Gazze söz konusu olduğunda retoriksel kaymaların önemli olmadığını vurgulayan yazı, Harris'in pozisyonundaki belirsizlik ile politikaları tarihsel olarak İsrail'i destekleyen Trump'ın olası dönüşüne ilişkin seçmen endişelerini ele aldı.
YDH- The Cradle'da yayımlanan Staša Salacanin imzalı makale, ABD'nin İsrail ve Filistin'le ilgili dış politikasını çevreleyen karmaşık siyasi manzarayı, özellikle de seçmenlerin Biden yönetimindeki statükoyu sürdürmekle Trump'ın daha agresif duruşuna geri dönme riskini almak arasında bir ikilemle karşı karşıya kaldığı yaklaşan seçimler bağlamında vurguluyor.
Tarihsel olarak, dış politika ABD seçimlerinde nadiren önemli bir rol oynamıştır; ancak Gazze'de devam eden çatışma, özellikle her bir oyun önemli olduğu yakın çekişmeli bir seçimde, seçmen tercihlerini potansiyel olarak etkileyebilir. Kendini Siyonist ilan eden Başkan Joe Biden'ın İsrail'e verdiği sarsılmaz destek, popülaritesinin azalmasına katkıda bulunarak Demokrat Parti'nin ilerici ve ılımlı kanatları arasındaki uçurumu genişletti.
Bu durumun sonucu, gençler, Arap ve Müslüman topluluklar ve çok sayıda ilerici gibi hayati seçmen gruplarının yabancılaşması olmuştur. Dahası, genç ve sol eğilimli Yahudi seçmenlerin önemli bir kısmı artık İsrail'e verilen tereddütsüz desteği kesin bir sadakat ölçütü olarak görmemektedir.
Demokrat Parti bu tehlikeli durumun farkında olsa da adayı Kamala Harris'in hayal kırıklığına uğramış seçmenlerin güvenini yeniden kazanıp kazanamayacağı ve Gazze politikasına yeni bir bakış açısı getirip getiremeyeceği konusunda şüpheler var.
Harris'ten beklenen nedir?
Harris'in son açıklamaları medya kuruluşlarının dikkatini çekti ve Biden'ın sarsılmaz İsrail yanlısı tutumundan olası bir sapmayı ve onu yönetim içinde tonu değişen daha şefkatli bir ses olarak konumlandırmayı akıllara getirdi. Harris kısa süre önce Filistinlilerin çektiği acılara “sessiz kalmayacağını” ifade etti ki bu da Biden'ın söylemiyle tezat oluşturuyor.
Ancak ilerici ve Filistin yanlısı pek çok kişi sadece bir ton değişikliğinden daha fazlasını talep ediyor; bu seçmenler ABD'nin işgal devletine verdiği koşulsuz askeri destekten somut bir şekilde uzaklaşılmasını istiyor.
Gazze'de bir soykırım yaşanırken, Harris'in İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Kongre'de yapacağı konuşmaya katılmama kararı gibi sembolik jestler bu oyları almak için artık yeterli değil.
Chicago Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı İnsani Gelişim alanında Yardımcı Doçent olan Dr. Eman Abdülhadi, The Cradle'a yaptığı açıklamada Harris'in şu ana kadar Gazze konusunda herhangi bir politika taahhüdünde bulunmadığına dikkat çekti:
''Sözlü olarak İsrail'in güvenliğine bağlılığını yineledi ve bir kampanya sözcüsü, Harris'in silah ambargosunu düşünmeyeceğini söyledi. Esasen, sadece ton değişti, politika değil... Harris'in empatisi yeterli değil.''
Birçok kişi Harris'in eski başkan Barack Obama'nın Aralık 2016'da İsrail'in yasadışı yerleşimlerini kınayan BM kararında çekimser kalmasına nasıl karşı çıktığını ve Boykot, El Koyma ve Yaptırım (BDS) hareketine nasıl karşı çıktığını (her ne kadar resmi olarak anti-BDS yasasını desteklememiş olsa da) hatırlıyor.
Bu eleştirilere rağmen, San Francisco Hastings Hukuk Fakültesi'nde hukuk profesörü olan George Bisharat, Harris'in seçimi kazanmadığı sürece Biden'ın Gazze politikalarından önemli ölçüde farklılaşacağını öngörmüyor.
Bisharat, Harris'in görev süresinin sonuna kadar Biden'ın otoritesini sarsma ihtimalinin düşük olduğuna inanıyor. Bisharat ayrıca, seçimlerin kıl payı farklarla sonuçlanacağı kesin gibi göründüğünden, Harris'in zafer şansını azaltacak her türlü eylemden kaçınacağını düşünüyor. The Cradle'a şunları söylüyor:
''Muhtemelen Donald Trump'ın İsrail yanlısı desteğinden, özellikle de kampanyasına yapılacak büyük bağışlardan, Michigan'da ve diğer eyaletlerde önemli bir politika değişikliğiyle oy kazanma avantajından daha fazla korkuyor.''
Mary Washington Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doçent Dr. Ranjit Singh, “Harris-Walz kampanyası, seçimi kazanmak için desteğine ihtiyaç duydukları çeşitli gruplar arasında konunun belirginliğini izlemek için olağanüstü enerji harcayacak ve bu nedenle çoğu Demokrat için Gazze bir anlaşma kırıcı olmayacaktır” diyor.
Harris'in İsrail politikalarına karşı daha sert bir tutum takınmasını isteyen Amerikalılar için ise zorluk, konuyu mümkün olduğunca ön plana çıkarmak olacaktır. The Cradle'a konuşan Dr. Singh, Filistin yanlısı grupların kampanya etkinliklerini ve hatta ulusal kongreyi aksatabileceğini öngörüyor:
''Şu anda bunu yapmamaları için çok az nedenleri var ve bu nedenle Harris kampanyası önümüzdeki günlerde bunun önüne geçemezse kaos yaşanabilir.''
Bu ileri görüşlü bir gözlem: binlerce savaş karşıtı protestocu bu hafta Chicago kongresinde toplanarak Harris'ten ABD'nin İsrail'e silah transferini yasaklamasını talep etti ya da oylarını kaybedeceklerini söylediler.
''Ben konuşuyorum''
Harris bugüne kadar bu tür kargaşaların sadece Trump'ın seçilmesine yardımcı olduğunu savundu. Geçen hafta Detroit'te düzenlenen mitingde de - oldukça küçümseyici de olsa - bu argümanı bir kez daha dile getirdi. Singh'e göre Harris'in mantığı “tartışılamaz ama zayıf ve sönük bir argüman”. Zamanı hızla tükenmekte olan Harris'in kampanyasını desteklemek için negatif değil pozitif bir argüman ortaya koyması gerekiyor.
İsrail yanlısı sert Pennsylvania Valisi Josh Shapiro yerine Minnesota Valisi Tim Walz'u aday adayı olarak seçmesi, hayal kırıklığına uğramış seçmenleri geri kazanmak için stratejik bir hamle olabilir. Walz, daha önce İsrail ordusunda görev yapmış olan ve güçlü Filistin karşıtı görüşlere sahip Shapiro ile keskin bir tezat oluşturmaktadır.
Ayrıca, ABD'de ırkçılığa maruz kalmış beyaz olmayan bir kadın olarak Harris'in Filistinli sivillere yönelik merhamet ifadeleri, adaletsizlik konusundaki kişisel anlayışını yansıtıyor olabilir. Bisharat, bu kişisel bağın, keskin siyasi içgüdüleriyle birleştiğinde, Harris'in ABD'de, özellikle de genç seçmenler arasında değişen duygulara uyum sağladığını gösterdiğine inanıyor. Bisharat, The Cradle'a Harris'in kazanması halinde “Demokrat Parti'nin Gazze soykırımını desteklemesinden tiksinen yeni nesli görmezden gelemeyeceğini” hatırlatıyor.
Çoğu Demokrat'ın oy verme davranışını sadece Gazze meselesine dayandırması pek olası olmasa da Singh, Harris'in savaşı sona erdirmek için makul bir dizi öneri sunması ve en azından silahlar sustuktan sonra ne olması gerektiğini önermesi ve hatta İsrailli yetkilileri yaptıklarından en azından asgari düzeyde sorumlu tutması gerektiğini iddia ediyor.
Güçlü İsrail lobisi
The Cradle'a konuşan Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Profesör Joshua Landis, her iki siyasi partinin de İsrail'e desteğin ve “İsrail yanlısı Amerikalıların seçimlere katkıda bulunduğu paranın vazgeçilmez olduğuna” karar verdiğini gözlemliyor.
“Adayların İsrail'e sırt çevirmesi beklenemez” diyen Landis'in bu görüşü, The Cradle'a ‘Amerikan siyasi sistemi hala İsrail Lobisi'nin elinde’ diyen Profesör Jeffrey Sachs tarafından da destekleniyor.
Sachs, “ABD'deki her iki büyük partinin de şu anda İsrail'in cinayetlerinin arkasında durduğunu ve en azından şimdilik suç ortağı olduğunu” savunuyor.
Bu tereddütsüz desteğin sadece ABD ve Filistin için değil, aynı zamanda İsrail'in kendisi için de felakete yol açtığı konusunda uyarıyor; zira kontrol edilmeyen zulüm ve aşırılık İsrail toplumunu ve “meşruiyetini” parçalamakla tehdit ediyor.
Harris, Biden'a göre bazı iyileştirmeler sunsa da, Riyad'daki Kral Faysal Araştırma ve İslami Çalışmalar Merkezi'nde kıdemli araştırmacı olan Dr. Joseph A. Kéchichian, Harris'in öncelikli odak noktasının ABD'nin küresel itibarını yeniden tesis etmek olması gerektiğine inanıyor.
Sadece bir avuç ülkenin hala Washington ile aynı çizgide olduğunu ve ABD'nin zedelenen imajını önemsiyorsa uluslararası toplumun endişelerine “kulak vermesi” gerektiğini vurguluyor.
'Trump bir joker'
Harris, Biden'ın yıkıcı politikalarından ayrışmak için Gazze konusunda bir miktar belirsizlik sürdürürken, Kasım seçimlerinden sonra bu politikalara geri dönmek için hareket alanı bırakıyor. Bazı seçmenler için Filistinlilerin hakları konusundaki bu kararsız tutum, Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesine tercih edilebilir.
Eski ABD başkanı İsrail'in “işi bitirmesi” ve “zafere” ulaşması gerektiğine inandığını defalarca açıkça ifade etti.
Abdülhadi'ye göre, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar İsrail konusunda neredeyse aynı politikaya sahip olsalar da, Trump bir joker ve sözleri ciddiye alınmalı.
Kéchichian, Trump'ın ilk döneminde İsrail'in çıkarlarına iyi hizmet ettiğini hatırlatıyor: ABD Büyükelçiliğini tartışmalı bir şekilde Tel Aviv'den Kudüs'e taşıdı, İsrail'e gelişmiş silahlar sağladı ve Batı Asya'yı Normalleşme ve Direniş Eksenleri olarak daha da kutuplaştıran Abraham Anlaşmalarının mühendisliğini yaptı.
Kamuoyu yoklamaları yaklaşan seçimlerin Michigan, Arizona ve Wisconsin gibi kilit eyaletlerde belirleneceğini gösterirken, İsrail yanlısı grupların Trump'ın zaferini güvence altına almak için önemli kaynaklar aktarması şaşırtıcı olmayacaktır.
Trump'ın geri dönüşünün aktivistlere karşı yasal zorluklar ve muhalif sesleri dışlamak için tasarlanmış sosyal medya saldırıları da dahil olmak üzere daha sert önlemlere yol açabileceğine dair endişeler de var.
James Madison Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Bernd Kaussler, Trump'ın Netanyahu'yu ya da başka bir Likud liderini serbest bırakacağına, potansiyel olarak Gazze'nin İsrailli yerleşimciler tarafından yeniden iskân edilmesine izin vereceğine ve Filistinlilere karşı daha fazla zulme yeşil ışık yakacağına şüphe olmadığını düşünüyor.
Yine de Trump, art arda gelen ABD başkanları arasında sadece bir savaş başlatmakla kalmayıp, Washington'daki güvenlik kurumlarının iradesine karşı gelerek ABD askeri birliklerini ve üslerini Batı Asya'dan çekmeye çalışan ilk ABD başkanı olma özelliğini de koruyor.
Profesör Bisharat, Trump'ın İsrail'in askeri eylemlerine Biden'dan daha fazla sınırlama getirmeyebileceğini, ancak Trump'ın bölgesel bir savaşı ateşlemeye Biden'dan daha fazla hevesli olduğunu da düşünmediğini belirtiyor: “Farklı nedenlerle ve farklı mantıkları takip ederek, Trump ve Biden'ın politikaları bir şekilde benzer noktalara gelebilir.”
Bu durum, soykırım ve apartheid yanlısı olarak gördükleri İsrail yanlısı tutumunu değiştirmeyen bir Demokrat Parti'yi ödüllendirmek istemeyen, ancak gelecekte daha köklü değişiklikler için fırsatları koruma ihtiyacının da farkında olan eyaletlerdeki kararsız seçmenler için bir ikilem yaratıyor.
Çeviri: YDH