''Gerilim, İran’ın füze ve insansız hava aracı saldırılarında iki kez alevlendi: 13 Nisan 2024’te Gerçek Vaat I ve 1 Ekim 2024’te Gerçek Vaat II. Ancak gerçek kırılma noktası, 12 günlük savaş oldu.''
YDH- El-Cezire Araştırma Merkezi, İran–İsrail arasında yaşanan 12 günlük savaşın askerî-teknik anatomisi ve güç dengesi üzerindeki yapısal etkilerine odaklandı. Rapor, İran’ın çatışmayı tam kapasite kullanımıyla değil, uzun vadeli caydırıcılığı güçlendirmeyi hedefleyen bilinçli ve sürdürülebilir bir doktrinle yürüttüğünü; buna karşılık İsrail’in taktik hava üstünlüğünün yüksek maliyetli, dış desteğe bağımlı ve zamanla aşınabilir bir kırılganlık ürettiğini ortaya koyuyorr.
13 Haziran 2025 günü, yerel saatle 03:15 civarında Tahran, patlama bombardımanı altında sarsıldı. Birkaç infilakla başlayan saldırı, İran’ın nükleer ve füze komplekslerine karşı titizlikle planlanmış bir kampanyanın açılış hamlesi olarak ortaya çıktı. İsrail Hava Kuvvetleri (IAF), kamikaze insansız hava araçları ve tanksavar silahlarla donanmış yerli sabotajcılarla birlikte, başlangıçta kuzeybatı eyaletlerindeki İran hava savunma ağının bazı bölümlerini bastırarak başkente ilerledi.
Yaklaşık 06:30’da ise 200’den fazla savaş uçağı, İran genelinde beş ardışık dalgada onlarca hedefi vurdu. İsrail hava saldırıları, "Aslan Yükseliyor Operasyonu" adlı geniş kapsamlı operasyon planı çerçevesinde önümüzdeki 12 gün boyunca devam etti ve toplamda 1500 sorti gerçekleştirdi. Buna karşılık İran, "Gerçek Vaat III Operasyonu" kapsamında balistik füzelerle en büyük ve yoğun karşı saldırısını başlattı. Kısa sürede günde onlarca füze atılarak toplamda 500’ün üzerinde balistik füze fırlatıldı ve bu durum, İsrail’in daha önceki değerlendirmelerini kökten değiştirdi.
Çoğu dikkatli gözlemci için, özellikle 7 Ekim 2023’ten sonra, İran ile İsrail arasında doğrudan bir çatışmanın sadece zaman meselesi olduğu açıktı. Şok dalgaları, tarafları sürekli uçuruma sürüklüyordu. Gerilim, İran’ın füze ve insansız hava aracı saldırılarında iki kez alevlendi: 13 Nisan 2024’te Gerçek Vaat I ve 1 Ekim 2024’te Gerçek Vaat II. Ancak gerçek kırılma noktası, 12 günlük savaş oldu.
Daha fazlasını okuyun: İLK GÜN: İran İsrail’de hangi hedefleri vurdu?
İsrail, zemini aylar öncesinden hazırlamaya başlamıştı. İki hedef odaklı baskında, İsfahan ve Tahran çevresindeki dört S-300 bataryasının kilit bileşenlerini imha etti. Ardından, Gerçek Vaat II sonrası Irak sınırına yakın iki uzun menzilli erken uyarı radarı vuruldu ve İran’ın derin tehditleri görme kapasitesi keskin biçimde azaldı. Bu sırada, İsrail Hava Kuvvetleri uçuş temposunu öyle artırdı ki, İran’ın sensörleri için bu durum rutin bir beyaz gürültüye dönüştü.
Operasyon, İslam Devrim Muhafızları Birliği’nin (DMO) füze birlikleri ile Kara Kuvvetleri (Arteş) ve DMO'nun ortak hava savunma kuvvetlerinin yıllık askeri tatbikatı sürerken tam zamanında başlatıldı. Bu karmaşık operasyon, “Sistemik Şok” doktrini temelinde kurgulanmıştı. Amaç, psikolojik ve organizasyonel çöküntü yaratmak ve düşmanın Komuta, Kontrol ile İletişim ağını kesintiye uğratmaktı.
“Aslan Yükseliyor Operasyonu” çerçevesinde birkaç alt operasyon planlandı. Yüksek rütbeli IRGC komutanları—Hüseyin Selami, Muhammed Bageri, Emir Hacızade ve Gulamali Raşid’in—hedef alındığı suikast girişimi “Kızıl Düğün Operasyonu” kod adıyla yapıldı. Ayrıca, “Narnia” adlı ayrı bir operasyonda, Tahran’daki nükleer programla bağlantılı bazı sivil bilim insanları ve ailelerine saldırılar düzenlendi.
İsrail üç ana hedef izledi. İlk olarak, İran’ın hava savunmasını kör edip işlevsiz hale getirdi. Radarları, pistleri ve yüzeyden havaya füze (SAM) noktalarını vurdu. Böylece ikinci hedef için kırmızı halıyı serdi: İran’ın nükleer programına ağır darbe vurmak. “Gece Yarısı Çekiç Operasyonu” adı altında, ABD’nin doğrudan müdahalesiyle gerçekleşen bu saldırılar, Fordo, Natanz, İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi ve tamamlanmamış Arak ağır su reaktörü gibi tesisleri hedef aldı.
Üçüncü olarak, Gerçek Vaat saldırılarının İsrail’in savunmasız yönlerini açığa çıkarmasının ardından öncelik kazanan füze cephaneliğini, fabrikalar ve depoları ateşe vererek felç etmeye yönelik koordineli adımlar attı. Yine de, bu yoğun saldırılar İran’ın karşılık vermesini engelleyemedi.
Daha fazlasını okuyun: İran’ın psikolojik harbi İsrail’in istihbaratını çökertiyor
İsrail’in ilk dalgasından üç saatten kısa bir süre sonra, DMO Havacılık Kuvvetleri yaklaşık saat 06:00’da uzun menzilli intihar insansız hava araçları (İHA) sürüsünü İsrail’e yönlendirdi. 13 Haziran gecesi yaklaşırken, Devrim Lideri Ayetullah Hamenei'nin ilk konuşmasıyla eş zamanlı olarak, İran’ın ilk füze saldırısı yerel saatle yaklaşık 21:30’da gerçekleşti. Bu, on iki gün içinde toplam 22 geniş çaplı füze saldırı dalgasının sadece başlangıcıydı. Bu füzeler, İran’ın önceki operasyonlarından farklı olarak, daha geniş bir hedef yelpazesini kapsıyordu. Önceki iki füze operasyonunda İran sadece askeri hedeflere, özellikle İsrail Hava Kuvvetleri üslerine odaklanmıştı.
Daha fazlasını okuyun: İran’ın yeni nesil savaş teknolojileri sahneye çıktı
Bu durum, İran’ı savunma planı kapsamında sadece askeri ve güvenlik merkezlerini değil, bazıları şehir yerleşimlerinde bulunan hükümet ve altyapı hedeflerini de vurmak zorunda bıraktı. İran, fırlatılan füze sayısını kesin olarak açıklamamış olsa da, İbranice kaynaklar 500’den fazla balistik füzenin atıldığını bildirdi. Bu sayı 574 ile 631 arasında değişiyor ve günlük ortalama 40 ila 52 fırlatma anlamına geliyor.
İran’ın füze saldırılarının başlamasıyla birlikte, İsrail Ordusu Askeri Sansür Ofisi, İsrail Askeri İstihbarat Müdürlüğü (AMAN) bünyesinde, haberlerin sansürlenmesi, bilgi kontrolü ve füze saldırılarının sonuçları ile sonrasına ilişkin görsellerin resmi ve gayriresmi medyada yayınlanmasının kısıtlanması için sıkı önlemler aldı.
Buna rağmen, sınırlı sayıda yayımlanan görüntü ve bilgiler, İran’ın hedeflerinin üç ana kategoriye ayrılabileceğini gösteriyor: askeri-güvenlik, ekonomik-altyapısal ve yerleşim alanları. En önemli hedeflenen bölgeler daha sonra ayrıntılı şekilde inceleniyor.

İran’ın açılış füze dalgasına ilişkin birçok haber raporu, Tel Aviv merkezinde bir saldırıya işaret etti.
Daha fazlasını okuyun: İsrail: İran saldırılarında yüzlerce yaralı var
Saldırıya hedef olan yer, daha önce Matkal-128 Kampı olarak bilinen Rabin Kampı idi ve beş ana bölümden oluşuyordu:

İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı’nın bulunduğu Genelkurmay Kulesi; Genelkurmay için idari merkez ve merkezi iletişim düğümü olan Marganit Kulesi; Hava Kuvvetleri Karargâhı dahil çeşitli askeri ofislerin yer aldığı Canary Kuleleri; Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık Ofisi tarafından kullanılan “Şimon Peres Evi” olarak adlandırılan 22 Nolu Bina; ve acil durumlarda Genelkurmay operasyonları için aktive edilen yeraltı Yüksek Komuta Merkezi, “Çukur” veya “Siyon Kalesi” olarak bilinen tesis, saldırı gecesine ait yayımlanan görüntülerde kampüs içinde en az bir isabet aldığı görülüyor. Saldırı sırasında yapılan canlı haber bülteni ayrıca İsrail Savunma Bakanlığı’nın da hedef alındığını bildirdi.
Tel Nof Hava Üssü – Kiryat Ekron/Rehovot
Tel Nof Hava Üssü, alternatif olarak 8 Nolu Hava Üssü olarak da adlandırılır ve 106. ile 133. Filoları (F-15C/D savaş uçakları), 114. ve 118. Filoları (CH-53K/D ağır yük helikopterleri), 210. Filo (Eitan İstihbarat/Görev İHA’ları), 5601. Filo (Uçuş Test Merkezi), 555. Birim (Hava Elektronik Harp Merkezi), 669. Birim (Savaş Arama ve Kurtarma) ve 888. Birim (Özel Kuvvetler) barındırır.

İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından yayımlanan görüntüler, buradaki savaş uçaklarının Tövbe Günü Operasyonu ve Aslan Yükseliyor Operasyonu sırasında İran’a yönelik hava saldırılarına katıldığını doğruluyor.

12 Temmuz 2025’te elde edilen uydu görüntüleri, İran’ın 12 günlük savaşta gerçekleştirdiği füze saldırıları sırasında, üssün merkezi bölümündeki en az dört yapının zarar gördüğünü veya yıkıldığını ortaya koyuyor.

Daha yakından incelendiğinde, İran’ın Gerçek Vaat II saldırılarında da vurulmuş olan üsse bağlı konut bölgesinin tekrar hedef alındığı; en az sekiz konut binasının yıkıldığı ve şu anda yeniden inşa edildiği tespit ediliyor.
Glilot Kampı – Herzliya, Kuzey Tel Aviv
Yaklaşık 2 km²’lik alanı kaplayan Glilot kompleksleri, Tel Aviv’in kuzeyinde, Herzliya’daki Glilot Kavşağı’nda yer alıyor ve İsrail Savunma Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü (Aman) bünyesindeki 8200 biriminin ana üssü olarak hizmet veriyor.

Site, Herzog Kampı’nı (Askeri İstihbarat Okulu), Dayan Kampı’nı (askeri kolejler) ve Ayalon Otoyolu’nun doğusunda bulunan İstihbarat Miras Merkezi ile Anıtı içeriyor. Otoyolun tam karşısında, batı tarafında ise Mossad karargâhı bulunuyor.

İran’ın 17 Haziran’da kuzey Tel Aviv’e yönelik füze saldırılarına ait görüntüler, Glilot sınırları içinde bir hangara en az bir doğrudan isabet olduğunu gösteriyor.

İsrail Askeri Sansürü’nün haberlerin yayılmasını engelleme çabalarına rağmen, Aman ambleminin yer aldığı tabela ve işaretlerin açıkça göründüğü ilk fotoğraflar, etkilenen alanın İstihbarat Müdürlüğü’ne ait olduğunu doğruluyor.
Weizmann Bilim Enstitüsü – Rehovot, Güney Tel Aviv
Araştırma odaklı bir merkez olan Weizmann Enstitüsü, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve biyokimya alanlarında faaliyet gösteriyor.

Saf bilimlerin ötesinde, Elbit Systems ve İsrail Havacılık Sanayii ile ortak geliştirilen sensörler, görüntüleme sistemleri, uzaktan algılama ve ULTRASAT uydusu gibi çift kullanımlı askeri teknoloji projelerinde iş birliği yapıyor.

İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarından iki gün sonra, 15 Haziran’da Weizmann, İran füzelerinin hedefi oldu. Ertesi gün yayımlanan haber görüntüleri ve raporlar, iki binanın yıkıldığını ve laboratuvarların zarar gördüğünü belgeledi. Uydu görüntüleri, Ullman Binası’na (biyoloji bölümü) ve 2021’den beri inşaatı süren yeni Kimya Binası’na doğrudan balistik füze isabetini doğruladı.

Patlama etkileri en az dört yapıda daha görüldü: Isaac Wolfson Binası, Wolfson Binası, Lokey Tesisi ve Moskowitz Binası. Enstitünün, İsrail’in İran Savunma Yenilik ve Araştırma Organizasyonu (SEPAND) üzerindeki saldırılarına misilleme amacıyla hedef alındığı düşünülüyor.
Daha fazlasını okuyun: İran füzeleri İsrail'in iç cephesindeki zafiyeti ortaya çıkardı
İbranice medyada yayımlanan haberlere göre, saldırı iki binayı tamamen yok ederken 112 yapıya zarar verdi. Bunların 52’si konut, 60’ı ise laboratuvar yapısıydı.

Beş bina tamamen yeniden inşa gerektirirken, 52 araştırma laboratuvarı ve altı hizmet laboratuvarı kullanılamaz hale geldi. Saldırı, enstitü faaliyetlerinin yüzde 20-25’inin durmasına yol açtı ve fiziksel zararın 450-600 milyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.
Ekonomik – altyapısal hedefler
Hayfa Petrol Rafinerisi
İsrail’in 14 Haziran’da Tahran’daki Şahran petrol deposuna düzenlediği hava saldırısının ardından, İran 16 Haziran’da Hayfa rafinerisine füze saldırısıyla misilleme yaptı. Daha önce ICL Group’a ait olan tesis, Eylül 2022’de Bazan Petrokimya Grubu’na devredildi.
2024 verilerine göre Bazan, İsrail’in taşımacılık için dizel ihtiyacının yüzde 65’ini, benzin ihtiyacının yüzde 59’unu ve havacılık keroseninin yüzde 52’sini karşılıyordu. Rafineri sahasında en az üç isabet noktası kaydedildi.

Saldırı sonucu üç işçi hayatını kaybetti ve tesisin tam kapasiteyle yeniden çalışmaya başlaması ekim ayına kadar gecikti. İbranice kaynaklar, zararın 150–200 milyon dolar arasında olduğunu ve bunun yalnızca 48 milyon dolarının ulusal tazminat fonundan karşılandığını tahmin ediyor.
Ramat Gan İkiz Kuleleri – Ramat Gan, Tel Aviv
Ramat Gan’daki İkiz Kuleler, Tel Aviv’in Elmas Borsası bölgesinin kalbinde yer alıyor ve öncelikli olarak ticari ofis alanı olarak kullanılıyor. İran’ın 19 Haziran’daki füze dalgası sırasında Elmas Borsası bölgesi, özellikle İkiz Kuleler çevresi hedef alındı.

Haber raporları, bir binanın tamamen yıkıldığını, bitişikteki yapılarla birlikte İkiz Kuleler’in de patlama hasarı gördüğünü doğruluyor.
Yerleşim Alanları
12 günlük savaş sırasında İran’ın balistik füzeleriyle vurulan alanların incelendiği bir araştırmada, yerleşim alanlarının da isabet noktaları arasında olduğu gözlemlendi. Bu bölgelerin hedef alınmasının en önemli nedenlerinden biri, İran’ın eski tip balistik füzelere bağımlılığıydı.
Bu durum, yeni nesil katı yakıtlı füzelerin konuşlu olduğu İran’ın batı üslerinin işlevsiz kalmasından kaynaklandı ve İran’ı saldırılarında büyük ölçüde sıvı yakıtlı füzelere dayanmaya zorladı.
İran’ın sıvı yakıtlı füzeleri, Hayberşiken ve Fettah füze ailelerindeki katı yakıtlı füzelere kıyasla daha yüksek Dairesel Hata Olasılığı’na (CEP) sahipti ve bu nedenle daha düşük isabet hassasiyeti gösterdi.
Bu füzeler, GPS/GNSS uydu navigasyon sistemine dayanan bir güdüm sistemi kullanıyordu. Elektronik harp yoluyla bu sistemler etkisiz hale getirilebiliyor ve uçuşun terminal aşamasında, yani RV/MaRV harp başlıklarının atmosfere yeniden girişinde, ciddi navigasyon hataları ortaya çıkıyordu.
İran balistik füzelerinin yapısal hata payı ile bazı İsrail askeri ve güvenlik tesislerinin kibutzlere, yoğun nüfuslu şehir ve yerleşim bölgelerine yakın konuşlandırılması, füzelerin bazı yerleşim alanlarına isabet etmesinin başlıca nedenleri arasında yer aldı. Buna örnek olarak, Tel Aviv’in merkezi HaKirya bölgesinde, Rabin kampında konuşlu İsrail anti-balistik hava savunma fırlatıcıları gösterilebilir.

13 Haziran akşamı Tel Aviv’de İran’ın ilk füze saldırı dalgasına ait yayımlanan görüntülerde en az bir isabet yaşandığı görüldü. Aynı görüntüler, savunma sistemi fırlatıcılarının merkezi Tel Aviv ve çevresindeki yerleşim alanlarında konuşlandırıldığını açık biçimde ortaya koydu.
11 Katlı Bina – Beit Yam, Tel Aviv
15 Haziran gecesi, Tel Aviv de dahil olmak üzere İsrail’in merkezi İran füzelerinin hedefi oldu. Tel Aviv’in güneyinde yer alan Beit Yam’da, balistik füze isabetleri sonucu 11 katlı bir konut kulesi ve bitişiğindeki dört katlı bir yapı yıkıldı; en az yedi kişi hayatını kaybetti.

12 Temmuz tarihli uydu görüntüleri, her iki binanın enkaz izlerini net biçimde göstermektedir.
Nev Yam Mahallesi – Rishon LeZion, Güney Tel Aviv
2023 itibarıyla 250.000’den fazla nüfusuyla İsrail’in beşinci büyük kenti olan Rishon LeZion’daki Nev Yam konut bölgesi, 14 Haziran akşamı vuruldu.

Saldırıya ait görüntüler ve 12 Temmuz tarihli uydu geçişleri, Nev Yam’da iki binanın doğrudan isabet alarak tamamen yıkıldığını ortaya koyuyor; enkazlar daha sonra temizlendi.

Ek haber görüntüleri ise çevredeki en az 11 yapıda farklı düzeylerde patlama hasarı oluştuğunu belgeliyor.
Daha fazlasını okuyun: İsrail, İran saldırısında öldürülen askeri yetkililerini sivil kimlikleriyle duyuruyor.
Savaşın öne çıkan özelliklerinden biri, İran’ın balistik füze çeşitliliğinin beklenmedik olmasıydı. Atışların çoğu, sıvı yakıtlı füzeler ile Şahab-3 platformuna dayanan eski nesil Gadir ve İmad sistemlerine dayanıyordu. Basit ayrılmış harp başlıklı (RV) Ghadr ailesi 2009’da tanıtıldı; manevra yapabilen ayrılmış harp başlıklı (MaRV) İmad ise 2015’te duyuruldu.

Ayrıca 2023’te optimize edilmiş başka bir versiyon da piyasaya çıktı. Hac Kasım ve Hayberşiken gibi modern nesillerle karşılaştırıldığında, bu sistemler daha geniş iz bırakıyor, daha düşük isabet oranına, daha yavaş hıza ve daha yüksek arıza oranına sahipti. Bu durum, savunma tarafının bu füzeleri engellemesini kolaylaştırdı.

Bu zorluk, İran’ın modern uzun menzilli envanterinin büyük ölçüde batı, güneybatı ve kuzeybatı üslerinde konuşlandırılmasıyla ortaya çıktı. Önceki deneyimlere dayanarak, İsrail sınır eyaletleri olan Batı Azerbaycan, Lorestan, Kermeşan ve Huzistan’daki, yeni sistemlerle donatılmış ondan fazla tesisin bulunduğu füze alanlarına defalarca saldırdı. Sürekli İsrail hava devriyeleri, fırlatıcıların tespit edilmesine, tünel girişlerinin yok edilmesine ve tedarik yollarının kesilmesine olanak sağladı. Yer altı sığınaklarının çoğu sağlam kaldı, ancak engellenmiş erişim noktaları bu tesisleri fiilen kapattı.
Uygulamada, dördüncü günden sonra füze fırlatmalarının ağırlığı İsfahan, Tahran, Fars ve Kazvin illerindeki merkezi ve kuzey depolarına kaydı. Bu bölgeler büyük ölçüde eski, ancak hâlâ uzun menzilli füzelerle donatılıydı. Hayberşiken-2 ve Hac Kasım gibi sınırlı sayıdaki gelişmiş sistemler ise son derece seçici biçimde kullanıldı. Strateji, savunmayı sıvı yakıtlı balistik füzelerin eş zamanlı ve yoğun saldırılarıyla yormak, nadir bulunan katı yakıtlı hassas silahları ise yüksek değerli ve zamana duyarlı hedeflere ayırmaktı.

İran, yeteneklerini tam anlamıyla kullanamazken İsrail’in anti-balistik füze ağı eşi görülmemiş biçimde güçlenmişti. Çatışma süresince ABD ile İsrail, istihbarat, komuta, operasyonlar ve entegre füze savunması alanlarında kapsamlı bir iş birliği sergiledi.
İran’ın yoğun saldırıları karşısında İsrail’in önleyici füze stokları azaldıkça, Tel Aviv’in Amerikan savunma sistemlerine bağımlılığı arttı. Tahminlere göre ABD, İsrail’i korumak amacıyla 230’dan fazla anti-balistik füze önleyicisi fırlattı.

İsrail’in bu dönemdeki çok katmanlı savunma kalkanı, atmosfer dışı önleyiciler olan SM-3, Arrow 3 ve THAAD ile atmosfer içi önleyiciler Arrow 2 ve SM-6’yı içeriyordu.
ABD’nin sınırlı balistik füze önleyici stoklarını tüketirken ödediği ağır bedel, Amerika’nın füze savunma şemsiyesinin İsrail’in sürdürülebilirliğinde oynadığı hayati rolü gözler önüne serdi. İsrail’in gelişmiş ancak kapasite açısından sınırlı kalkanının güçlendirilmesi, İran-İsrail savaşında belirleyici bir faktör olarak ortaya çıktı ve İsrail’in önleyici kapasitesini kısa sürede iki katına çıkardı.
Tahminlere göre İsrail, aynı anda 100’e kadar Arrow anti-balistik füze fırlatabilmektedir. Palmachim, Ein Shemer, Tal Shahar ve Eilat’ta bulunan dört bilinen sahadaki mobil fırlatıcılar ve güçlendirilmiş beton sığınaklar, yeniden yükleme döngüsü olmaksızın bu kapasiteyi sağlamaktadır. ABD ise destek amacıyla iki THAAD bataryası konuşlandırdı: ilki Ekim 2024 sonunda Kiryat Gat güneyinde, ikincisi ise Nisan 2025’te Nevatim Hava Üssü yakınlarında. Her batarya altı fırlatıcı barındırmakta, toplamda 48 önleyici taşıyor ve dokuz fırlatıcıya kadar genişletilebiliyor.
Wall Street Journal raporuna göre, savaş sırasında 150’den fazla THAAD füzesi ve yaklaşık 80 SM-3 füzesi ateşlendi—bu sayı, üç THAAD bataryasının tamamının tüketilmesine eşdeğerdir. En az 574 balistik füzenin fırlatıldığı tahmin edilirken, İsrail’in 257 füze önlemeye çalıştığı; bunlardan 201’inin tamamen başarılı, 20’sinin kısmen başarılı ve 36’sının tamamen başarısız olduğu değerlendirildi. Bu arada, İran füzelerinin İsrail’de isabet ettiği noktalar ağır sansür altında tutuldu.
Daha fazlasını okuyun: Askeri sansür gevşiyor: İran’ın operasyon listesi kamuoyuna açıklandı
Tahminlere göre, yakın gelecekte İslam Cumhuriyeti İran için önemli fırsatlar doğabilir: askeri taktiklerin kapsamlı şekilde yenilenmesi, füze ile ilgili endüstriyel altyapının yeniden inşası, mevcut sistemlerin çevik modernizasyonu ve yeni nesil silahların operasyonel olarak devreye alınması. Ancak bu yetenekler, hava savunma ağı ve personelinin tamamen yeniden yapılandırılmasıyla tam etkinliğe ulaşabilecektir.
Buna karşılık, İsrail’in anti-balistik kalkanının maliyetli ve uzun süren yeniden inşa süreci, orta vadede caydırıcılık dengesini İran lehine değiştirebilir.
Yüksek rütbeli İranlı liderlerin resmi açıklamalarına göre—Yüksek Lider Temsilcisi ve eski Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Amiral Ali Şemhani ile eski İRH Hava Kuvvetleri komutanı ve mevcut İslami Danışma Meclisi Başkanı Muhammed Bağır Galibaf—İran’ın Nisan 2024 öncesinde İsrail ile doğrudan bir muharebe deneyimi yoktu. Bu nedenle Gerçek Vaat I Operasyonu, İran’ın İsrail hava savunma sistemleriyle ilk operasyonel karşılaşması oldu. İran Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı açısından operasyon, teknik anlamda önemli veriler sağladı ancak operasyonel etkisi beklentilerin altında kaldı.
Daha fazlasını okuyun: İsrailli sunucu: İran, bilinmeyen birçok stratejik noktayı vurdu ama kimse bilmiyor
Bu saldırıda 150’den fazla insansız hava aracı ve 100 balistik füze eş zamanlı olarak İsrail’in derin hedeflerine yönlendirildi. Ancak insansız hava araçlarının 9–10 saatlik, seyir füzelerinin yaklaşık 2,5 saatlik ve balistik füzelerin 12–20 dakikalık uçuş süreleri arasındaki belirgin fark, dalgalar arasında kesin zamanlama koordinasyonunu son derece zorlaştırdı.
Daha fazlasını okuyun: Tel Aviv boşaldı, İsrail’de korku ve çaresizlik artıyor
Bu zor elde edilen tecrübe, sonraki operasyonların—Gerçek Vaat II ve Gerçek Vaat III—tasarımına doğrudan yansıdı. İRH füze komutanlığı, bu süreçte daha geniş taktik özerklik ve kademeli fırlatma sıralamasıyla hareket etti; böylece İsrail savunmalarına karşı isabet oranları ve nüfuz başarısı belirgin biçimde arttı.
İran’ın stratejik varlıklarının önemli bir bölümünü bilinçli şekilde kullanmadığı görülüyor. Siccil, Hürremşehr -3 ve Hürremşehr -4 gibi uzun menzilli balistik füzeler, Şahid-238 yarı seyir İHA’sı ile Ebu Mehdi ve Paveh yüzeyden yüzeye seyir füzeleri envanterde tutuldu. İsrail’in derinliklerine yönelik saldırılarda menzil sınırlamasının bulunmadığı dikkate alındığında, bu tercihin caydırıcılık kaygılarıyla ve olası çatışmanın sonraki aşamaları için stratejik kapasitenin korunması amacıyla yapıldığı anlaşılıyor.
İran’ın en yeni balistik başarıları arasında yer alan Hürremşehr füze ailesi, modern navigasyon alt sistemleri, gelişmiş uçuş kontrol yapıları ve çok katmanlı füze savunma ağlarını aşmaya yönelik optimize edilmiş bir tasarıma sahipti. Son 12 günlük savaşta bu füzelerin kullanılmaması, stratejik kapasitenin gelecekteki çatışmalar için saklandığını gösteren güçlü bir işaret olarak değerlendirilebilir.


Savaş sırasında, katı yakıt üretimi, yüksek patlayıcı imalatı ve İran’ın füze programı altyapısının bazı bölümleri İsrail hava saldırılarının hedefi oldu. Temel soru, bu baskınların İran’ın balistik füze üretim zincirini kesintiye uğratıp uğratmadığıydı.
Medya ve bağımsız analizciler tarafından yayımlanan görüntüler, İran füze montajının büyük bölümünün—özellikle Şubat 2019’da tanıtılan Dezful balistik füze montaj hattı gibi—güçlendirilmiş yeraltı komplekslerinde yapıldığını gösterdi. Pratikte bu tablo, üretim hattının tamamen ortadan kaldırılmasının İsrail’in mevcut imkânları dışında kaldığını ortaya koydu.
Füze üretiminin yeraltına taşınması eğiliminin hızlanması bekleniyor. Yeraltında yakıt ve patlayıcı sentezi ciddi mühendislik zorlukları yaratsa da, orta vadede İran’ın lehine sonuçlar doğuruyor. Üretim geçici olarak aksasa bile, İran’ın mevcut stoklarının ardışık birkaç muharebe turunu sürdürecek kapasitede olduğu değerlendiriliyor.
Katı yakıtlı ve neredeyse hipersonik hızlara ulaşabilen Hayberşiken ve Fettah füzeleri—muhtemelen Hayfa rafinerisi saldırısında kullanılanlar—anti-balistik savunmalar için ciddi zorluklar yaratıyor. Kuzeybatı üslerinde dokunulmamış önemli bir kısmı bulunan bu rezervlerin, şimdi merkezi İran’a dağıtıldığı belirtiliyor.
Buna karşılık, benzer bir çatışmada İsrail’in savunma harcamalarının astronomik ve neredeyse sürdürülemez boyutlara ulaşacağı öngörülüyor. İsrail’in tam önleyici füze stokları gizli tutulsa da, ABD’li yetkililer durumu kritik olarak niteliyor. 15 Ekim 2024 tarihli Financial Times raporu, yaklaşan bir önleyici füze sıkıntısına dikkat çekti. Eski Pentagon Orta Doğu politika şefi Dana Stroul, İsrail’in mühimmat durumu için “son derece ciddi” ifadesini kullandı. İsrail Havacılık Sanayii (IAI) CEO’su ise, stokların ancak kısmen yenilenebilmesi için önleyici füze üretim hatlarının tam kapasiteyle üç vardiya çalıştığını doğruladı.
ABD de çok daha iyi bir konumda değil. 2025 yılı itibarıyla Lockheed Martin yaklaşık 900 Talon önleyici teslim etti; bunların 192’si Birleşik Arap Emirlikleri’ne, 50’si Suudi Arabistan’a gitti. ABD’de kalan 658 önleyiciden yaklaşık 25’i tatbikatlarda, yaklaşık 150’si yakın dönemdeki savaşta kullanıldı ve bu durum operasyonel stokların 500’ün altına inmesine yol açtı.
Bu tablo, ABD’nin sahadaki sekiz THAAD bataryasının yaklaşık dörtte birini fiilen İsrail savunmasına tahsis ettiğini gösteriyor. Yıllık üretim 100 adetle sınırlı kalırken, 2025’te 12, 2026’da ise 37 birim üretildi. Tam stok yenilemesi 18 aydan fazla sürecek ve Suudi Arabistan’ın 360 füzellik siparişi gibi yabancı taleplerin teslimatını geciktirebilir.
ABD Donanması’nın Aegis filosu harekat boyunca yaklaşık 80 Standard-3 füzesi ateşledi. 2024 yılına kadar Donanma’ya sadece 398 SM-3 teslim edilmişti. 2023’ten Ocak 2025’e kadar, 120 SM-2, yaklaşık 80 SM-6, 20 SM-3 ve çeşitli ESSM’ler dahil olmak üzere 400’den fazla füze, Husi insansız hava araçları ve füzelerine karşı kullanıldı.
Daha fazlasını okuyun: Ynet: İsrail'de savaş sonrası belirsizlik artıyor
Gerçek Vaat II’de 12, Gerçek Vaat III’te 80 SM-3 daha eklendiğinde, toplam SM-3 stoklarının yaklaşık yüzde 23’ü tüketilmiş oldu. 700–900 kilometre menzilli SM-3, nükleer kıtalararası balistik füzeler (ICBM) karşısında ABD’nin elindeki nadir savunma araçlarından biri olmayı sürdürüyor.
Gelecekteki herhangi bir çatışmada, ABD İsrail üzerinde etkili bir savunma örtüsünü sürdüremezse, ortaya çıkacak hasarın şüphesiz katlanarak artacağı değerlendiriliyor.
Çeviri: YDH