Eski bir CIA analisti olan yazar, Counter Punch'ta yayınlanan makalesinde savaş suçlusu Netanyahu'yu ve yalandan müteşekkil 76 yıllık rejimin ABD başkanları üzerindeki zorbalığını işliyor.
YDH- Counter Punch'ta ''Biden Team Ignores Israel’s History of Deceit and Deception'' başlığıyla yayınlanan makalenin yazarı, eski CIA analisti Melvin Goodman, İsrail'e sınırsız imkan sağlayan Amerikan yönetiminin soykırımdaki suç ortaklığını, Netanyahu'nun sistematik bir yalancı olmasının ona politikada kazandırdıklarını açıklıyor.
Soru: İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun yalan söylediğini nereden anlarsınız?
Cevap: Dudaklarının kıpırdamasından.
İsrail'in aldatmacalarla yazılmış 76 yıllık bir tarihi var. İsraillilerin İsrail'in Bağımsızlık Savaşı sırasında yüz binlerce Filistinlinin evlerinden sürülmesine neden olmalarını inkar etmeleri ile başladı bu tarih. Arap dünyası bu sürgünü "Nakba" (felaket) olarak adlandırırken, İsrail bunu boyuna inkar etti. Holokost'u inkar edenlerin yaptığı ne ise İsraillilerin de yaptığı odur.
Ana akım medya İsrail'in davasını savunacağım diye iki büklüm oldu. Yıllar boyunca İsrail'in aldatma ve kandırma tarihi hakkında hiçbir şey söylemeyen ana akım medyanın bir organı olan Washington Post gazetesi, geçen hafta "İsrail ABD'nin istihbarat sınırlamalarına uyma onurunu taşıyor" şeklinde tuhaf bir manşet geçti. Manşete, aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu yaklaşık üç yüz Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan dört İsrailli rehinenin kurtarılmasında ABD istihbaratının oynadığı kritik rolü vurgulayan önemli bir haber eşlik ediyordu. Hakikatte, Nuseyrat Katliamı, savaş zamanlarında orantılılık ilkesini açıkça ihlal eden bir savaş suçudur.
Post'un makalesi, 7 Ekim'de savaşın başlamasından bu yana İsrail'in savunuculuğunu yapan Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın, ABD'nin "İsrail'e yoğun bir imkan, kapasite ve teknik ihtisas yelpazesi sağladığını" ve istihbarat sağlamanın "başka bir şeye bağlı ya da koşullu olmadığını" açıkladığını aktararak devam etti. Sınırlandırılmadan. Hiçbir şeyi esirgemeden. Her türlü imkanı, her türlü aracı, her türlü kapasiteyi sağlıyoruz.'' Bu ifadeler İsrail'in Filistinli sivillere yönelik acımasız ve vicdansız saldırılarında suç ortaklığımızı ortaya koyuyor.
Aynı zamanda, ABD'li yetkililer samimiyetsiz bir şekilde İsrail'in hava saldırıları da dahil olmak üzere herhangi bir askeri operasyonda Gazze'yi hedef almak için ABD istihbaratını kullanmasının yasak olduğunu söylüyor. ABD istihbarat camiasındaki hukukçular tarafından incelenen uzun süredir devam eden resmi düzenlemelerin yanı sıra 7 Ekim saldırılarının ardından Beyaz Saray'dan gelen direktifler olduğunu iddia ediyorlar.
Hem ABD'nin Vietnam, Irak ve Afganistan'daki savaşlarıyla ilgili olarak ABD istihbarat camiasının uzun yıllara dayanan yalan ve aldatma sicili hem de İsrail'in 1956, 1967, 1973 ve 1982'deki savaşlarıyla ilgili olarak yıllar boyunca söylediği yalanlar nedeniyle bu durum fena halde samimiyetsizdir.
CounterPunch için yazdığım makalelerde ve çeşitli kitap ve makalelerimde ABD ve İsrail'in yalanları hakkında kapsamlı yazılar yazdım. Gelecek makalelerde de bu yalanlara tekrar döneceğim.
ABD istihbaratı tarafından söylenip duran ''İsrail'in ABD istihbaratını yasaklanmış amaçlar için kullanmama konusunda 'şerefli' olduğu'' fikri gülünçtür. İsrailliler belirli silahların kullanımı ve ABD silah teknolojisinin üçüncü ülkelere tedariki konusunda ABD ile yapılan anlaşmaları düzenli olarak ihlal ediyor. ABD'nin herhangi bir üçüncü ülkeye verdiği istihbaratın sivil kayıplara yol açması halinde Ulusal İstihbarat Direktörünün Kongre'yi bilgilendirmesini gerektiren bir yasa vardır ancak bu yasaya sadece ihlal edildiği durumlarda uyulmaktadır. İsrail'e yönelik ABD gözetimi neredeyse hiç yoktur.
İsrail'in aldatma örüntüsü özellikle önemli çünkü Başbakan Benyamin Netanyahu şu anda Biden yönetimini utandırmak ve Gazze savaşının yanı sıra ABD seçimleri konusunda Amerikan kamuoyunu bölmek için yeni bir yalan suçlama turuna girişmiştir.
En azından Biden yönetimi Netanyahu'nun bu çirkin suçlamasına, Netanyahu'nun "gösterisine" karşılık olarak ABD-İsrail Stratejik Danışma Grubu'nun İran politikasına ilişkin önemli bir toplantısını iptal ederek yanıt verdi.
Buna rağmen Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan İsrailli mevkidaşı Tzachi Hanegbi ile görüşmesini iptal etmedi ya da ertelemedi ve ABD'nin İsrail Büyükelçisi Jack Lew, Netanyahu'ya silah temininde herhangi bir gecikme olmadığını vurgulayarak aşırıya kaçtı. Ayrıca, savaşın başlarında İsrail'e gelen ve "karşınıza sadece ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak çıkıyorum" diyen Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Netanyahu'ya ABD silahlarının "normalde hareket ettiği gibi hareket ettiği" konusunda güvence verdi. Bunun tek istisnası, binlerce kadın ve çocuğun ölümüne neden olan ve İsrail'e asla verilmemesi gereken 2 bin kiloluk bombaların bekletilmesiydi.
Netanyahu'nun açıklamalarına ilişkin bu karışık sinyaller, Biden'ın bir milyondan fazla mültecinin tehdit altında olduğu Refah'taki İsrail saldırısını hafifletmek için ilan ettiği sözde "kırmızı çizgiyi" anımsattı. İsrail Savunma Kuvvetleri 6 Mayıs'ta Refah'a saldırmış ve Biden 8 Mayıs'ta silahları geri çekme tehdidinde bulunmuştu. Ancak ABD'nin silah sevkiyatında herhangi bir kesinti olmadı ve Refah'ta son altı hafta içinde yaşananların sonuçları yıkıcı oldu. Saldırı hala devam ediyor, ancak ulusal güvenlik danışmanı Sullivan "kırmızı çizginin" aşılmadığını açıkladı.
ABD Kongresi'nin Temmuz ayında Netanyahu'ya kırmızı halı sermesi, Netanyahu'nun Amerikan kamuoyunu ve kongre görüşünü manipüle etme geçmişi göz önüne alındığında özellikle gülünçtür. Obama yönetimini utandırmak ve İran nükleer anlaşmasının tamamlanmasını engellemek için 2015 yılında Kongre'de yaptığı konuşmayı unuttuk mu? Bu vesileyle, kongre daveti utanç vericidir zira Benyamin Netanyahu, yaptığı politikalarla masum sivilleri öldüren ve aç bırakan bir savaş suçlusudur.
Netanyahu, arkasında Yahudi lobisinin gücü olduğu ve Demokrat başkanlar Yahudi oylarını ve Yahudilerin Demokratlar adına topladıkları fonları kızdırmaktan korktukları için Demokrat yönetimleri manipüle edebileceğini özellikle vurguladı.
Yıllar boyunca Amerikan başkanlarına, başkan yardımcılarına ve dışişleri bakanlarına hakaret etti ve ABD ile müzakerelerde üstünlüğün kendisinde olduğunu göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmadı. Netanyahu ABD ile her zaman sert oynadı, aynısını şimdi ABD de yapsın.
Çeviri: YDH