Suriye’de iktidara taşınan HTŞ’nin, Golan Tepeleri’nin 3'te biri, Lübnan topraklarının kuzeyi ve Fırat’tan İsrail’e su aktarımı gibi tartışmalı şartlar karşılığında İsrail’le normalleşmeye hazır olduğu öne sürülüyor.

YDH- Suriye'de yönetime getirilen Heyet Tahrir eş-Şam örgütünün, İsrail ile muhtemel bir barış anlaşması karşılığında, Golan Tepeleri’nin en az üçte birine razı olduklarını dile getirdikleri açıklamalarının gölgesinde, İsrail merkezli i24NEWS’e konuşan ve örgüt lideri Colani'ye yakın bir kaynak, HTŞ ile Tel Aviv arasında değerlendirilen barış, işbirliği ve normalleşme için masada iki temel senaryo bulunduğunu aktardı.
HTŞ'li kaynağın ABD himayesinde oluşturabildiği birinci senaryoya göre, İsrail, Golan Tepeleri’nin stratejik bölgelerini kontrolünde tutacak; kalan toprakların üçte biri HTŞ'ye devredilecek. Bir diğer üçte birlik kısım ise 25 yıllığına Suriye’ye kiralanacak.
Bu seçenekte İsrail, Golan Tepeleri’nin üçte ikisini elinde tutmaya devam edecek; kalan üçte birlik bölge HTŞ'ye bırakılacak. Söz konusu alanlar üzerinde kiralama opsiyonu da gündeme gelebilecek. Ayrıca bu senaryoya göre, Lübnan-Suriye sınırına yakın Trablus başta olmak üzere ülkenin kuzeyindeki bazı Lübnan topraklarının ve Bekaa Vadisi’nin de HTŞ'ye devri gündemde.
HTŞ'nin Lübnan toprakları üzerine İsrail'le pazarlık yapması gülünç bulundu.
Kaynağın aktardığına göre HTŞ, Trablus’un da dahil olduğu beş bölgenin, Fransız Mandası döneminde Lübnan devleti kurulurken Suriye’den koparıldığını öne sürüyor ve bu nedenle bu toprakların yeniden Suriye'ye geçmesi gerektiğini savunuyor. Ancak şu anki Lübnan topraklarının İsrail'le ne ilgisi olduğunu ve Lübnan topraklarını neden İsrail'den talep ettiğini açıklayamıyor.
Aynı çerçevede, Türkiye, Suriye ve İsrail’i kapsayan bölgesel bir su anlaşması kapsamında, Fırat Nehri’nden İsrail’e su taşınmasına imkân tanıyacak bir boru hattı kurulması seçeneği de teklif paketine dahil ediliyor.
Kaynak, örgüt lideri Colani'nin “İsrail'e benzeri görülmemiş bir açıklık” sergilediğini ve İsrail’le güney Suriye’de güvenlik ve askeri koordinasyon için doğrudan iletişim kanalları açtığını belirtti.
Öte yandan, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar pazartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail’in Suriye ve Lübnan’la ilişkileri normalleştirme arayışında olduğunu, ancak İsrail’in güvenlik önceliklerinin mutlaka dikkate alınacağını vurguladı. Bu açıklama, 8 Aralık'ın ardından İsrail’in yeni Suriye rejimine dair ilk resmi değerlendirmesi niteliğini taşıyor.
HTŞ ise, İsrail’le perde arkasında temaslarını sürdürürken, iç kamuoyunu oyalamak adına, yalnızca 2011 sonrası Suriye iç savaşında ele geçirilen bölgelerden çekilmenin asla yeterli olmayacağı propagandasını dillendirmeye devam ediyor. Aynı kaynak, “Colani bu konuda göstermelik adımlar atmazsa, halk desteğini kaybetmemek için ciddi bir iç direniş riskiyle karşılaşabilir” uyarısında bulundu.
Amerikan yaptırımlarının kaldırılmasına da değinen kaynak, bu konunun İsrail’le barış sürecinde bir “ödül” ya da “ödeme” olarak değerlendirilemeyeceğini iddia ederek, “Yaptırımların kaldırılması ayrı bir meseledir” ifadesini kullandı. HTŞ'li kaynak süreci sıradanlaştırmaya çalışsa da, çok sayıda bölge uzmanı, bu adımın açıkça İsrail’le uzlaşmanın bir tür siyasi ve ekonomik ödülü olduğu konusunda hemfikir.
Uzmanlara göre, bu ödül, HTŞ’nin Filistin direnişinin başlıca destekçileri olan İran ve Hizbullah’a karşı jeopolitik bir denge unsuru olarak araçsallaştırılması çerçevesinde sunuluyor.
Daha fazlasını okuyun: İsrail: Colani düşündüğümüzden daha olumlu çıktı
Daha fazlasını okuyun: HTŞ: Golan'ın 3'te birine razıyız
Daha fazlasını okuyun: HTŞ, İsrail ile Hizbullah’a karşı ortaklık kuruyor
Daha fazlasını okuyun: Barrack: Colani ile ortak menfaatlerimiz var, onu korumalıyız
Daha fazlasını okuyun: ABD, Suriye’yi “kötü niyetli devletler” listesinden çıkardı
Daha fazlasını okuyun: Birleşik Krallık’tan HTŞ’nin 'kararlılığına' övgü