‘’İran'ın füze operasyonu, sadece askeri gücünü göstermekle kalmadı, aynı zamanda herhangi bir saldırıya hızlı, koordineli ve etkili yanıtlar verebilme kapasitesini de ortaya koydu. Operasyon, bölge genelinde geniş kapsamlı siyasi ve psikolojik bir etki yarattı ve İran'ın bölgedeki güçlü bir güç ve askeri kalkan olarak konumunu sağlamlaştırdı.’’

YDH- Press TV’de yer bulan analiz, İran'ın, bir dizi karmaşık operasyonla İsrail’in güvenlik doktrinini paramparça ettiği Gerçek Vaat-3 Operasyonu'na odaklanırken, bu operasyonun başarısının, Tahran’ın askeri kudretini küresel ölçekte tanımlayan yeni bir stratejik eşiği temsil ettiğini vurguluyor.
13 Haziran Cuma günü erken saatlerde, İsrail rejimi İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı sebepsiz bir saldırı başlattı ve bu saldırı sonucunda birçok üst düzey askeri komutan, nükleer bilim adamı ve diğer kişiler şehit oldu.
Bu eşi görülmemiş saldırı, İran silahlı kuvvetlerini Gerçek Vaat-3 Operasyonu adı verilen misilleme önlemlerini derhal başlatmaya sevk etti.
İran ile işgal altındaki Filistin toprakları arasındaki önemli coğrafi mesafe nedeniyle, kara harekâtı mümkün değildi ve tek geçerli seçenek hava saldırılarıydı.
Düşmanın korkakça saldırısından kısa bir süre sonra, İsrail hava kuvvetleriyle çatışmaya girmek, olası karşı saldırıların baskısını azaltmak ve ilk şoktan kurtulmak ve ülkenin hava savunma yeteneklerini geri kazanmak için kritik zaman kazanmak amacıyla bir dizi Şahid-136 kamikaze insansız hava aracı konuşlandırıldı.
Amaç, düşmanın hava operasyonlarını bozmak ve son derece sofistike, uygun şekilde koordine edilmiş ve hassas bir müdahale hazırlamak için zaman kazanmaktı. Aynı gece yerel saatle 23:00 civarında İran, işgal altındaki topraklara ilk füze saldırı dalgasını başlattı.
Bu saldırı dalgası, Fettah, Hayberşiken, İmad ve Kadir gibi çeşitli balistik füzeleri içeriyordu ve tüm füzeler İsrail'in stratejik askeri ve istihbarat hedeflerine nokta atışı isabetle ateşlendi.
Ana hedefler Tel Aviv şehri ve İsrail'in İslam Cumhuriyeti'ne karşı hava operasyonlarının merkezi olan Nevatim Hava Üssü dahil olmak üzere önemli İsrail hava üsleriydi.
Belgelenmiş raporlara göre, birkaç başarılı saldırı doğrulandı ve hipersonik Fettah füzeleri, hızları ve isabetlilikleri nedeniyle özellikle dikkat çekti.
Bu saldırılar sosyal medyada hızla yayıldı, İran'ın füze gücünün bir sembolü haline geldi ve İsrail'in çok övülen hava savunma sistemlerinin yetersizliğini bir kez daha ortaya koydu.
Misilleme, yoğun ve koordineli bir şekilde devam etti ve ertesi günün şafağına kadar işgal altındaki topraklara çok sayıda füze ve insansız hava aracı saldırısı düzenlendi.
Yanıt İsrail’e, mesaj dünyaya: 'İran boyun eğdirilemez'
Bu operasyon, İsrail'in keyfi saldırısına karşı kararlı bir yanıt olmakla kalmadı, aynı zamanda İran'ın bölgesel ve küresel düşmanlarına, savunma ve saldırı yeteneklerinin giderek arttığına dair açık bir mesaj verdi.
Saldırıların ardından geçen saatlerde İran silahlı kuvvetleri, düşmana verilen hasarı değerlendirdi ve saldırıların devam etmesi halinde daha ağır bir yanıt vermek için olası sonraki dalgalara hazırlanmaya başladı.
İran'ın sonraki dalgaları, rejim üzerindeki baskıyı artırmak için tasarlandı.
Yerel saatle sabah 3 civarında başlatılan ikinci dalga, Hayfa, Aşdod ve Eylat'taki liman tesisleri dahil olmak üzere yeni hedefleri vurdu.
Bu saldırılarda, Hayberşiken balistik füzeleri ve İsrail'in çok katmanlı savunma sistemlerini daha derinlemesine delebilen daha gelişmiş insansız hava araçları kullanıldı.
Şafak vakti gerçekleştirilen üçüncü dalga, Tel Aviv yakınlarındaki istihbarat karargâhı ve Nakab Çölü'ndeki askeri üsler dahil olmak üzere İsrail'in komuta ve kontrol merkezlerine odaklandı. Bu saldırılar, İsrail'in operasyonel yeteneklerini felce uğratmayı ve komuta zincirini bozmayı amaçlıyordu.
İlk raporlar, Demir Kubbe ve Davud’un Sapanı dahil olmak üzere İsrail'in füze önleyicilerinin, Fettah ve Hayberşiken gibi katı yakıtlı füzelere kıyasla daha basit bir teknolojiye dayanan sıvı yakıtlı İmad ve Kadir füzeleri başta olmak üzere İran'ın balistik füzelerini önleyemediğini gösterdi.
Bu başarısızlık, bu sistemlerin kısa ve orta menzilli tehditlere karşı tasarlanmış olmalarından ve İran'ın bu tür senaryolar için özel olarak üretilmiş balistik füzeleri için optimize edilmemiş olmalarından kaynaklanıyordu.
İlk dalga ve İsrail'in ilk füze grubunu önleyememesi üzerine, İsrail rejimi sıkı bir sansür uygulayarak işgal altındaki topraklara yapılan füze saldırılarını gösteren videoların yayınlanmasını yasakladı.
Bu hamle, kamuoyunun algısını kontrol etmek ve yerleşimciler arasında yaygın bir paniğin önlenmesi amacıyla yapıldı. Ancak, sosyal medyada dolaşan görüntüler ve videolar, özellikle Tel Aviv'de kentsel ve askeri altyapıya verilen hasarı ortaya çıkardı.
İsrail, yüksek kayıp sayısını gizledi
İsrail, kayıpların gerçek boyutunu gizlemek için kayıp ve yıkım haberlerini de bastırmaya çalıştı. Bu girişimlere rağmen, Tel Aviv'in merkezindeki İsrail borsa binasına yapılan saldırılar da dahil olmak üzere, bağımsız kaynaklardan gelen resmi olmayan raporlar ve görüntüler, hasarın ciddiyetini vurguladı.
New York Times'ın yayınladığı bir haber, İsrail'in Arrow 3 füze savunma sisteminin ciddi bir önleyici füze sıkıntısı yaşadığını ve rejimin bu füzeleri kısıtlamak zorunda kaldığını ortaya koydu. Bu haber, İran'ın özellikle yüksek manevra kabiliyetine sahip balistik füzelerle gerçekleştirdiği aralıksız füze saldırılarının İsrail'in hava savunma kapasitesini sınırlarına kadar zorladığını doğruladı.
Tel Aviv'in merkezine ve borsa binasına yapılan saldırıların kanıtları, İsrail'in gelen füzeleri önlemek için kısa menzilli Demir Kubbe ve orta menzilli Davud’un Sapanı sistemlerine güvenmek zorunda kalmasıyla New York Times'ın haberini doğruladı.
Balistik füzeleri önlemek için tasarlanmamış bu sistemler, İmad ve Kadir gibi sıvı yakıtlı füzelerin, eski teknolojilerine rağmen İsrail'in hava savunma çemberini aşmasına izin verdi. Bu başarı, İran'ın stratejik derinliğini ve düşmanın sınırlamalarını aşmak için çeşitli silahlarını kullanma yeteneğini vurguladı.
İran'ın misilleme saldırılarının ardından, Benyamin Netanyahu rejimi, askeri başarısızlıklarını gidermesi için artan iç ve uluslararası baskı ile karşı karşıya kaldı. İstihbarat raporları, İran'ın İsrail'in çok övülen hava savunma sistemlerindeki zayıflıkları hedef almak için kesin bilgiler ve titiz planlamalar kullandığını gösterdi.
Bu arada, İran silahlı kuvvetleri savunma pozisyonlarını güçlendirerek, herhangi bir saldırıya yanıt vermeye hazır hale geldi.
İran'ın füze operasyonu, sadece askeri gücünü göstermekle kalmadı, aynı zamanda herhangi bir saldırıya hızlı, koordineli ve etkili yanıtlar verebilme kapasitesini de ortaya koydu. Operasyon, bölge genelinde geniş kapsamlı siyasi ve psikolojik bir etki yarattı ve İran'ın bölgedeki güçlü bir güç ve askeri kalkan olarak konumunu sağlamlaştırdı.
Fettah-1’in plazma karartması İsrail’i kör etti
İşgal altındaki topraklarda Gerçek Vaat-3 Operasyonu sırasında kullanılan füzeler arasında hipersonik Fettah-1 öne çıkıyor. İran'ın en gelişmiş operasyonel hipersonik füzelerinden biri olan Fettah-1, bu operasyonda da kullanıldı.
Olağanüstü teknik özellikleri nedeniyle İslam Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri'nin füze cephaneliğinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Yaklaşık bin 400 kilometre menzile sahip bu orta menzilli balistik füze, işgal altındaki topraklarda derinlerdeki stratejik hedefleri vurabilir.
Yüksek hızı ve manevra kabiliyeti, onu İran'ın en gelişmiş hava savunma sistemlerine karşı en etkili silahlarından biri haline getiriyor.
Fettah-1, son dalış aşamasında yaklaşık 16 bin ila 18 bin kilometre/saat hıza ulaşıyor ve bu da onu İsrail'in Demir Kubbe, Davud’un Sapanı, Davud’un Sapanı ve Arrow 3 gibi hava savunma sistemleri tarafından önlenmesi son derece zor hale getiriyor.
Bu füzenin en önemli özelliği, atmosferin içinde ve dışında karmaşık manevralar yapabilmesini sağlayan küresel katı yakıtlı itiş sistemi ve hareketli nozulu ile donatılmış manevra kabiliyetine sahip savaş başlığıdır (Hipersonik Süzülme Aracı veya HGV).
Bu özellik, gelişmiş aerodinamik tasarımıyla birleştiğinde, Fettah-1'in öngörülemez yörüngeler izlemesine ve THAAD sisteminin TPY-2 radarı ve İsrail'in Green Pine radarı dahil olmak üzere düşman radarları tarafından tespit edilmesini engellemesine olanak tanır.
Hipersonik süzülme aşamasında Fettah-1, atmosferin üst katmanlarında (30 ila 80 kilometre arasında) yüksek hızlarda seyahat eder: Dünya'nın eğriliği, yer tabanlı radarların tespit yeteneklerini sınırlar.
Bu aşamada, savaş başlığının yüzeyi üzerindeki yoğun basınç ve yüksek hızlı hava akımı, güneşin yüzey sıcaklığına eşdeğer 6 bin ila 10 bin Kelvin arasında değişen sıcaklıklar oluşturur. Bu aşırı ısı, çevredeki havayı iyonize ederek savaş başlığının etrafında bir plazma tabakası oluşturur. “Plazma karartması” olarak bilinen bu fenomen, radar dalgalarını emer veya saptırır, böylece füze düşman radarları tarafından neredeyse görünmez hale gelir.
Bu özellik, özellikle füzenin yüksek hızda hedefine yaklaştığı son dalış aşamasında, İsrail'in kısa ve orta menzilli savunma sistemleri tarafından önlenmesini imkânsız hale getirir. Örneğin, roketleri ve kısa menzilli füzeleri önlemek için tasarlanan Demir Kubbe ve orta menzilli tehditler için optimize edilmiş Davud’un Sapanı, Fettah-1'in hızı ve manevra kabiliyeti karşısında etkisiz kalır.
Balistik füzelere karşı geliştirilen Arrow 3 sistemi bile, önleyicilerinin daha düşük hızı (yaklaşık 8 ila 10 Mach) ve doğrusal olmayan yörüngeli hedefleri izleyememesi nedeniyle zorluk çeker. Fettah-1, fırlatma hazırlık süresini en aza indiren ve sürpriz saldırılar yapmayı mümkün kılan katı yakıt kullanır.
Füzenin savaş başlığı yaklaşık 450 ila 500 kilogram ağırlığındadır ve patlayıcı veya misket bombası taşıyabilir. Hassasiyetinin beş metre içinde olduğu bildirilen füze, düşman savunmasını delme kabiliyeti nedeniyle askeri üsler, radarlar ve komuta merkezleri gibi hassas altyapıları hedeflemek için ideal bir seçimdir.
Gerçek Vaat-3 Operasyonu’nda Fettah-1, İsrail'in hava savunma sistemlerinin radarlarını yok etmek için özel olarak kullanıldı ve Kadir ve İmad gibi diğer füzelerin önünü açtı. Haberlere göre, bu füze 1 Ekim 2024 ve Haziran 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen saldırılarda Tel Aviv ve Nevatim Hava Üssü'ndeki önemli hedefleri başarıyla vurdu ve İsrail'in askeri ağına önemli hasar verdi.
İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri'nin şehit komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade de dahil olmak üzere İranlı yetkililer, dünyadaki hiçbir hava savunma sisteminin Fettah-1'i durduramayacağını iddia ediyordu. Bu iddia, İsrail'in son operasyonlarda hava savunma sistemlerinin başarısızlığıyla da doğrulandı.
Hız, radar gizliliği ve manevra kabiliyetini bir araya getiren Fettah-1, sadece güçlü bir askeri araç değil, aynı zamanda İran'ın hipersonik füzelerdeki teknolojik ilerlemelerinin bir sembolü olup, bölgesel güç dengesini İran'ın lehine değiştirmiştir.
Yüksek hız, yüksek isabet: Kadir füzesi, savaşta kendini kanıtladı
İran'ın cephaneliğindeki bir başka orta menzilli balistik füze olan Kadir füzesi son operasyonlarda önemli bir rol oynadı.
2000'li yıllarda geliştirilen bu sıvı yakıtlı füze, Şahab-3 ailesinden türetilmiştir ve isabetlilik ve yıkıcı güç açısından önemli iyileştirmelerden geçerek İran'ın füze cephaneliğinin temel taşı haline gelmiştir. Yaklaşık bin 350 ila bin 950 kilometre menzile sahip olan Kadir, işgal altındaki bölgelerin derinliklerindeki hedefleri vurabilir.
Savaş başlığı 650 ila bin kilogram ağırlığındadır ve Tel Aviv'in merkezine düzenlenen saldırılarda görüldüğü gibi, misket bombası veya ayrılabilir mühimmat taşıyabilir. Bu özellik, son uçuş aşamasında birden fazla küçük savaş başlığının serbest bırakılmasını sağlar, böylece yıkım kapsamını artırır ve Demir Kubbe gibi düşman hava savunma sistemlerinin etkinliğini azaltır.
Kadir, son aşamasında yaklaşık ses hızının 9 misli süratine ulaşır, bu da mevcut savunma sistemleri için önlemeyi zorlaştırır. Atalet ve optik güdüm sisteminin birleşimiyle donatılmış olan füze, hedefleri vururken yüksek isabet oranı sunar ve son operasyonlarda İsrail'in savunma katmanlarını delme kabiliyetini kanıtlamıştır.
Sıvı yakıt kullanımı, katı yakıtlı füzelere kıyasla daha uzun hazırlık süresi gerektirmesine rağmen, savaş başlığı tasarımındaki esnekliği ve daha düşük üretim maliyetleri, onu büyük ölçekli saldırılar için etkili bir seçenek haline getiriyor.
İmad: Çarpışma anına kadar kesintisiz güdüm yeteneği
Bir başka orta menzilli balistik füze olan İmad, İran'ın çarpışma anına kadar güdüm kabiliyetine sahip ilk füzesi olarak dikkat çekiyor.
2015 yılında tanıtılan İmad, yaklaşık bin 700 kilometre menzile sahiptir ve işgal altındaki topraklardaki stratejik hedefleri vurabilir.
Savaş başlığı yaklaşık 750 kilogram ağırlığındadır ve son uçuş aşamasında yörünge düzeltmeleri yapabilen gelişmiş bir güdüm sistemine sahiptir, bu da 10 metreden daha az bir isabet oranı sağlar.
Bu hassasiyet, İmad'ı İran'ın en isabetli balistik füzelerinden biri haline getirmektedir. Bu, son operasyonlarda Nevatim gibi İsrail askeri üslerine yapılan saldırılarda da kanıtlanmıştır.
Kadir gibi İmad da sıvı yakıt kullanır ve bu sayede patlayıcı ve misket mühimmatı dahil çeşitli savaş başlıkları taşıyabilir.
Füze, son aşamasında yaklaşık ses hızının 8 misli hıza ulaşır ve aerodinamik tasarımı, manevra kabiliyeti ile birleştiğinde Arrow 3 gibi hava savunma sistemleri tarafından önlenmesi zorlaşır.
Son operasyonlarda, İmad’ın hava savunma sistemlerini aşma ve hassas hedefleri isabetli bir şekilde vurma kabiliyeti, düşman altyapısına ağır hasar vermede kritik bir rol oynadı ve İran'ın güdümlü füze teknolojisindeki önemli ilerlemelerini ortaya koydu.
Hac Kasım'ın hedefinde sapma yok: 5 metre isabet payıyla operasyonel üstünlük
İran'ın en yeni katı yakıtlı balistik füzelerinden biri olan ve üst düzey terörle mücadele komutanı Şehit Kasım Süleymani'nin adını taşıyan Hac Kasım füzesi de son operasyonlarda İran'ın en gelişmiş silahlarından biri olarak kullanıldı.
Yaklaşık bin 400 kilometre menzile sahip bu füze, işgal altındaki bölgelerin derinliklerindeki hedefleri vurmak için tasarlanmıştır.
Savaş başlığı 500 ila 700 kilogram ağırlığındadır ve önemli bir yıkıcı güce sahip yüksek patlayıcı mühimmat taşır. Hac Kasım’ın öne çıkan özelliği, hazırlık süresini önemli ölçüde azaltan ve hızlı, sürpriz fırlatmalar sağlayan katı yakıtlı itiş gücüdür. Füze, son aşamada ses hızının 12 mislini aşan hızlara ulaşır ve gelişmiş manevra kabiliyeti, İsrail hava savunma sistemleri tarafından önlenmesini neredeyse imkânsız hale getirir.
Atalet, uydu ve optik güdüm sistemlerinin birleşimiyle donatılmış Hac Kasım füzesi, 5 metreden daha az bir isabet oranı sağlar. Hayfa ve Aşdod'daki ekonomik ve askeri altyapıya yönelik saldırılarda Hac Kasım füzesi, hızlı fırlatma hazırlığı sayesinde İran'ın sürpriz, çok aşamalı saldırılar gerçekleştirme kabiliyetini gösteren önemli bir rol oynadı.
Bu füze, İran'ın katı yakıtlı füze teknolojisindeki ilerlemesini simgeliyor ve silahlı kuvvetlerine yüksek operasyonel esneklik sağlıyor.
İran cephaneliğinin en hassas oyuncusu: Hayberşiken
Hayberşiken füzesi, bir başka katı yakıtlı balistik füze olup, son operasyonlarda olağanüstü isabet oranı ve yıkıcı gücüyle dikkat çekti.
2022 yılında tanıtılan bu füze, yaklaşık bin 450 kilometre menzile sahip olup, işgal altındaki topraklardaki stratejik hedefleri, komuta merkezleri ve Eylat gibi liman tesislerini vurabilme kabiliyetine sahiptir.
Füzenin savaş başlığı yaklaşık 450 kilogram ağırlığında olup, güçlendirilmiş yapıları delebilen gelişmiş mühimmatlarla donatılmıştır.
Hayberşiken, son aşamada ses hızının 12 mislini aşan hızlara ulaşır ve aerodinamik tasarımı, son uçuş aşamasındaki manevra kabiliyeti ile birleştiğinde, Davud’un Sapanı ve Arrow 3 gibi İsrail hava savunma sistemleri tarafından önlenmesi son derece zor hale gelir.
Füze, 3 metreden daha az bir isabet oranı sağlayan gelişmiş bir kombine güdüm sistemine sahiptir ve bu kabiliyet, Tel Aviv yakınlarındaki istihbarat karargâhı gibi hassas hedeflere yönelik saldırılarda açıkça gösterilmiştir.
Katı yakıt kullanımı hazırlık süresini en aza indirerek operasyonel koşullarda hızlı fırlatma imkânı sağlar.
Son operasyonlarda, Hayberşiken’in çoklu hava savunma katmanlarını delme ve düşman altyapısına büyük hasar verme kabiliyeti, onu İran'ın en etkili silahlarından biri haline getirmiş ve İran'ın füze teknolojisinin dünyanın en gelişmiş savunma sistemleriyle rekabet edebilecek bir seviyeye ulaştığını göstermiştir.
Hem 'kuyruklu yıldız'a hem de bir 'melek'e benzetilen füze
Akşamüstü başlayan on ikinci dalgada, Devrim Muhafızları Havacılık ve Uzay Kuvvetleri ilk kez uzun menzilli Siccil balistik füzesini kullandı.
Yaklaşık 2 bin ila 2 bin 500 kilometre menzile ve 500 ila bin kilogram ağırlığında bir savaş başlığına sahip olan bu iki aşamalı, katı yakıtlı füze, İran'ın en gelişmiş silahları arasında yer alıyor.
17,5 metre uzunluğunda, 1,25 metre çapında ve yaklaşık 23 ton ağırlığındaki Siccil, radar kesitini azaltan üç konik savaş başlığı tasarımına sahiptir, bu da Demir Kubbe, Davud’un Sapanı ve Arrow 3 gibi düşman savunma sistemleri tarafından önlenmesi son derece zor hale getirir.
Füze, dalış aşamasında saniyede 3 bin 600 ila 4 bin 300 metre (ses hızının yaklaşık 10 ila 12 katı) hıza ulaşır ve gelişmiş bir atalet güdüm sistemi ile donatılmıştır, bu da 10 metreden daha az bir isabet oranı sağlar.
Katı yakıt kullanımı, fırlatma hazırlık süresini sadece birkaç dakikaya indirir ve mobil platformlardan veya yer altı silolarından fırlatmaya olanak tanır, bu da fırlatma öncesi imha riskini en aza indirir.
18 Haziran akşamı, Siccil füzeleri işgal altındaki bölgelere fırlatılırken, Tahran semalarından füzelerin geçişini gösteren videolar ortaya çıktı.
Sosyal medyada hızla yayılan bu videolar, füzelerin yüksek irtifada uçması ve gün batımı sırasında fırlatılması nedeniyle görülebilen parlak izlerini gösteriyordu. Bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından “kuyruklu yıldız”a benzetilen bu görüntü geniş ilgi gördü ve İran'ın füze gücünün sembolü haline geldi.
Haberlere göre, bu dalgadaki Siccil füzeleri, işgal altındaki topraklardaki Mossad ve Aman karargahları ile İsrail savaş uçağı üsleri dahil olmak üzere stratejik hedefleri vurdu ve düşmanın askeri altyapısına önemli hasar verdi.
Batı üsleri üzerindeki baskı nedeniyle İran'ın orta ve doğu bölgelerinden Siccil füzelerinin fırlatılması, İran'ın stratejik derinliğini ve operasyonel esnekliğini vurguladı.
Bu eylem, kamikaze insansız hava araçları ve diğer balistik füzelerin kullanıldığı koordineli saldırılarla birleştiğinde, İsrail'in çok övülen hava savunma sistemlerini alt üst etti ve İran'ın sürdürülebilir, çok katmanlı saldırılar gerçekleştirme kabiliyetini gösterdi.
İran, füze ve İHA entegrasyonunda yeni bir çağı başlattı
Fettah-1, Kadir, İmad, Hac Kasım ve Hayberşiken gib balistik füzelerin yaygın kullanımının yanı sıra, İran silahlı kuvvetleri, İsrail'in savunma sistemlerine çok boyutlu baskı uygulamak için Şahid-136 ve Areş-1 ve Areş-2 serileri dahil olmak üzere gelişmiş kamikaze insansız hava araçları kullandı.
Bu insansız hava araçları, benzersiz tasarımları ve çeşitli operasyonel stratejileriyle balistik füzelerin yanında önemli bir tamamlayıcı rol oynadı. Konuşlandırılmalarının temel amacı, düşmanın savunma sistemlerini meşgul etmek, hava kuvvetlerinin operasyonlarını aksatmak ve balistik füzelerin stratejik hedefleri vurması için fırsatlar yaratmaktı.
Şahid-136, düşük üretim maliyeti ve alçak irtifada uçma kabiliyeti sayesinde düşman radarlarından kaçmak ve askeri ve ekonomik altyapıyı hedef almak için etkili bir araç olarak kullanıldı. Yaklaşık 2 bin kilometre menzile ve 40 ila 50 kilogramlık savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip olan bu insansız hava aracı, doğrusal olmayan rotalarda seyredebilir ve öngörülemez uçuş modelleri kullanabilir, bu da Demir Kubbe gibi kısa menzilli savunma sistemleri üzerinde önemli bir baskı oluşturur.
Son operasyonlarda, Şahid-136 insansız hava araçları gruplar halinde fırlatılarak Nevatim ve Ramon hava üsleri ile Hayfa ve Eylat'taki liman tesisleri gibi hedefleri hedef alan sürüler oluşturdu. Bu strateji, İsrail'in hava savunma sistemlerini aşırı yükleyerek balistik füzelerin kolayca nüfuz etme olasılığını artırdı.
İran'ın daha gelişmiş nesil kamikaze insansız hava araçlarını temsil eden Areş-1 ve Areş-2 insansız hava araçları, daha yüksek hız, daha fazla manevra kabiliyeti ve daha ağır savaş başlıkları gibi gelişmiş özellikleriyle operasyonda önemli bir rol oynadı.
Yaklaşık bin 500 kilometre menzile ve saatte 600 ila 800 kilometre hıza sahip olan Areş-1, radarlar ve komuta merkezleri gibi hassas altyapıları hedeflemek için tasarlanmış 100 kilogramlık patlayıcı savaş başlığı ile donatılmıştır.
Bu insansız hava aracı, GPS ve atalet güdüm sistemini birleştirerek elektronik savaş koşullarında bile hassas uçuş sağlar. Daha gelişmiş bir model olan Areş-2, 2 bin kilometre menzile ve 150 kilogramlık savaş başlığına sahiptir ve düşman savunma katmanlarının derinliklerine nüfuz edebilir.
Daha güçlü patlayıcı yükleri taşıma kabiliyeti, işgal altındaki topraklardaki beton sığınaklar ve lojistik merkezler gibi güçlendirilmiş yapıları yok etmek için uygun hale getirir.
Düşük irtifada uçarak ve radar gizleme teknolojisini kullanarak, bu insansız hava araçları Green Pine radarı da dahil olmak üzere gelişmiş düşman radarlarından başarıyla kaçınmış ve Nakab Çölü ve Tel Aviv'deki askeri hedeflere önemli hasar vermiştir. Kamikaze insansız hava araçları ve balistik füzelerin birleşik kullanımı, İran'ın İsrail'e çok katmanlı baskı uygulama stratejisini ortaya koymuştur.
Şahid-136 ve Areş-1 insansız hava araçları, sürü saldırıları ile düşman savunma sistemlerini alt ederken, daha yüksek hız ve hassasiyete sahip Areş-2, daha hassas hedefleri hedef alarak Fettah-1 ve Hayberşiken gibi balistik füzelerin başarılı bir şekilde vurmasını sağladı.
Bu taktik, özellikle ikinci ve üçüncü saldırı dalgalarında etkili oldu ve Demir Kubbe ve Davud’un Sapanı dahil olmak üzere İsrail'in hava savunma sistemlerinin aşırı yüklenmesine neden olarak, bu sistemlerin yüksek hacimli tehditlere etkili bir şekilde karşı koymasını imkânsız hale getirdi.
Raporlara göre, Eylat limanı ve Tel Aviv yakınlarındaki komuta merkezlerine yönelik saldırılar sırasında Areş-2 insansız hava araçları birkaç önemli hedefi başarıyla imha ederken, Şahid-136 insansız hava araçları düşman radar operasyonlarını bozarak balistik füzelerin İsrail borsa binası gibi hedeflere ulaşmasını sağladı.
Bu operasyon, İran silahlı kuvvetlerinin çeşitli silahları kullanma konusunda yüksek düzeyde koordinasyon sağladığını ve birleşik saldırılar gerçekleştirme yeteneğine sahip olduğunu gösterdi.
Bu saldırılar, İsrail'e önemli maddi ve askeri zararlar vermekle kalmadı, aynı zamanda derin psikolojik ve stratejik etkiler de yarattı ve İran'ın bölgedeki güçlü bir saldırı gücüne sahip bir güç olarak konumunu sağlamlaştırdı.
İran'ın güç dengesini temelden değiştiren zaferi
Gerçek Vaat -3, İran'ın askeri ve stratejik yeteneklerinde bir dönüm noktası olarak, kombine, çok katmanlı saldırılar gerçekleştirerek Siyonist varlığı benzeri görülmemiş bir zorlukla karşı karşıya bıraktı.
Fettah-1, Kadir, İmad, Hac Kasım, Hayberşiken ve Siccil gibi gelişmiş balistik füzelerin, Şahid-136, Areş-1 ve Areş-2 gibi kamikaze insansız hava araçlarının koordineli kullanımı, İran'ın çeşitli silahların tasarımı ve üretimindeki teknik üstünlüğünü sergilemekle kalmadı, aynı zamanda ülkenin İsrail'in sofistike hava savunma sistemlerini aşmadaki hassas ve tutarlı stratejisini de vurguladı.
Operasyon, Nevatim ve Ramon askeri üsleri, komuta merkezleri, Hayfa ve Eylat liman tesisleri ve Tel Aviv gibi ekonomik merkezler dahil olmak üzere kritik İsrail altyapısını hedef aldı ve düşmana ciddi maddi ve psikolojik zarar verdi.
İsrail'in Demir Kubbe, Davut'un Sapanı ve Arrow 3 hava savunma sistemlerinin, özellikle hipersonik hız, manevra kabiliyeti, radar gizliliği ve kümelenmiş savaş başlıkları gibi özellikler nedeniyle İran'ın balistik füzelerini ve insansız hava araçlarını önleyememesi, İsrail'in savunma ağının yapısal zayıflıklarını ortaya çıkardı.
On ikinci dalgada fırlatılan Siccil füzesi, Tahran semalarında göz kamaştırıcı bir ışık izi bırakarak sosyal medyada İran'ın gücünün viral sembolü haline geldi ve İran'ın stratejik derinliğini ve operasyonel esnekliğini vurguladı.
İsrail'in sıkı medya sansürü ve hasarın boyutunu gizleme girişimleri, New York Times'ın Arrow 3 önleme füzelerinin yetersizliği konusundaki haberleri ile birleştiğinde, düşmanın krizi yönetemediğini doğruladı.
Bu operasyon, 13 Haziran saldırısına karşı kararlı bir yanıt olmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail'in komuta zincirini, ekonomisini ve yerleşimcilerin moralini bozdu.
İran’ın bu zaferi ayrıca bölgesel ve küresel düşmanlarına açık bir mesaj gönderdi: İran, kendi yerli yeteneklerine ve aktif caydırıcılığına dayanarak, hızlı, koordineli ve yıkıcı yanıtlarla her türlü tehdidi etkisiz hale getirebilir.
Bu başarı, İran'ın eşsiz saldırı ve savunma yeteneklerine sahip küresel bir askeri güç olarak konumunu pekiştirdi ve bölgedeki güç dengesini İran'ın lehine temelden değiştirdi.
Çeviri: YDH