Hizbullah cephesinden ABD önerilerine ret: 'Silahlarımıza dokunulmayacak'

img
Hizbullah cephesinden ABD önerilerine ret: 'Silahlarımıza dokunulmayacak' YDH

Lübnan'da Hizbullah'a yakın üst düzey siyasi kaynaklar, ABD elçisi Tom Barrack'ın sunduğu silahsızlanma ve doğrudan müzakere önerilerini reddetti.




YDH - Lübnan'da yayımlanan ed-Diyar gazetesine konuşan üst düzey bir siyasi lider, ABD Başkanı'nın Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın direniş güçlerinin silahsızlandırılmasına ilişkin değişken açıklamalarını değerlendirdi.

Siyasi kaynak, Barrack'ın silahların belirli bir takvim içinde teslim edilmesinden, son günlerde "silahsızlanmanın zorunlu olmadığı, asıl amacın kullanımın engellenmesi olduğu" yönündeki söylem değişikliğine dikkat çekti.

ABD'li yetkilinin, Lübnan ile İsrail arasında ateşkes denetleme komitesi çerçevesi dışında doğrudan bir diyalog sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladığı belirtildi.

Hava üstünlüğüne karşı kara direnci

Direniş güçlerinin zorlu bir savaşta dünyaya karşı durduğunu belirten yetkili, sahadaki denklemin "düşmanın kazanmadığı ve direnişin yenilmediği" bir noktada sabitlendiğini ifade etti.

Çatışmaların İsrail'in hedeflerine ulaşamadan ateşkesle sonuçlandığını savunan kaynak, "Hava üstünlüğü onlardaydı ancak karadaki direnç ve üstünlük direniş güçlerinindi" diye konuştu.

Bölgedeki jeopolitik gelişmelere de değinen siyasi lider, Suriye'nin düşüşünün İsrail'i daha fazla ileri gitmeye teşvik ettiğini ancak bu durumun sahadaki temel denklemi değiştirmediğini vurguladı.

Güneyde ilk temasta çatışma uyarısı

ABD elçileri Tom Barrack ve Morgan Ortagus'un Lübnan'a, ülke içindeki silahların teslim edilmesini içeren net bir belgeyle geldikleri bildirildi.

Hizbullah'ın bu talebe karşı tavrının kesin olduğu belirtilirken, İsrail'in günlük saldırı ve ihlallerle savaşta elde edemediği kazanımları sağlamaya çalıştığı, bu nedenle çatışmaların durdurulması anlaşmasının ötesine geçilmeyeceği kaydedildi.

Barrack'ın saldırıların durmasını anlaşmanın 120 gün içinde uygulanmasına bağlayan belgesine tepki gösteren yetkili, "Bu belge bizi ilgilendirmiyor, bizim için yok hükmündedir ve kabul edilemez bir anlaşmaya zemin hazırlamaktadır" dedi.

Örgüt üzerinde büyük bir baskı kurulduğunu ancak kararın net olduğunu belirten kaynak, "Geriye dönüş yok. Güneydeki ilk temasta çatışmaya gitmeye hazırız. Silahlara dokunulmayacak; bu silahlar Lübnan'ı savunmak içindir ve hiçbir tehdit ya da baskı pozisyonumuzu değiştiremeyecektir" ifadelerini kullandı.

İsrail'in rahat görünmesine rağmen ABD'nin kararı olmadan Lübnan'da veya Gazze'de bir savaşa giremeyeceğini savunan yetkili, Lübnan'ın ateşkes sağlanmadan neden taviz verdiği sorusunu gündeme getirdi.

Mevcut durumu eleştiren siyasi lider, "Kabiliyetini yitirmiş bir otorite ile karşı karşıyayız. Bunun bir kısmı işbirlikçi, ulusal çıkarları korumak yerine acizliğini sergiliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Hizbullah'ın zamana ihtiyacı olduğunu belirten kaynak, sürecin son derece hassas olduğunu ve düşmanın zayıf olmadığını kabul ettiklerini dile getirdi.

ABD'nin İsrail olmadan büyük maliyetler ödemeden etkili bir savaş yürütemeyeceği, bu nedenle İsrail baskısına güvendiği ve Lübnan yönetimindeki bazı çevrelerin de buna bilerek ya da bilmeyerek yardım ettiği öne sürüldü.

13. madde ve sınır hattındaki taahhütler

Kendilerinden zaten bağlı oldukları bir beyanın talep edildiğini belirten yetkili, sınırların belirlenmesi, esirlerin serbest bırakılması, saldırıların durdurulması ve ateşkese uyulmasını içeren 13. maddeye onay verdiklerini hatırlattı.

Doğrudan siyasi müzakerelerin ise tamamen reddedildiği vurgulandı. Direnişin rolünün savunma olduğunu yineleyen kaynak, herhangi bir saldırı durumunda ordunun ve halkın yanında yer alacaklarını ifade etti.

Silahların "tek elde toplanması" tartışmalarına da değinen yetkili, "Silah savunma amaçlıdır ve kullanım kararı özel bir karar değil, Lübnan'a yönelik tehdidin varlığına bağlıdır" diye konuştu.

En kötü senaryoya hazırlık

Savaş ihtimalinin tamamen ortadan kalktığı yönündeki görüşlerin doğru olmadığını belirten siyasi kaynak, savaşın bir kader olmadığını ancak yarın çıkacakmış gibi hazırlık yaptıklarını söyledi.

Kendilerine herhangi bir garanti iletilmediğini, bu nedenle ateşkese tam sadık kalmakla birlikte planlarını en kötü senaryoya göre yaptıklarını ifade eden yetkili, "Sahte bir güven ya da korku istemiyoruz, söylemimiz nesnel olacak. Her varoluşsal tehdit bir mezhebe değil, Lübnan'a yönelik bir tehdittir" dedi.

Mısır ve Fransa'nın yürüttüğü diplomatik hareketliliğin askeri gerilimi düşürmeye katkı sağladığına işaret eden kaynak, bu çabaların direnişin sabitlerini veya dayatılması halinde gelecek çatışmanın seyrini değiştirmeyeceğini sözlerine ekledi.

İlgili Haberler