Polisario Cephesi Londra’da temaslarda bulundu

img
Polisario Cephesi Londra’da temaslarda bulundu YDH

Batı Sahra’da onlarca yıldır süren statü çıkmazı, diplomasi trafiğini hızlandırdı. Londra’da gerçekleşen kritik temas, Fas’ın özerklik planına artan uluslararası desteğin ve buna karşı çıkan Polisario Cephesi’nin tepkisinin yeniden gündeme gelmesine yol açtı.




YDH- Batı Sahra sorununa çözüm arayışlarının hız kazandığı bir dönemde, Polisario Cephesi’nin dışişlerinden sorumlu en üst düzey yetkilisi Muhammed Yeslem Beysat, bu hafta Londra’da İngiltere Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamiş Falconer ile bir araya geldi.

Görüşme, 1 Haziran’da Birleşik Krallık ile Fas arasında yayımlanan ve İngiltere’nin Batı Sahra için Fas’ın öne sürdüğü özerklik planına destek verdiğini belirten ortak bildirinin ardından gerçekleşti.

Beisat, Polisario’nun kontrolündeki Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’nin (SDAC) dışişleri bakanı olarak beş mülteci kampı ile Batı Sahra’nın yaklaşık yüzde 20’sini yönetiyor.

SDAC, Afrika Birliği üyesi ve 40’tan fazla ülke tarafından tanınıyor ancak İngiltere tarafından tanınmıyor.

Birleşmiş Milletler, Batı Sahra’yı “kendi kendini yönetemeyen toprak” statüsünde değerlendiriyor.

Bölgenin yüzde 80’i Fas’ın kontrolünde ve Rabat yönetimi burayı egemen toprağı olarak görüyor.

Geri kalan kısmı ise 1975’te İspanya’nın çekilmesinden bu yana bağımsızlık mücadelesi yürüten, Cezayir destekli Polisario Cephesi’nin elinde.

1991’deki ateşkesten bu yana taraflar arasındaki çatışma büyük ölçüde donmuş durumda.

BM gözetiminde yapılması planlanan bağımsızlık referandumu ise hiç gerçekleşmedi.

Bu süreçte Fas, bölgedeki varlığını güçlendirdi ve 2007’de özerklik önerisini sunarak uluslararası destek arayışına girdi.

Rabat’ın egemenlik iddiası BM tarafından tanınmazken, ABD 2020’de İsrail ile diplomatik ilişkiler karşılığında bu iddiayı kabul etti.

2024’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, özerklik planını “adil ve kalıcı çözümün tek temeli” olarak niteledi.

İspanya, İngiltere ve Portekiz de planı “en ciddi” veya “en inandırıcı” çözüm olarak tanımladı ancak Fas egemenliğini tanımaktan kaçındı.

Beisat, Middle East Eye’a yaptığı açıklamada, İngiltere-Fas ortak bildirisini “çelişkili” bulduğunu söyledi:

“Önemli olan, bildiride kendi kaderini tayin ilkesine yer vermeleriydi. Hayal kırıklığımız ise Fas’ın özerklik planını övmeleriydi; bu, kendi kaderini tayin ilkesine aykırı. Fas’ın önerisi 17 yıllık. Buzdolabından bozulmuş bir ürünü çıkarıp taze ve sağlıklı diye sunmak mümkün değil.”

Beisat, görüşmede İngiltere ile “uluslararası hukuka dayalı bir çözüm” için çalışmaya hazır olduklarını ilettiğini, Bakan Falconer’ın da kendi kaderini tayin hakkının “Birleşik Krallık için çok önemli bir ilke” olduğunu vurguladığını aktardı.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı, görüşmeye ilişkin yorum yapmayı reddetti.

Uluslararası Kriz Grubu’ndan Riccardo Fabiani, Fransa’nın pozisyon değişikliği ve ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından özerklik planı lehine “güçlü bir momentum” oluştuğunu belirterek, Fas’ın tüm muhataplarını bu yönde daha olumlu dil kullanmaya zorladığını söyledi.

Fabiani’ye göre, İngiltere bu süreçte “dengeli” bir duruş sergiliyor:

“İngiltere, Fas’a destek verirken hâlâ kendi kaderini tayin ve BM sürecinden bahsediyor. Bu, tüm taraflarla konuşabilen az sayıdaki ülkeden biri olarak Londra’ya yapıcı bir rol oynama fırsatı sunuyor. Özellikle Fransa’nın bu konudaki taraflı duruşu düşünüldüğünde, İngiltere’nin kolaylaştırıcı rolü önem kazanabilir.”