıyor:

“İsrail ordusuna göre kardeşim ‘terör operasyonlarına’ katılmış. Oysa o sadece kendi çiftliğinde çalışan bir çiftçi.”

Baskın sırasında askerlerin, “bölgedeki yaşam koşulları” ve “Heyet Tahrir eş-Şam, Hamas ve Hizbullah ile iddia edilen bağlantılar” hakkında sorular sorduğu; tüm suçlamaların asılsız gerekçelere dayandığı belirtiliyor.

Kardeşlerden biri sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Rejimin çökmesiyle birlikte burada ne İran kaldı ne de Hizbullah. İsrail, toplumu gergin tutmak ve işgali kalıcılaştırmak için bu yalanlara sarılıyor. Olan, çocuklarına babasız kalan bizlere oluyor.”

Bu ifadeler, İsrail’in Suriye’nin güneyinde yürüttüğü operasyonların yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik ve toplumsal bir kuşatma niteliği taşıdığını açıkça ortaya koyuyor.

İlgili Haberler


Makaleler

Güncel