Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Lübnan’ın içinde bulunduğu kritik durumu, direnişin tarihî rolünü ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi. Genel Sekreter, teslimiyetin hiçbir kazanç getirmeyeceğini vurgularken, direnişin Lübnan için bir istikrar kaynağı olduğunu ifade etti.

YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, şehit komutan Hac Ali Karaki (Ebu’l-Fazl Karaki) için düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, Lübnan'ın karşı karşıya olduğu tehditleri ve bu tehditler karşısında direnişin konumunu değerlendirdi.
Direnişin tarihî önemi ve şehit Karaki’nin rolü
Şehit lider Hac Ali Karaki’nin Hizbullah Cihat Konseyi’nde Genel Sekreter yardımcısı olduğunu hatırlatan Şeyh Naim Kasım, onun hayatının ve direnişteki rolünün bilinmeyi ve takdiri hak eden bir mücadele tarihi olduğunu söyledi.
Şehit Karaki’nin, şehit İmad Muğniye ile birlikte Ahmed Kesir’in şehadet operasyonunu planlayan ekipte yer aldığını ve 2000 yılından 2006 savaşına kadar birçok kritik harekatta görev aldığını anlattı.
Şeyh Naim Kasım, Karaki’nin 2006’dan sonra “Seyyid-üş-Şüheda Karargahı”nın başkanlığını üstlendiğini, 2008’den itibaren ise Hizbullah Cihat Konseyi’nde Seyyid Hasan Nasrullah’ın yardımcısı olarak görev yaptığını ve Suriye’de tekfircilere karşı mücadelede aktif rol oynadığını vurguladı.
Direnişin kazanımları: 42 yıl, 17 yıl ve “Uli'l-Bas”
Şeyh Naim Kasım, direnişin 42 yıllık tarihine ve özellikle 17 yıldır İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını engelleme başarısına dikkat çekti.
“İşgalin yerini kurtuluş aldı” diyen Genel Sekreter, İsrail’in Güney Lübnan’daki yerleşim projelerinin engellenmesini ve direnişin Lübnan için istikrar kaynağı haline gelişini vurguladı.
Direnişin en büyük başarısını, Temmuz 2006’daki İsrail saldırılarının hedeflerine ulaşmasının engellenmesi ve Lübnan’ın işgalden kurtarılması olarak tanımlayan Şeyh Naim Kasım, “Uli'l-Bas” savaşında direnişin Beyrut’a ulaşmak isteyen 75 bin İsrail askerinin güney sınır hattı boyunca ilerlemesini durdurduğunu belirtti.
Ateşkes anlaşması ve İsrail’in ihlalleri
Şeyh Naim Kasım, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinde ateşkes anlaşmasını tam olarak uyguladığını, Lübnan ordusunun da mümkün olan her yere konuşlandığını söyledi.
Ancak İsrail’in bu anlaşmaya hiçbir taahhüdünü yerine getirmediğini vurgulayarak uluslararası tüm tarafların İsrail’in 3 bin 800’den fazla ihlal gerçekleştirdiğini teyit ettiğini belirtti.
ABD elçisi Amos Hochstein’in ateşkesin garantörü olduğunu hatırlatan Şeyh Naim Kasım, sekiz ay geçmesine rağmen hiçbir güvence verilmediğini ve ABD’nin fiilen anlaşmadan çekildiğini savundu.
ABD’nin yeni anlaşma girişimi ve silahsızlandırma tehdidi
Şeyh Naim Kasım, ABD’nin İsrail’in son sekiz aydaki ihlallerini aklamak üzere yeni bir anlaşma dayatmaya çalıştığını ifade etti.
Bu girişimin ilk adımının Lübnan’daki direnişin silahsızlandırılması olduğunu söyledi.
“Anlaşmayı uygulamamanın ve yeni bir anlaşmadan bahsetmenin tek gerekçesi, İsrail’e güvence vermek için silahsızlandırmadır” dedi.
ABD’nin İsrail ile savaşı koordine ettiğini, bölgedeki çatışmaları genişletmeye çalıştığını belirten Şeyh Naim Kasım, “İsrail’in güvenliği adı altında vurmadıkları köşe, açmadıkları cephe kalmadı” diye konuştu.
Lübnan’ın karşı karşıya olduğu üç büyük tehdit
Şeyh Kasım, Lübnan’ın güney sınırından doğu sınırına ve iç politikasına kadar üç temel tehdidin var olduğunu ifade etti:
1. Güneyde devam eden İsrail işgali,
2. Doğudaki IŞİD ve benzeri tekfirci yapılar,
3. İçeride ABD’nin Lübnan’a vesayet kurma ve ülkenin karar alma kapasitesini yok etme girişimleri.
Bu tehdidin, ABD ve İsrail’in “Büyük İsrail” projesi kapsamında bölgeyi parçalamak ve Lübnan’ı Suriye ile İsrail arasında bölmek amacı taşıdığını söyledi.
Şeyh Naim Kasım, Suriye’deki mezhepsel saldırılar ve Gazze’de Katolik Kilisesi dahil tüm mezheplerin hedef alındığını dile getirdi.
“Lübnan’daki tüm mezhepler tehdit altında. Karar verilirse doğudan yapılacak saldırı çok uzun sürmeyecek” diyerek uyarıda bulundu.
Direnişin gücü: Silah, inanç ve kararlılık
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, direnişin gücünün sadece silah ve askeri kapasiteye dayanmadığını, aynı zamanda inanç ve kararlılıkla beslenen bir sistem olduğunu vurguladı.
“Silahlar bu sistemin bir parçası. Çatışmaya hazırız, teslimiyeti kabul etmiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Direnişin özünün toprakları özgürleştirmek, vatanı savunmak ve Lübnan halkının geleceği üzerindeki hegemonyayı kırmak olduğunu söyleyen Şeyh Naim Kasım, silahların bırakılmasının İsrail’in yayılmasına açılan bir kapı olacağını belirtti.
“Silahlar, Lübnan’ın ayakta kalmasını sağlayan engeldir. İsrail bizden silahlarımızı alamayacak. Biz hayatta olduğumuz sürece İsrail hedeflerine ulaşamayacak” dedi.
Lübnan halkına sabırlı olmaları ve silahların korunması konusunda dikkatli olmaları çağrısında bulundu.
“Siyonist tehdidi önceliklendirelim, ardından ulusal savunma ve güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız” mesajını verdi.
Şeyh Naim Kasım, Hizbullah ile Emel Hareketi arasındaki stratejik iş birliğine dikkat çekerek aralarındaki “Şii-Şii ihtilafı” senaryolarına itibar edilmemesi gerektiğini belirtti ve Lübnan’daki “üç başkan”ın da kriz yönetimi ve ülkeyi istikrara kavuşturma kapasitesine sahip olduğunu ifade etti, dahası onlarla anlaşmazlığa girilmemesi gerektiğini vurguladı.
Şeyh Naim Kasım, ABD ve İsrail’e karşı net bir duruş sergileyerek, “Amerika tüm bu çatışmalarda bir hedefine dahi ulaşamayacak. İnancımızdan ve gücümüzden vazgeçmeyeceğiz. Çatışmaya hazırız” dedi.
Teslimiyetin hiçbir kazanç getirmeyeceğini belirten Şeyh Naim Kasım, “Karşı karşıya gelmenin maliyetli olduğunu biliyoruz ama teslimiyet hiçbir şey kazandırmaz. Bölgedeki ve dünyadaki deneyimlerden ders çıkaralım” çağrısında bulundu.
Daha fazla okuyun: Şeyh Naim Kasım'dan tarihi direniş savunması
Daha fazla okuyun: Şeyh Naim Kasım: Hizbullah toparlanıyor, iyileşiyor ve şu an savaşa hazır
Daha fazla okuyun: Şeyh Naim Kasım: Hem barışa hem de savaşa hazırız
Daha fazla okuyun: Şeyh Naim Kasım: Direniş teslim olmayacak, silahlar pazarlık konusu değil
Daha fazla okuyun: Şeyh Naim Kasım: Silah meselesi Lübnan'ın iç meselesidir